23 Aralık 2025 Salı

Bir zamanlar bağlar vardı / Cengiz Çakır

 

Bir zamanlar bağlar vardı / Cengiz Çakır
Kasabamızın esas yerleşim alanı Aşağı Mahalle olarak bilinir. Sonradan kurulmuş olan bizim mahallenin adı ise Bâlâ Mahallesi. Bâlâ, yüksek demek. Çocukluğumda bizim evlerin etrafında bağlar vardı. Daha doğrusu bizim evler bağların arasında yapılmıştı. Sokağımızın adı Ballı Bahçe Sokağı. Nihayetinde, çiftçilik yapan aynı zamanda kasabanın futbol takımında as oyuncu olan Mehmetali Ballı’nın evi olduğu için bu ad verilmiş olsa gerek.

BAĞ EVLERİ


Evimizin tam karşısında Hacıbey’in bağı vardı. Sokağın kıyısında yığma topraktan yapılıp üstü çalı çırpı ile örtülen bir buçuk metre yükseklikte kesik denilen bir duvar var. Hemen arkasında duvarları kerpiç, üstü toprak örtülü düz bir dam var. Binanın duvarları üstüne uzunlamasına düver adı verilen sağlam bir kalas yerleştirilir. Düverle yan duvarlar arasına düzenli aralıklarla daha ince kalaslar konur. Bunların üzerine sık dallı çalılardan bir zemin oluşturulur. Bu zemin üzerine killi toprak serilir. Bir miktar tuz ilave edilir. Üzerine silindir biçiminde ağır bir taş konur. Yuvgu taşı denilen bu taş zaman zaman zemin üzerinde gezdirilerek toprak sıkıştırılır ve su geçirmez olur.

Oda önünde “hayat” denilen yerden yüksek düz bir zemin bulunuyor. Duvarlar çamurla sıvanmış, kireç badanalı. Ufak bir pencere, tahta kapı, kapının mandalı duvara bağlı söveye çakılmış, dışta kalan ucu halka şeklinde bir çatal çiviye geçirilip üstüne bir asma kilit takılıyor.

SULAMA

Sözü edilen bağ ile aynı hizada Deli Memed’in bağı vardı. Bunlar 20-25 metre eninde, 100 metre kadar boyu olan parseller, 2-2,5 dekar kadar alanı var. Bazıları daha büyük. Osman Özyurt’un bağı, Şıkıdık’ın bağı onlardan.

Kasabanın ortasından o zamanlar üstü açık olan Babadağ deresi geçiyor. Yaz kış suyu var. Her sokağın bir kenarında yol boyunca uzanan bir arık var. Bir kürekle derenin önüne biraz toprak yığarak suyu arka yöneltip sırayla bütün parseller sulanırdı. Bazı bağlarda kuyu bulunur, bazen el ile bazen çıkrık kullanarak su çekilirdi. El tulumbası olanlar da vardı.

ÜRÜNLER

Bağ denildiğine bakmayın, kapama üzüm bağı değildi bunlar. Üzüm asmaları arazinin sınırları boyunca dikilir. İnsanın omuz hizasına gelecek yükseklikte, uygun aralıkla dikilmiş ahşap direklerin çatalları üzerine yatay olarak yerleştirilen sopalara ağdırılırdı. Asmalar pratik olarak yer kaplamaz, yüksekte olduğu için dondan zarar görmezdi. Bakımı ve hasadı kolay olurdu.

İncir, elma, erik, armut, ayva, nar, ceviz, dut, iğde, muşmula, zeytin gibi meyve ağaçları, kavak, karaağaç gibi meyvesiz ağaçlar olurdu. Domates, biber, patlıcan, kabak, hıyar, bamya, börülce, fasulye, kavun, karpuz, acur, patates, soğan, sarımsak gibi yazlık sebzeler; ıspanak, pırasa, lahana, karnabahar, turp, marul gibi kışlık sebzeler yetiştirilir. Semizotu, turp otu (hardal), kuzukulağı, mantar gibi yabanıl olanlar da cabası.

Her sebze arkının başında mutlaka fesleğen ve kadife çiçeği olurdu. Eski teneke kutularda, kırık testi dibinden saksılarda çeşit çeşit çiçekler.

YETİŞTİRİCİLİK

Herkes kendi tohumunu ayırdığı için tohuma para verilmezdi. Kükürt ve göktaş (bakır sülfat) tan başka ilaç kullanılmaz. Eşek, beygir gibi bir binek hayvanı, birkaç besi kuzusu, 8-10 tavuk bulunur. Bahçeden yolunan otlar, dalından düşen meyveler, ayıklanan sebzelerin artıkları, karpuz kabukları onlara yem olurdu. Hayvanların gübresi de bitkilere yarardı.

Berber İlhan’ın, Terzi Turan’ın, Bakkal Zeki’nin de bağları vardı. Dükkanı kapatan esnaf, vardiyadan çıkan işçi, çoluk çocuk ailece çalışırdı. Yaz aylarında serin olduğu için “bağa göçülür” 3-4 ay geceleri gaz lambası veya lüks lambası ile aydınlatma yapılır. Çalı çırpı ve odun yakılır. Soda yerine odun külü kullanılır. “Geçit Çeşmesi”nden tenekelerle içme suyu taşınırdı.

TADLAR

Sabah erkenden iki tane taze incir yemek. Sofra kurulurken koparıp geldiğin biberi yemek. İkiye bölünen salatalık veya domatesin kendine özgü kokusu. Ellerinle yetiştirmişsin, her şey güvenli ve lezzetli.

Pazardan un, pirinç, yağ, yoğurt, peynir, tuz, ara sıra et, sabun, gazyağı gibi şeyler alınır. Elbiseleri bedeninize göre terzi, ayakkabıları kunduracı diker. Yamalıklı giymek ayıp sayılmazdı. Yırtık, sökük olmasın, temiz olsun yeterdi. Hep birlikte çalışıp, kıt kanaat yaşardık ama mutluyduk. Doyumsuz değil, kanaatkârdık.

Bir zamanların bağlarında pek de farkında olmadan sağlıklı ve doğa dostu bir yaşam tarzı sürdürülmüş diyebiliriz. Gençler hayallerle, ihtiyarlar hatıralarla yaşarmış derler. Anılara dalınca yaşlandığım belli oluyor sanırım.

* * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/bir-zamanlar-baglar-vardi-560764
* * * * * * * * * * * * * * * * * * *

13 Kasım 2025 Perşembe

SARAYKÖY GAZİ İLKOKULU, 1954-1955 / İbrahim Helvacı

 


SARAYKÖY GAZİ İLKOKULU, 1954-1955 / İbrahim Helvacı
Öğretmenlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.

En önde, ortada oturan: Muzaffer EROLAN.
Ayaktakiler (soldan): Abdullah ASLANKARA, Hatice BAYDERE, Başöğetmen A. Nuri SELÇUK, Galip HAZNEDAR ve Ali Bey.

(Bu fotoğraf grubumuzda ilk defa değerli arkadaşımız, rahmetli Celalettin Tezer tarafından 16.10.2010'da yayınlanmıştır).

* * * * * * * * * * * *

Kaynak: İbrahim Helvacı

DÜNYADKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

* * * * * * * * * * * *


PROF. DR. RAUF HAZNEDAR / İbrahim Helvacı

 

PROF. DR. RAUF HAZNEDAR / İbrahim Helvacı

Prof. Dr. Rauf Haznedar Denizli Lisesinden mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı'nın kurucu başkanlığını yaptı.

Bir tür kan kanseri olan miyelomalar konusunda dünya tıp çevrelerince bir otorite olarak bilinen Prof Dr. Rauf Haznedar, Türk Hematoloji Derneği, American Society of Hematology ve Avrupa Hematoloji Derneği (European Hematology Association) üyesidir.
Yakın zamanda Gazi Üniversitesindeki 
görevinden emekli olan ve halen Ankara'da özel bir hastanede hastalarına şifa dağıtmaya devam eden Rauf Haznedar hocamızı sağlık dilekleri, saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

* * * * * * * * * * * *

Aynur Dinçer:

Benim çok kıymetli öğretmenim Galip Haznedar'ın oğluymuş, Sarayköyü çok severdi her öğrencinin ailesini tanırdı rahmetli babama bu kızı okut demiş, her birimizi lüzum gördügü yere yönlendirirdi. Türk kızının mücevheri temiz alnıdır derdi. 

Mekanı cennet ruhu şad olsun onun evladı bizim kardeşimiz sevgi ve simalarımı gönderiyorum gurur duydum.

* * * * * * * * * * * * *

Kaynak: İbrhim Helvacı, “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

* * * * * * * * * * * * *


PROF. DR. MUSTAFA CELAL KARACA (1929-2001) / İbrahim Helvacı

 

PROF. DR. MUSTAFA CELAL KARACA (1929-2001) / İbrahim Helvacı

Aşağı Mahalle'den merhum Emin Karaca'nın oğludur. Sarayköy Gazi İlkokulu ve Denizli Lisesini bitirdikten sonra İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu.

ABD'de hematoloji ihtisası yaptı. Türkiye'ye dönüşünden sonra uzun yıllar görev yaptığı Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde, 1985 yılında, kök hücre araştırmalarının Türkiye'deki temellerini attı.

Türkiye'nin yüksek bilim kuruluşlarından biri olan TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) üyesi idi. En verimli yaşlarında hayata veda etti. Mekânı cennet olsun.

* * * * * * * * * * * * *

Kaynak: İbrahim Helvacı, “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

* * * * * * * * * * * * *

PROF. DR. ALİ RIZA KARACA (1932-2007) / İbrahim Helvacı


PROF. DR. ALİ RIZA KARACA (1932-2007) / İbrahim Helvacı

Sarayköy'ün ve Aşağı Mahalle'nin köklü ve geniş “Hacı Garellee” sülalesine adını veren Hacı Kara Ali’nin torunu olan merhum dedem Ahmet Karaca'nın oğludur. Benim de baba yarısı, sevgili dayımdır.


Sarayköy Gazi İlkokulu ve Denizli Lisesini bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. Gülhane Askeri Tıp Akademisinde Patoloji İhtisası yaptı. Uludağ Üniversitesi Patoloji Ana Bilim Dalının kurucu hocalarındandır.


Sarayköy'de Hacı Kara Aliler'in aile mezarlığında toprağa verildi. Işıklar içinde uyusun.

* * * * * * * * * * *

Kaynak: İbrahim Helvacı, “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

* * * * * * * * * * * 

DR. ALİ RIZA KARACA (1910-1983) / İbrahim Helvacı

  

DR. ALİ RIZA KARACA (1910-1983) / İbrahim Helvacı


Sarayköy'ün ve Aşağı Mahalle'nin köklü ve geniş “Hacı Garellee” sülalesine adını veren Hacı Kara Ali’nin torunu, Sarayköylülerin “Kara İmam” diye söyledikleri Mehmet Kâmil Karaca’nın oğludur. Annesinin adı Nefise’dir.
İstanbul Üniversitesi Askeri Tıp Okulundan mezuniyetinden sonra cerrahi ihtisasını tamamlamış ve “Operatör Doktor” unvanını almıştır. Gülhane Tıp Akademisi Hariciye Servisi Operatörlüğü, İzmir Hastanesi Operatörü, Gülhane Çene Cerrahisi Baş Asistanlığı, Diyarbakır Numune Hastanesi Cerrahi Klinik Şefi görevlerinde bulunmuştur. Tabip Yarbay rütbesinde iken Silahlı Kuvvetlerden istifa etmiş; 1954 ve 1957 yıllarında yapılan genel seçimler sonucunda seçildiği Denizli Milletvekilliği görevine 1960 yılına kadar devam etmiştir. 16.07.1983 tarihinde vefat etmiştir.

Ayni aileden yetişen ve dünkü paylaşımlarda andığımız Prof. Dr. Mustafa Celal Karaca ile Prof. Dr. Ali Rıza Karaca, kendilerinden bir kuşak daha büyük olan Dr. Ali Rıza Karaca’ya “amca” diye hitap ederler; hem meslek büyükleri ve hem de aile büyükleri olduğu için büyük saygı gösterirlerdi. Adları ve meslekleri ayni olduğundan aile içindeki konuşmalarda yaş sırasına göre Dr. Ali Rıza Karaca’ya “Büyük Doktor”, Prof. Dr. Ali Rıza Karaca’ya ise “Küçük Doktor” derlerdi.
Gerek mesleklerindeki başarıları ve gerekse yüksek insani vasıfları ile Sarayköy’ümüz için birer gurur kaynağı olan tüm büyüklerimizin yaşamlarının genç Sarayköylülere örnek olmasını dilerim.
Allah rahmetini bol, mekânlarını cennet eylesin.

* * * * * * * * *

TC Turhan Eset:

Cok şükür hatırlandı Ali Dayım.Ruhu şad,ışığı bol olsun.Milletvekilliği döneminde,diğer Dr. Milletvekili Ali Çobanoğlu ile birlikte köyleri dolaşarak bilâ úcret hastalara bakarlar,ameliyat olması gerekenleri Denizli Devlet Hastahane'sine getirerek ameliyat olmasını sağlarlardı.Sezen Aksu'nun Anneannesinin alnındaki ben şeklindeki bir sivilcenin karşıdan baktığında cilt kanseri teşhisi koyarak ve ameliyatında bulunarak şifa bulmasını,hayatta kalmasını sağlamıştır.Buna benzer bir çok hastanın şifa bulmasını sağlamıştır.Ankara'ya,İstanbul'a çağırarak Hastahanelere yatırıp,şifalandırdıkları,dönüş yol ücretlerini ceplerine koydukları çok olmuştur.Neden yazdım bunları;1-Şimdiki Milletvekilleri ile kıyaslamanız,2-Sarayköylülerin vefa ihmallerini hatırlatmak,belki bir caddeye,bir meydana isminin verilmesi,geç de olsa anılması için.Umarım bir duyan bulunur.

* * * * * * * * * * *

Kaynak: İbrahim Helvacı, “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu 

* * * * * * * * * * * 

3 Temmuz 2025 Perşembe

TAŞLI BAHÇE'nin GORUKLARI ( BÖRTME TURŞU ) / Hüsamettin Ataman

 

TAŞLI BAHÇE'nin GORUKLARI (BÖRTME TURŞU)/ Hüsamettin Ataman

KAYNAK: Hüsamettin Ataman / “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

Goruk suyundan yapılan biber turşusuna BÖRTME TURŞU deriz.

Biberi acı olur, sarımsağı bol olursa, yanında da zeytinyağlı ve bol domatesli BULGUR AŞI varsa değme keyfine.

Goruklar üzüme dönmeden topluyoruz. Goruk sularını yarım litrelik pet şişelere doldurup dondurucuya koyuyoruz. Canımız Börtme Turşu çektikçe çıkarıp turşu yapıyoruz..

Uzun zamandır Taşlı Bahçe'yi ihmal etmiştik.

Bugün hava ısınmadan erkenden bahçede hem biraz çalışmaya hem de GORUK ve ASMA YAPRAĞI toplamaya geldik. Ihlamurları BAYRAM'dan önce toplamıştık.

TOPRAK bir hazinedir.

Toprak ile ne kadar dost olursan, o da seni o kadar sever.

TOPRAK ANA'ya TEŞEKKÜRLER.

Hüsamettin Ataman.

* * * * * * * * * * * * * * *

KAYNAK: Hüsamettin Ataman / “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

* * * * * * * * * * * * * * *