26 Nisan 2008 Cumartesi

DEVE GÜREŞLERİNİN TARİHSEL KÖKLERİ VE SARAYKÖYDE DEVE GÜREŞLERİ / Atila Girgin


DEVE GÜREŞLERİNİN TARİHSEL KÖKLERİ VE SARAYKÖYDE DEVE GÜREŞLERİ

DEVE GÜREŞLERİ
Ülkemizde geleneksel olarak sürdürülen deve güreşlerinin ilk defa bundan iki yüzyıl kadar önce Aydın ilimizin İncirliova ilçesine bağlı Hıdırbeyli köyünde yapıldığı söylenmektedir. Ancak A.Münis Armağan’ın Batı Anadolu Tarihinde İlginç Olaylar adlı kitabında “Develerin Sonu” bölümünde II. Mahmut döneminde Tire ve civarında deve güreşlerinin yapılmakta olduğu belirtilmektedir.
Deve güreşlerinin başlangıç tarihi bilinmemekle birlikte, kervancılığın ve göçerliğin yaygın olduğu dönemlerden beri yapılageldiği sanılmaktadır. Deve sahiplerinden ve güreşseverlerden edindiğimiz bilgilere göre; eskiden göçerler de obalararası ve kervancılar arasındaki rekabet nedeniyle develeri güreştirirlermiş.
Günümüzde daha ziyade Aydın ilinde ağırlıklı olarak görülen deve güreşleri, Ege Bölgesi’nin (İzmir, Manisa, Muğla, Denizli) birçok il, ilçe, kasaba ve köylerinde yapıldığı gibi, Marmara Bölgesinde (Balıkesir ve Çanakkale), Akdeniz Bölgesinde (Burdur, Isparta ve Antalya) ve diğer bazı illerimizde de yapılmaktadır.

Deve güreşlerinin kendine özgü geleneksel kuralları varsa da yörelere göre bazı değişiklikler göstermektedir. Ancak deve güreşleri, benzeri sporlar gibi kendine özgü bir sahaya, seyirci düzenine sahip değildir. Deve güreşleri için yapılan organizasyonlar özellikle gelir elde etmek üzere eğitim, kültür, sağlık, spor ve sosyal amaçlı konularda faaliyet gösteren dernekler tarafından yapılmaktadır. Bazı yörelerde belediyeler, güreşleri disipline etmek ve belli bir düzene sokmak amacıyla organizasyonlara katılmaktadır.
Güreş organizasyonunda elde edilen gelirler, masraflar çıktıktan sonra belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanılır. Deve güreşlerinde müşterek bahis ve iddia sözkonusu değildir.
Deve güreşleri tek hörgüçlü dişi ‘yoz’ develer ile ‘buhur’ adı verilen çift hörgüçlü erkek develerin çiftleşmesinden meydana gelen ve ‘Tülü’ adı verilen erkek develer arasında yapılır. Bu develer güreş devesidir. Güreş develeri soydan gelir; yani güreş yapan develerin ataları da güreşçi develerdendir.
Güreş develeri özel bir biçimde itinayla yetiştirilir ve güreşe hazırlanır.
Güreşler tülülerin kızmaya başladığı kış aylarında yani Aralık, Ocak, Şubat ve Mart aylarında yapılır.

Güreşen her devenin mutlaka bir adı vardır. Bu adlar sahipleri tarafından verildiği gibi, güreş anında yaptığı hareketlerden ve oyunlarından dolayı seyirciler tarafından da verilir. TV’nin sevilen dizilerinin kahramanları da develere isim olarak verildiği görülür. Birkaç deve ismini vermemiz konuya açıklık getirecektir; Kolombo, Dozer, Şahintepesi, Gezer, Sarızeybek, Yörükali, Almanyalı, Ceylan, Felek, Ali Tülü, Talancı, Karka Kartalı, Suat, Zümrüt, Menderes, Fırat, Takmakol, Şoför, Civan, Karamurat, Yarımdünya ve benzer.
Güreş develerinin ismi Havut denilen semerin arkasına konulan süslü bir beze yazılır. Bu beze Peş denir. Bu yazıların altına mutlaka Maşallah yazısı yazılır.
Güreşlerden bir gün önce güreşlere katılmak için develer geleneksel biçimiyle süslenir. Davul zurna eşliğinde şehir içinde defile yürüyüşü yaptırılır. Ayrıca cadde ve sokaklarda gezilir. Bu görülmeye değer bir olaydır. Şehre geldiğinizde bir yandan davul zurnanın çaldığı zeybek havalarını, diğer yandan develerin yürüyüş esnasında üzerlerine takılan zil ve çanların çıkardığı sesleri duyarsınız. Develerin süslü hali ayrı bir güzelliktir. Onları seyretmeye doyamazsınız. Şehir bayram yerine dönmüştür. Kahvehanelerin önlerinde ise mahşeri bir kalabalık vardır. Deve güreşlerinin meraklıları ordadır, güreşecek develer hakkında hararetli konuşmalar vardır. Başlarında köşeli kasket, boyunlarında poşu, bir ceket, külot pantolon ve körüklü çizmeli deve sahiplerini veya buna özenerek, bu gün için giyinen güreş severler hemen dikkatinizi çekerler. Bu arada televizyonlarda daha önceki güreşlerin video filmlerini seyredenleri görürsünüz.

Akşam ise deve sahipleri ile misafirlerin katıldığı, dostlukların pekiştirildiği bir “Halı Gecesi” düzenlenir. Bu bir nevi tanışma gecesidir. Bu gecede yenilir, içilir, yöre türküleri söylenir, zeybek oynanır, misafirler ağırlanır ve açık artırma ile halı satılır. Bu gece güreşlerden bir gün önce mutlaka yapılır.
Halk da geceden yiyeceklerini hazırlamıştır. Herkesi bir heyecan sarmıştır.

Güreş Günü
Sabahın erken saatlerinde halk akın akın güreş alanına gelmeye başlar. Bir kısmı güreşlerin yapıldığı sahada yer kapmaya, bir kısmı da güreş alanı dışında aileleriyle birlikte oturacağı yeri ayarlamaya başlarlar. Mangallar yakılıp yiyecekler açılır, etler pişirilmeye başlanır. Saat 9.00-10.00 civarında güreşlerin yapıldığı yerde saha içi ve saha dışı tamamen güreş meraklılarıyla dolmuştur. Ayrıca saha dışında seyyar satıcılar da yerlerini almışlardır. Envayi çeşit yiyecekler, içecekler, hediyelik eşyalar tezgahlara düzenli bir şekilde konmuştur. Bu arada yörenin davul ve zurnacıları çalmaktadırlar. Müziğin namelerine kapılıp aşka gelenlerde zeybek oynamaktadırlar.
Bu curcuna devam ederken hoperlörden güreşlerin başladığı, güreşecek develerin adları anonsu duyulur. Saha dışındaki hareketlilik ve canlılık bu sefer saha içine girmiştir. Deve sahipleri sarvanlarıyla birlikte develeri saha içine getirirler, develer saha içinde bir tur atarlar daha sonra güreşler başlar. Deve güreşleri genellikle saat 9.00-10.00 da başlar.
Mikrofonda develerin isimlerini anons eden Cazgır’ın sesi duyulur. Cazgır, develer için methiyeler söyler, kendisine has usulü ve kafiyeli şiirleriyle güreşlere renk katar. Cazgır, yağlı pehlivan güreşleri gibi deve güreşlerinin de en önemli ve renkli kişisidir. Güreşleri, spor spikeri gibi anlatmaya çalışır.

Deve güreşleri, düzenleme komiteleri, güreşlerle ilgili olarak hakem kurulu (Baş hakem, orta hakem ve masa hakemi) yeteri kadar urgancı (ipci), güreş develerinin ağızlarını bağlamak üzere ağız bağlayıcılar ile ağız bağı kontrolcusu görevlendirilir.
Deve Güreşleri Ayak, Orta, Başaltı ve Baş olmak üzere dört katagoride yapılır. Galibiyetler: 1-Kaçırtarak 2-Bağırtarak 3-Yıkarak elde edilir.
Birincisinde, deve heybetiyle diğer deveyi kaçırtır. İkincisinde, zor bir oyunla rakibini bağlar, zora gelen rakip deve öbür devenin gücüne dayanamadığı zaman bağırır. Üçüncüsünde ise deve rakibini yaptığı oyunla yıkar ve üzerine çöker. Bir de pes etme biçiminde galibiyet vardır o da, deve sahibi devesinin fazla yıpranmaması için devesini güreşten çeker, bunun için deve sahibi urganı ortaya atar bu pes etme anlamına gelir, öbür deve galip ilan edilir. Yenişemeyen develer berabere kalırlar.
Develerin güreşlerde yaptıkları oyun adlarından bazıları şunlardır: Bağ, Çengel, Çatal, Makas, Kol Atması, Muşat Çengel, Tam Bağ, Yarım Bağ, Düz Çengel, Tekçi, Kol Kaldırma
Güreşlerin heyacanını artırmak için, değişik oyunları yapan develerin birbiriyle eşleştirilmesine özen gösterilir. Her deve kendi sınıfındaki tülüyle güreşir. Sağdan güreşen develere sağcı, soldan güreşen develere solcu, ayak oyunları yaparak rakiplerinin ayağına çelme atarak oturan develere çengelci, rakiplerinin başını göğüsünün altına alıp oturan deveye bağcı, rakibini yıkmak ve kaçırmak için yanyana gelip ittiren ve başıyla ayaklarını yoklayan develere tekçi denmektedir.
Galip gelen deve gururla dört ayağını bir araya getirmek suretiyle böbürlenerek seyirciyi selamlar. Ödül olarak halısını alır ve sahayı terk eder. Yenilen devede mahcubiyet ve suskunluk görülür.


Bir deve bir günde bir kez güreşir. Bir güreşin süresi 10 ile 15 dakikadır. Bu kurallar, güreş develerinin nesillerinin azalmaması, develerin fazla yıpranmamaları ve korunmaları için konulmuştur.
Bütün bunlar bir disiplin içinde, geleneksel biçimde yapılır. Güreşler sona erdiğinde develer galip gelen deveciler ile deve bakıcıları (Sarvanlar) sevinçli, deve güreşi meraklıları da güzel bir gün geçirmenin, iyi bir güreş seyretmenin mutluluğuyla evlerine dönerler.
Genellikle Ege Bölgesi’nde kışın yapılan deve güreşleri, Ege’nin kış şöleni haline gelmiştir.

KAYNAK: http://www.kultur.gov.tr/TR/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFFA79D6F5E6C1B43FF91C5B747978912DF

***************

SARAYKÖYDE DEVE GÜREŞLERİ
















SARAYKÖY DEVE GÜREŞLERİ

Geleneksel olarak her yılın ilk aylarında yapılır. Sarayköy İlçesi'nde deve güreşleri Cumhuriyet tarihinin başlangıcından bu yana düzenlenmekte, son on yılda ise, belediyenin öncülüğünde geleneksel hale getirilmiştir. Bu güreşlere Ege ve Marmara Bölgeleri'nin en ünlü tululeri iştirak etmektedir. Bu güreşler için tululer özel olarak yetiştirilmekte, güreşe 4-7 yaşlarında başlayan develer en az 25 yaşına kadar güreşlerini sürdürebilmektedirler
Yıldıztepe arkasındaki görsel bir alan. Muhteşem bir vadi. Gerçekten Sarayköye özel bir mekan.

Dillensede şöyle geçmişe dönük anılarını bir anlatıverse. Nelere tanık oldu. Neler gördü, neler yaşadı bu alan bir bilseniz.

Her Sarayköylünün mutlaka bir anısı vardır o alanlarda. Tepelerin eşiklerinde oluşturulan teras alanlarda açıkta oluşturulmuş lokantalar, su gibi tüketilen aslan sütü, mangalda sucuk ve et ve köfte kokuları, su ve sigara sakızı satan çocuklar,cazgırların inleten nağmeleri, karayılan, ayrancı vb.nin tülüleri, kaçan ve onu takip eden tülüler, inadına kaçmayıpta kıran kırana güreşen tülüler, Yıldıztepeden aşağıya doğru kuş uçuşu seyir...vb. vb. bir anda 1960'lı yıllardan aklıma geliverenler.

Sarayköye özel bu alan ve etkinliklerle ilgili anılarınızı bizlerle paylaşmazmısınız.

***************
Atila Girgin:
Sevgili Kallimci dostumuzun önerisini önemsiyor ve yürekten katılıyorum. Bölgenin bu önemli toplumsal etkinliğinin geniş kapsamlı bir derleme ve belgeselleşmesine gerçekten gereksinim var diye düşünürüm. Konuyu önemseyip, girişimde bulunacak dostlara ise saygılar sunarım.

Hasan Kallimci:
Umarım bu yazı, "Sarayköy'de Deve Güreşleri" adlı kitabın başlangıcı olur. Meşhur deveciler, meşhur develer, deve güreşi hatıraları vd. alt başlıklarla ve fotoğraflarla zenginleştirilmiş böyle bir esere ihtiyacımız var. Kaymakamlık, Halk Eğitim, Millî Eğitim bu amaçla bir komisyon oluşturabilir.

Hasan Ali Taşcı:
sizlere bu konuda belediyede katkı saglıyabilir çünkü deve güreşleri günümüzde hala süregeliyorsa bu belediye başkanlarının ve çalışanlarının üstün çabaları sayesinde devam ettiriliyor bunu unutmamak gerekir

Atila Girgin:
Sevgili Kardeşim, bu konuda bir gerekliliğin olduğu vurgulandı iletilerde. Bunu Belediyenin üstlenmesi tabiiki harika olur. Görüşünüze katılıyor, konuya sahiplenecek herkim olursa saygıyla selamlıyorum.

22 Nisan 2008 Salı

DENİZLİ YÖRESİNİN YEMEK KÜLTÜRÜ / Atila Girgin

DENİZLİ YÖRESİNİN YEMEK KÜLTÜRÜ

Denizli'de geleneksel yemek türleri ve beslenme alışkanlıkları sürmektedir. 
Kedi börülcesi çorbası, Mercimek çorbası, Domates çorbası, kuru börülce çorbası, Tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi yöreye özgü çorba türleridir. Et yemeklerinin başlıcaları tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, Tandır, kol dolması, ciğer sarma, saçta işkembedir.

Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur. Özellikle patlıcan yemek çeşitleri çoktur. Kuru patlıcan dolması, patlıcan gözlemesi gibi vb. Taratorlu börülce salatası, ebe gümeci salatası, filiz salatası Yöreye özgün salata türleridir.

Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür. Yufka, şipit, bazdırma evlerde yapılan ekmekledir. 
Yöredeki beslenme alışkanlıklarından biri de yatmadan önce yenen “yat geber ekmeği”dir. Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz yenir.

MAHALLİ YEMEK TARİFLERİ ve ÖZELLİKLERİ
Bölgemiz itibariyle tanınan fakat yerleşim mahalleri itibariyle değişiklikler gösteren mahalli yemeklerimizden bazılarının özellikleri aşağıya çıkarılmıştır.

-Çaput Aşı :
Toplanan taze bağ yapraklarından yapılır,yapraklar küçük parçalar halinde doğranır. Üzerine yağ ilave edilerek haşlanır. Sonra pirinç ve etle birlikte pişirilir. Üzerine yoğurt dökülerek yenir.

-Alaçora :
Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine tereyağı ve bulgur ilave edilir, tuz,biber ve su konulduktan sonra suyu çekilinceye kadar pişirilir.

-Un Çorbası :
Salça, yağla kızartılır. Un, kızartılmış yağla kavrulur. Yeterince su, tuz, biber ilave edilirek kaynatılır. Sıcak içilir.

-Darı Ekmeği :
Mısır unu yeteri kadar tuz, su ilave edilerek yoğrulur. Sonra sac üzerinde pişirilir. Sıcak iken üzerine tereyağı sürülüp, üstüne peynir konulup yenir. Soğuk sütün içine soğuk darı ekmeği doğranarak da yenir.

-Ayran Ufaklaması (Doğrameç) :
Yoğurda tuz konarak ayran haline getirilir. İçine mısır ekmeği doğranır ve kaşıkla yenir. Acı biber ve domates salatası ile de lezzetli olur.

-Tirit :
Buğday, mısır, bakla, nohut ve kuru fasulye haşlanır.. İçine toz kırmızı biber, karabiber, tuz konur ve kaynatılır.. Az sulu piştikten sonra indirilir. Servis yapılır. Üstüne badem içi, ceviz içi fındık kırması konularak kaşıkla yenir. Özel günler ve misafirler için bir eğlence ve toplanma vesilesidir.Acıpayam yöresinde çocukların ilk dişinin görüldüğümde pişirilip dağıtılır. Ayrıca hayır için pişirilip çocuklara dağıtılır.

-Tarhana Çorbası :
Yazın hazırlanıp kurutulan tarhana bir miktar suda eritilir. Bir tencerede kızartılan salça, yağ,kıyma ve sarımsağın üzerine ilave edilerek yeterince su eklendikten sonra kaynayıncaya kadar karıştırılır, İyice kaynadıktan sonra sıcak sıcak yenir.

-Karın (Mumbar) Dolması :
Pirinç, kıyma, karabiber, kimyon ve tuz dolma içi hazırlandığı gibi karıştırılır. Karışım bol su ilave edilir. Karışım bir huni veya lamba şişesi yardımıyla mumbarın ağzından doldurulur. bir kapta su ilavesiyle pişinceye kadar kaynatılır. Sıcak olarak servis yapılır. Soğuyan dolma dilimlenip tereyağında kızartılarak da yenir.

-Denizli Turşusu :
Biber, taze fasulye, salatalık, gök domates bir teneke veya küp içine yerleştirilir. Üzerine tuzlu sirke veya limon tuzu ilave edilir. Sarımsak soyularak içine atılır.Kabın ağzı sıkıca kapatılır.Bir müddet sonra turşu hazırdır.

-Patlıcan Kebap :
Bir tencerede kuşbaşı et tereyağı ile birlikte kavrulur, salça ilave edilip pişirilir. Ayrı bir yerde taze patlıcan soyulduktan sonra dilimlenerek doğranıp, yağda kızartılır. Kızaran patlıcanlar tepsiye döşenir. Pişen etler patlıcanın üzerine konur. Üzeri domates ve yeşil biberle süslenir. Tuz ve karabiber konur. Fırında pişirilir.

-Kaçamak :
Yarım litre tuzlu su kaynatılır. Su kaynamaya başlayınca, içine serpilerek üzere yeteri kadar un katılır. Bu işlem yapılırken, diğer taraftan tahta bir kaşıkla hızla unlu su karıştırılarak, karışım birbirlerine iyice yedirilir. Karışım koyu bir muhallebi kıvamına gelinceye kadar devamlı karıştırılır. Bir tavada kızdırılmış yağa bir miktar kırmızı biber eklenir. Kırmızıbiberli yağ tenceredeki unlu karışıma eklenerek servis yapılır .

-Kuzu Çevirme :
Bütün kuzu eti iyice temizlenerek tuzlanıp biberlenir. Hafifçe sulandırılmış salça içine ve dışına sürülerek terbiye edilir. İçine lezzetli olması için kekik konur. Hazırlanmış olan kuzu eti yakılan odun közü üzerine dikilen çatal kazıkların üzerine bir kazığa geçirilerek oturtulur. Et iyice pişinceye kadar arada sırada çevrilerek pişirilir. Pişirme işlemi bir çukur kazılıp et içine sallanarak da yapılabilir.

-Sıyırma :
Ayşe kadın fasulyenin tazeleri toplanıp, yıkanır, temizlenir ve toprak tencereye konur. Üstüne biraz patates eklenerek yeterince su konur. Taze birkaç kabak yaprağı örtülerek, üzerine ağırlık yapması için bir taş konur. Pişirinceye kadar ateşte tutulur. Pişince ateşten alınır ve suyu süzülür. Bir tepsi üzerine ters çevrilerek dökülür. Patatesler üzerinden alınıp, tuzu ekilir.Soğan ve közlenmiş biberle birlikte yenir.

-Arabaşı :
Özellikle yüksek bölgelerimizde kış mevsimlerinde pişirilir. Av hayvanlarının etinden ya da tavuk eti ile yapılır. Tavuk ve av hayvanlarının etleri iyice pişirilir. Acılı ekşili et suyuyla hamur yoğrulur ve pişirilir. Büyük bir siniye dökülerek soğutulur. Hamurun ortası açılır,et sulu çorba buraya konulur. Kaşıkla hamur alınıp çorbadan kaşıklanarak yenilir.

-Et Çevirmesi :
Babadağ ve Sarayköy yöresinde daha yaygındır. Koyun sırtlarından yağ kesilir. Bu yağlar baharatla ovularak bir şişe dizilerek serin bir yerde bir süre bekletilir. Kuru soğan kıyılarak salça ile ovulur. Köz halinde olan kömür üzerine, şişlere dizilen yağlar pişmeye bırakılır. Yağlar pişerek akmaya başlayınca yufkalara sıra ile basılarak emdirilir. Yağlar iyice küçülünce ye kadar bu işleme devam edilir. Daha sonra iyice emdirilen yufkalar salçalı soğanla siniler üstünde servis yapılır.

-Yoğurtlu Patlıcan Gömmesi :
Közde pişirilen patlıcanların kabukları soyulur. Yağ içinde tekrar pişirilir. Ayrı bir tabakta koyun yoğurdu ezilir, içine sarımsak eklenir.. Yağda pişirilen patlıcanın üstüne yoğurt dökülerek karıştırılır.. Üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilir. Sıcak olarak taze soğan, tere, maydanoz, nane, biber kızartması, taze biberle birlikte yenir.

-Et Kapaması :
Genellikle Babadağ yöresinde pişiririlen bir yemek çeşididir. Koyun, oğlak veya kuzu eti küçük parçalar halinde doğranır, salça ile ovulur. Sarımsak, soğan ve patates doğranır,Hepsi bir tencerenin içine doldurulur. Üzeri bir tava ile kapatılır ve tencere ters vaziyette kömür ateşinin üzerine konur ve pişmeye bırakılır. İstenirse tavanın boş kenarlarına pirinç ilave edilebilir veya suyu ile de ayrıca pilav pişirilebilir.. Et kapaması sıcak olarak, yanında salata ile servis yapılır.

-Sura :
Koyun veya keçi etinin kaburga kısmının etinden yapılır. Etli kaburganın et kısmı kemiğinden ayrılarak açılır. Kemik ile et arasına pirinç, karabiber, kırmızıbiber ve baharat çeşitleri konup et kapatılarak dikilir. Sonra bir tencere içine oturtarak az su ve tuz ilavesiyle pişmeye bırakılır. Piştikten sonra olduğu gibi sofraya konur, sıcak olarak yenir. Bu yemek genellikle Kale ilçemiz ve köylerinde yapılmaktadır.

-Keşkek :
Orta Asya'dan bu yana milli yemeklerimizden biridir keşkek. Keşkek en çok Babadağ'da usulüne uygun olarak yapılır. Keşkeğin ana maddesi yağlı keçi veya koç eti ile dövülmüş buğdaydır. Genellikle düğünlerde yapıldığı için, bu tarifimiz 750 kişiliktir. 40-45 kg. kadar yağlı keçi veya koç eti, 30 kg. dövülmüş beyaz buğday, 2 kg. tereyağıdır. Büyükçe bir kazan içinde buğday, başka bir kazanda et normal ateşte pişirilmeye başlanır. Buğday piştikçe ağır ağır ara sıra karıştırılır ve pişen etin suyundan eklenir. Et iyice piştikten sonra çıkarılır ve kemiğinden ayrılır ve iyice ezilir ve tamamen pişen buğdayın içine eklenir ve karıştırarak bir süre daha pişirilir. Daha sonra tereyağı bir tavada kızartılır.. Üzerine kırmızı biber ilave edilir. Keşkeğin üzerine tabaklara konduktan sonra gezdirilir. Yanında turşu veya salata ile birlikte yenir.

-Gındıra Çorbası :
Ayıklanan ve temizlenen gındıra önce sıcak suda haşlanır. Haşlandıktan sonra kabuğundan ayrılır. Haşlama suyuna yağda kavrulmuş soğan ilave edilir. Ayrıca erik, ekşi ve tuz katılır. Sonra on dakika kadar daha kaynatılarak yenir. Gındıra çorbası, genellikle Çameli yöremizde yapılmakta olup lezzetli ve bol C vitaminlidir. Gındıra ayrıca bulgur ve pirinç pilavlarına da karıştırılarak yapılabilir.