30 Haziran 2010 Çarşamba

SEVGİLİ GALİP HAZNEDAR ÖĞRETMENİMİZ / İbrahim Helvacı


SEVGİLİ ÖĞRETMENİMİZ GALİP HAZNEDAR

Örnek bir Cumhuriyet öğretmeni,
Bir dönem Saraköy’ün Sevgili Başöğretmeni, Öğretmenlerin öğretmeni,

Sevgi ve saygılı duruş ve gülümseyen gözler ile hepimizin sevgili büyüğü, öğretmeni, ağabeyi, her ne güzel tanımlayıcı sıfat varsa, bu sıfatların hepsini ama hepsini hak eden bir güzel insan.
***************
Sevgili Dost İbrahim Helvacı dedi ki...
Örnek bir Cumhuriyet ve Atatürk öğretmeni olan Galip Haznedar'ın Sarayköy tarihi içinde çok önemli bir yeri olduğuna inanıyorum. O yıllarda Sarayköy'de 'Galip Bey' denildiği zaman herkes 'Öğretmen Galip Haznedar'dan söz edildiğini hemen anlardı.…….

Emlak Bankası Bölge Müdürlüğünden emekli Hilmi Maraş ağabeyimle bir-kaç gün once rahmetli hocamız Galip Bey hakkında sohbet ettik. Halamın oğlu olan 73 yaşındaki sevgili Hilmi ağabeyim anlatıyor:

“1945-1950 yılları arasındaki 5 yıl boyunca Sarayköy Gazi İlkokulunda Galip Bey’in öğrencisi idim. O yıllarda Sarayköy’de ortaokul yoktu. Bu yüzden ortaokulu Denizli Lisesinde yatılı olarak okudum. O zamanlar Cumartesi günleri öğleye kadar ders yapılırdı. Sarayköye gidip-gelmek de şimdiki gibi kolay olmadığı için biz yatılı Sarayköylüler hafta sonlarını da zorunlu olarak Denizli’de geçirirdik. Yatılı öğrencilerin çarşıya çıkmasına ancak belirli saatler arasında izin verirlerdi.

Ailesi Denizli’de oturan Galip Bey, Cumartesi öğleden sonra Sarayköy’den Denizli’ye gelerek hafta sonlarını ailesi ile birlikte Denizli’de geçirir ve bu arada Denizli Lisesinin orta kısmında yatılı okuyan biz Sarayköylü öğrencilerini de ziyaret ederdi. Galip öğretmenimizi karşımızda görünce çocuklar gibi sevinirdik; zaten çocuktuk ya!

Bu ziyaretleri sırasında Galip Bey her birimizle tek tek ilgilenir, derslerimiz hakkında bilgi alır, sorunumuz olup olmadığını sorar, ortaokul öğretmenlerimizle de bizim derslerimiz ve sorunlarımız hakkında konuşur, onlara çözüm arardı. Büyük bir öğretmen, büyük bir insandı; Allah ondan razı olsun ve rahmetini esirgemesin…”

Sevgili öğretmenimiz Galip Haznedar hakkındaki bu güzel anısını bana anlatıp Sarayköylülerle paylaşmamı sağladığı için Hilmi Maraş ağabeyime çok teşekkür ediyor, kendisine sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.

YOĞURTLU PARLICAN KÖZLEMESİ - Özgün Sarayköy Yemeği / HASAN KALLİMCİ


YOĞURTLU PATLICAN KÖZLEMESİ
(Yoğurtlu Patlıcan Gömmesi )


Sarayköy'ün Yaz yemeği, Yoğurtlu Patlıcan Közlemesi...
Hafif, sağlıklı...
Yanında bir baş soğan da olursa...
Afiyet olsun...
=================
Közde pişirilen patlıcanların kabukları soyulur. Yağ içinde tekrar pişirilir. Ayrı bir tabakta koyun yoğurdu ezilir, içine sarımsak eklenir.. Yağda pişirilen patlıcanın üstüne yoğurt dökülerek karıştırılır. Üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilir. Sıcak olarak taze soğan, tere, maydanoz, nane, biber kızartması, taze biberle birlikte yenir.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Sarayköy MOLİVELLİ TURŞUSU ( Molla Veli ) / AYLA TİRE ÜNALP

Sarayköy MOLİVELLİ TURŞUSU
 ( Molla Veli )
MOLİVELLİ TURŞUSU
Sizleri bu başlık altındaki sunumumuzla Sarayköy’e özel bir damak tadıyla buluşturmak istedim. Bu yöresel damak tadımızı sizlere Ayla Tire Ünalp’ın özgün anlatımıyla sunacağım.
Bu yöresel turşunun isminin kaynağı konusunda Ayla Hanım, isminin nereden geldiğini bilmediğini söylemektedir.
Sarayköy sevdalısı sevgili İbrahim Helvacı ağabeyimizin Sarayköy’e özel bir anlatımından yararlanarak ismin kaynağının aşağı ki ilişkiler zinciriyle bir ilgisi olabilir düşüncesiyle kaynak olarak sizlerle paylaşmanın uygun olacağını düşündüm.
İbrahim Helvacının anlatımıyla: …………….Efe Heykelinin sağında gördüğümüz camekânlı dükkân, dedesinin adını taşıyan Durmuş Kasap’ın babası Mehmet Kasap’ın köfteci dükkânıdır. Mehmet amcanın dükkânının girişindeki levhada şöyle yazardı: “Ege Kebapçısı Mehmet Kasap” .
Köfteci dükkânının bitişiğinden başlamak üzere 24 Mayıs Caddesine doğru, Hüseyin Özsoy, Sıtkı Özsoy ve Doğan Özsoy’un işlettiği üç tane kahvehane sıralanırdı.
Özsoy’ların sülale unvanı nedeniyle Sarayköylüler bu kahvehanelere “Mollavelilerin Kahvesi” diye söylerlerdi.
Burada adını andıklarımdan aramızdan ayrılmış olanlara rahmet, yaşamakta olanlara sağlıklı, uzun ömürler dilerim.
====================
AYLA TİRE ÜNALP'ın Anlatımıyla:
MOLİVELLİ TURŞUSU
Molivelli tursusunun adini nerden geldiğini bilmem ama lezzetinin ne olduğunu hele helee acıysa çok iyi bilirim:))
İzninizle şöyle bir güzel tarif etmek isterim:
Biberler (zevke göre tatlı ya da acı) ve patlıcanlar közlenip bir güzel eller suya batırıla batırıla (hem yanmasın hem de ellerimizde is kalmasın diye) soyulup parmağımızın her bir boğumu büyüklüğünde doğranır. Biberlerin tohumlarını sakın çıkarmayın lezzeti birazcık onda saklı.
Şimdi diyeceksiniz ki ne kadar biber ne kadar patlıcan:)biberler her zaman patlıcandan çok olmadır. Gerçi benim çocukluğumda patlıcan koyulmazdı ama sonra tarz değişti. Belki yine öyle yapanlar da vardır.
Evet, sıra geldi sosuna: sarımsaklar şöyle bir güzel tuzla birlikte dövülürler, zeytinyağı ve koruk ekşisiyle birlikte iyice karıştırılıp azıcık ta su ilave edilip bir güzel karıştırılırlar ve muhteşem ikilinin yanına yarenlik yapmaya giderler.
Aralarındaki dostluk bakii kalsın diye de birbirleriyle bir güzel sarmaş-dolaş olmaları için de onları incitmeden bir sağa bir sola karıştırırız.
Molivelli turşusu öyle aceleye gelmez, o sofraya gelmeden en az 3-5saat önce (ben aksam yenecekse sabahtan hazırlamayı tercih ediyorum ) hazırlamalı ki ne olduğunu gösterebilsin. Hele ertesi güne kalırsa kahvaltı da bile yenir miiiiiimm ne güzel olur.
Herkese afiyet olsun
sevgiyle kalın.

30 Nisan 2010 Cuma

ÇİNGENE PİLAVI - Cingen Pilavı / AYLA TİRE ÜNALP

ÇİNGENE PİLAVI - Cingen Pilavı

Sarayköyün, başta pamuk olmak üzere tarımsal ağırlıklı uğraşları, bağ, bahçe işleri ve gerekli malzemelerinin yerel imkanlarla kolay sağlanabilirliği nedenleriyle olsa gerek, yapılması kolay ve beslenme açısındanda önemli ve yörede oldukça tercih edilen bir yemeğini sizlere tanıtmak isterim.
Bizler açısından unutulmayan önemli bir damak tadı olan bu yemeği unutmamız hiç ama hiç olası değildir. Yöremizi değişik nedenlerle terk etsekde pilavımızdan asla ve asla vazgeçemediğimizi bildirmek isterim. Bu cümleden olarak sizlere taa Amerikalardan Sevgili Ayla Arkadaşımızın paylaşımıyla yemeğimizin tarifini sunmak isterim.
Bu yemek klasik yemek tanımlarımızın dışında ama beslenme açısından ise oldukça sağlıklı ve dengeli bir gıda bileşimidir. Çingene Pilavımızı Sevgili Ayla Tire Ünalp kardeşimizin güzel anlatımıyla aşağıda bulacaksınız.
Beğeneceğiniz umuduyla, buyurun afiyet olsun.
==================

AYLA TİRE ÜNALP:
Çingene pilavı deyince herkesin aklına gerçekten pirinçle yapılmış bir yemek çeşidi gelebilir (bilenler bu herkesin dışında)
bu öyle bir pilavdır ki sunumdaki adi tamamen kişiye göredir. Hafif bir yemek, salata, kreplerin içine dolgu, pizzaların üstüne sergi derken uzayıp gider. Ha bir de tek başına harika bir mezedir.
Haydi, pazara; önce özenle seçilmiş mis gibi kokan domates, acı ya da tatlı yeşil biber, maydanoz. Dereotu, yeşil ya da kuru soğan, siyah zeytin veeeeeeee çökelek

İzninizle şimdi tarif ediyorum:
Yarım kg.çökelek, 2–3 domates, 2 biber,1 orta boy kuru soğan ya da 4–5 tane. Yeşil soğan, yarım demet maydanoz ve dereotu,10–15 tn. Siyah zeytin, tuz, zeytinyağı ve kırmızı toz biber.
Domates, biber ve soğanlar küçük doğranır. Maydanoz ve dereotu da ince kıyılır ve hepsi çökelekle birlikte tuz, zeytinyağı ilavesiyle şöyle bir güzel harmanlanır. Kırmızı toz biberi ister içine koyup karıştırın isterseniz de üzerine serpin.

Servis tabağına alıp üzerine siyah zeytinleri de koyunca Çingene pilavımız yenmeye hazır sizleri bekler olacaktır.
Sağlıklı keyifli sofralara, afiyet olsun.
Sevgiyle kalın

29 Nisan 2010 Perşembe

Sarayköy Yöresi Yemek Kültürüne dair dostça söylemler / Atila Girgin

Sarayköy Yöresi Yemek Kültürü 
ve Beslenme Alışkanlıkları

FACEBOOKTAKİ “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Gurubu üyelerinin iletileriyle geliştirilen bu değerli notları sizlerle paylaşmak istedim.
Esenlik ve dostluk dileklerimle.

Atila:
Küresel baskı ve egemen kültürlerin etkisi altında giderek yok olan değerlerimizi korumak, yok olmalarını önlemek adına yöre ve bölgesel yemek kültürümüze yönelik birikimlerimizi açığa çıkarmak, onları paylaşmak ve yok olmalarını önlemek sorumluluğumuzdur. Özellikle sevgili gençler, büyüklerinin bu konulardaki birikimlerini onlardan öğrenerek, video, fotoğraf ve yazılı olarak herkesle paylaşmalılarki bu değerlerimiz korunabilsin, yok olmasın. Ve de bize özel güzel şeyler Tüm yurdum insanıylada paylaşılabilsin.Örneğin ilk anda aklıma gelenlerden bazıları: Pekmezle yapılan üzüm köftesi, Pekmez sucuğu, Tarhanayla birlikte tüketilen çiğ patlıcan alışkanlığı, Çingene pilavı, Yoğurtlu patlıcan ezmesi, Taze fasülye yemeğinin yoğurtla tüketilmesi, İçki mezesi olarakda tüketilen isli yoğurt, bölgesel kese yoğurdu, vs vs , daha akla gelmeyen bir çok güzel şey ortaya çıkarılarak herkesle paylaşılabilir.
Dikkate alınacağı inanç ve dileğiyle esenlikler.

Atila:
DENİZLİ YÖRESİNİN YEMEK KÜLTÜRÜ
Denizli'de geleneksel yemek türleri ve beslenme alışkanlıkları sürmektedir. Kedi börülcesi çorbası,Mercimek çorbası,Domates çorbası, kuru börülce çorbası, Tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi yöreye özgü çorba türleridir. Et yemeklerinin başlıcaları tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, Tandır,kol dolması, ciğer sarma, saçta işkembedir.

Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur.Özellikle patlıcan yemek çeşitleri çoktur. Kuru patlıcan dolması, patlıcan gözlemesi gibi vb. Taratorlu börülce salatası, ebe gümeci salatası, filiz salatası Yöreye özgün salata türleridir.
Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür. Yufka, şipit, bazdırma evlerde yapılan ekmekledir. Yöredeki beslenme alışkanlıklarından biri de yatmadan önce yenen “yat geber ekmeği”dir. Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz yenir.

Atila:
MAHALLİ YEMEK TARİFLERİ ve ÖZELLİKLERİ

Bölgemiz itibariyle tanınan fakat yerleşim mahalleri itibariyle değişiklikler gösteren mahalli yemeklerimizden bazılarının özellikleri aşağıya çıkarılmıştır.

-Çaput Aşı :
Toplanan taze bağ yapraklarından yapılır,yapraklar küçük parçalar halinde doğranır. Üzerine yağ ilave edilerek haşlanır. Sonra pirinç ve etle birlikte pişirilir. Üzerine yoğurt dökülerek yenir.

-Alaçora :
Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine tereyağı ve bulgur ilave edilir, tuz,biber ve su konulduktan sonra suyu çekilinceye kadar pişirilir.

-Un Çorbası :
Salça, yağla kızartılır. Un, kızartılmış yağla kavrulur. Yeterince su, tuz, biber ilave edilirek kaynatılır. Sıcak içilir.

-Darı Ekmeği :
Mısır unu yeteri kadar tuz, su ilave edilerek yoğrulur. Sonra sac üzerinde pişirilir. Sıcak iken üzerine tereyağı sürülüp, üstüne peynir konulup yenir. Soğuk sütün içine soğuk darı ekmeği doğranarak da yenir.

-Ayran Ufaklaması (Doğrameç) :
Yoğurda tuz konarak ayran haline getirilir. İçine mısır ekmeği doğranır ve kaşıkla yenir. Acı biber ve domates salatası ile de lezzetli olur.

-Tirit :
Buğday, mısır, bakla, nohut ve kuru fasulye haşlanır.. İçine toz kırmızı biber, karabiber, tuz konur ve kaynatılır.. Az sulu piştikten sonra indirilir. Servis yapılır. Üstüne badem içi, ceviz içi fındık kırması konularak kaşıkla yenir. Özel günler ve misafirler için bir eğlence ve toplanma vesilesidir.Acıpayam yöresinde çocukların ilk dişinin görüldüğümde pişirilip dağıtılır. Ayrıca hayır için pişirilip çocuklara dağıtılır.

-Tarhana Çorbası :
Yazın hazırlanıp kurutulan tarhana bir miktar suda eritilir. Bir tencerede kızartılan salça, yağ,kıyma ve sarımsağın üzerine ilave edilerek yeterince su eklendikten sonra kaynayıncaya kadar karıştırılır, İyice kaynadıktan sonra sıcak sıcak yenir.

-Karın (Mumbar) Dolması :
Pirinç, kıyma, karabiber, kimyon ve tuz dolma içi hazırlandığı gibi karıştırılır. Karışım bol su ilave edilir. Karışım bir huni veya lamba şişesi yardımıyla mumbarın ağzından doldurulur. bir kapta su ilavesiyle pişinceye kadar kaynatılır. Sıcak olarak servis yapılır. Soğuyan dolma dilimlenip tereyağında kızartılarak da yenir.

-Denizli Turşusu :
Biber, taze fasulye, salatalık, gök domates bir teneke veya küp içine yerleştirilir. Üzerine tuzlu sirke veya limon tuzu ilave edilir. Sarımsak soyularak içine atılır.Kabın ağzı sıkıca kapatılır.Bir müddet sonra turşu hazırdır.

-Patlıcan Kebap :
Bir tencerede kuşbaşı et tereyağı ile birlikte kavrulur, salça ilave edilip pişirilir. Ayrı bir yerde taze patlıcan soyulduktan sonra dilimlenerek doğranıp, yağda kızartılır. Kızaran patlıcanlar tepsiye döşenir. Pişen etler patlıcanın üzerine konur. Üzeri domates ve yeşil biberle süslenir. Tuz ve karabiber konur. Fırında pişirilir.

-Kaçamak :
Yarım litre tuzlu su kaynatılır. Su kaynamaya başlayınca, içine serpilerek üzere yeteri kadar un katılır. Bu işlem yapılırken, diğer taraftan tahta bir kaşıkla hızla unlu su karıştırılarak, karışım birbirlerine iyice yedirilir. Karışım koyu bir muhallebi kıvamına gelinceye kadar devamlı karıştırılır. Bir tavada kızdırılmış yağa bir miktar kırmızı biber eklenir. Kırmızıbiberli yağ tenceredeki unlu karışıma eklenerek servis yapılır .

-Kuzu Çevirme :
Bütün kuzu eti iyice temizlenerek tuzlanıp biberlenir. Hafifçe sulandırılmış salça içine ve dışına sürülerek terbiye edilir. İçine lezzetli olması için kekik konur. Hazırlanmış olan kuzu eti yakılan odun közü üzerine dikilen çatal kazıkların üzerine bir kazığa geçirilerek oturtulur. Et iyice pişinceye kadar arada sırada çevrilerek pişirilir. Pişirme işlemi bir çukur kazılıp et içine sallanarak da yapılabilir.

-Sıyırma :
Ayşe kadın fasulyenin tazeleri toplanıp, yıkanır, temizlenir ve toprak tencereye konur. Üstüne biraz patates eklenerek yeterince su konur. Taze birkaç kabak yaprağı örtülerek, üzerine ağırlık yapması için bir taş konur. Pişirinceye kadar ateşte tutulur. Pişince ateşten alınır ve suyu süzülür. Bir tepsi üzerine ters çevrilerek dökülür. Patatesler üzerinden alınıp, tuzu ekilir.Soğan ve közlenmiş biberle birlikte yenir.

-Arabaşı :
Özellikle yüksek bölgelerimizde kış mevsimlerinde pişirilir. Av hayvanlarının etinden ya da tavuk eti ile yapılır. Tavuk ve av hayvanlarının etleri iyice pişirilir. Acılı ekşili et suyuyla hamur yoğrulur ve pişirilir. Büyük bir siniye dökülerek soğutulur. Hamurun ortası açılır,et sulu çorba buraya konulur. Kaşıkla hamur alınıp çorbadan kaşıklanarak yenilir.

-Et Çevirmesi :
Babadağ ve Sarayköy yöresinde daha yaygındır. Koyun sırtlarından yağ kesilir. Bu yağlar baharatla ovularak bir şişe dizilerek serin bir yerde bir süre bekletilir. Kuru soğan kıyılarak salça ile ovulur. Köz halinde olan kömür üzerine, şişlere dizilen yağlar pişmeye bırakılır. Yağlar pişerek akmaya başlayınca yufkalara sıra ile basılarak emdirilir. Yağlar iyice küçülünce ye kadar bu işleme devam edilir. Daha sonra iyice emdirilen yufkalar salçalı soğanla siniler üstünde servis yapılır.

-Yoğurtlu Patlıcan Gömmesi :
Közde pişirilen patlıcanların kabukları soyulur. Yağ içinde tekrar pişirilir. Ayrı bir tabakta koyun yoğurdu ezilir, içine sarımsak eklenir.. Yağda pişirilen patlıcanın üstüne yoğurt dökülerek karıştırılır.. Üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilir. Sıcak olarak taze soğan, tere, maydanoz, nane, biber kızartması, taze biberle birlikte yenir.

-Et Kapaması :
Genellikle Babadağ yöresinde pişiririlen bir yemek çeşididir. Koyun, oğlak veya kuzu eti küçük parçalar halinde doğranır, salça ile ovulur. Sarımsak, soğan ve patates doğranır,Hepsi bir tencerenin içine doldurulur. Üzeri bir tava ile kapatılır ve tencere ters vaziyette kömür ateşinin üzerine konur ve pişmeye bırakılır. İstenirse tavanın boş kenarlarına pirinç ilave edilebilir veya suyu ile de ayrıca pilav pişirilebilir.. Et kapaması sıcak olarak, yanında salata ile servis yapılır.

-Sura :
Koyun veya keçi etinin kaburga kısmının etinden yapılır. Etli kaburganın et kısmı kemiğinden ayrılarak açılır. Kemik ile et arasına pirinç, karabiber, kırmızıbiber ve baharat çeşitleri konup et kapatılarak dikilir. Sonra bir tencere içine oturtarak az su ve tuz ilavesiyle pişmeye bırakılır. Piştikten sonra olduğu gibi sofraya konur, sıcak olarak yenir. Bu yemek genellikle Kale ilçemiz ve köylerinde yapılmaktadır.

-Keşkek :
Orta Asya'dan bu yana milli yemeklerimizden biridir keşkek. Keşkek en çok Babadağ'da usulüne uygun olarak yapılır. Keşkeğin ana maddesi yağlı keçi veya koç eti ile dövülmüş buğdaydır. Genellikle düğünlerde yapıldığı için, bu tarifimiz 750 kişiliktir. 40-45 kg. kadar yağlı keçi veya koç eti, 30 kg. dövülmüş beyaz buğday, 2 kg. tereyağıdır. Büyükçe bir kazan içinde buğday, başka bir kazanda et normal ateşte pişirilmeye başlanır. Buğday piştikçe ağır ağır ara sıra karıştırılır ve pişen etin suyundan eklenir. Et iyice piştikten sonra çıkarılır ve kemiğinden ayrılır ve iyice ezilir ve tamamen pişen buğdayın içine eklenir ve karıştırarak bir süre daha pişirilir. Daha sonra tereyağı bir tavada kızartılır.. Üzerine kırmızı biber ilave edilir. Keşkeğin üzerine tabaklara konduktan sonra gezdirilir. Yanında turşu veya salata ile birlikte yenir.

-Gındıra Çorbası :
Ayıklanan ve temizlenen gındıra önce sıcak suda haşlanır. Haşlandıktan sonra kabuğundan ayrılır. Haşlama suyuna yağda kavrulmuş soğan ilave edilir. Ayrıca erik, ekşi ve tuz katılır. Sonra on dakika kadar daha kaynatılarak yenir. Gındıra çorbası, genellikle Çameli yöremizde yapılmakta olup lezzetli ve bol C vitaminlidir. Gındıra ayrıca bulgur ve pirinç pilavlarına da karıştırılarak yapılabilir.

SARAYKÖY YILLARIMA AİT BAZI YÖRESEL YEMEKLER VE DAMAK ALIŞKANLIKLARIMIZ

Kentleşme olgusuyla birlikte geleneksel alışkanlıklarda değişmektedir. Bu bağlamda yemek kültüründe de değişiklikler oluşmuştur. Bölge ve yöre genelindeki geleneksel alışkanlıklara göre durumun ne olduğuna kısacada olsa değinmek gerekirse; Geleneksel olarak günün ilk öğününde, tarhana çorbası ve yanında çiğ patlıcan yendiği bölgede, yerel beslenme alışkanlıkları ve yemek türleri varlığını yer yer sürdürmektedir.
Yöreye özgü yemekler arasında kedi börülcesi çorbası, ovmaç çorbası, sirkeli et, tas kapaması, kumbar, sacda işkembe, kuru patlıcan dolması, patlıcan közlemesi ve taratorlu börülce sayılabilir.
Toprağı bol olsun, ışıklar içinde yatsınlar, sevgili anneannemlerin Babadağ yolu üzerindeki bağ evlerinde, yukarıda saydığım yemeklerin hepsinin yapıldığı ve hala o leziz tadların damağımdaki yerinin eşiz olduğunu vurgulamak isterim. Yemekler, yer ocağı ateşinde ve toprak kaplarda orta ateşte uzun süre bekletilerek, dinlendirilerek yapıldığından, sonraki yıllarda o damak tadını hiçbir zaman hissedemedim. Büyük tepside içine ekmek doğranarak yenen tarhananın adı çocukluğumuzda tarhana aşı idi. Bir yer sofrasında, büyük bir sini etrafına dizilen üç kuşaktan aile üyeleri zevkle yemeklerini yerlerdi. Yemek sadece geçiştirilmesi gereken bir öğün değil, aile fertlerinin bir toplanma ortamıydı. Günün değerlendirilmesi, gereksinimler ve yapılması gerekenlerin konuşulduğu bir aile meclisiydi aynı zamanda.

Yine bu sofralardan aklımda kalan, o günlerde evlerde yapılan, bizlerin ev makarnası (Erişte) dediğimiz, ince uzun çubuk yada üçgen şekilli olarak kesilerek yapılan, üzerine bolca keçi peyniri dökülerek yer sofrasında büyük tepsi içinde servis yapılan makarnanın tadına da doyum olmazdı. Rahmetli anneannemin yaptığı tas kapaması, kumbar ve patlıcan dolmalarının tadını unutmak ne mümkün.

Ben burada ağırlıklı olarak 1960’lı yılların ilk yarısından bazı damak tatlarımı aktarıyorum. O yıllarda yazları bağ ve bahçelerine göçen aileler sonbahara değin oralarda kalırlardı. Ekmeklerini de kendileri yaparlardı. Yufka, bezirme, şipit, bazlama başlıca ekmek çeşitlerimizdi. Bezirmenin içine ekşili patlıcan közlemesi konularak yapılan dürümün tadı doyumsuzdu. Yine yeni yapılmış sıcak bezirmenin içine zeytinyağı sürülerek ve keçi peyniri konularak yapılan dürümün tadını da hiç unutamam. Mısır unundan yapılan ortalama bir tabak büyüklüğünde, üzeri susamlı sıcak bazlamanın, üzerine zeytinyağını döküp, çatal yada bıçakla bazlamayı deldirip yağını emdirdiğimiz o nefis lezzetteki bazlamaları şimdi bulda ye bakalım, ne mümkün.

Bilimsel olarak yanlışlığı kanıtlansa da o yıllarda, gecenin bir vaktinde yediğimiz yemeğin adı da “ YAT GEBER EKMEĞİ “ idi.

YÖRESEL YEMEKLERİMİZDEN BAZILARI:

KURU PATLICAN DOLMASI
Yazdan hazırlanmış, soyulmuş ve kurutulmuş patlıcanlar haşlandıktan sonra etle doldurulup, mangalda pişirilirdi.

TAHİNLİ KATMER
Hamur açılıp, içine tahin konur ve top top yapılarak yeniden açıldıktan sonra sacda pişirilir.

PATLICAN KÖZLEMESİ
Patlıcanlar közlendikten sonra kabukları soyulup, kıyılır. Soğanla birlikte kavrulan kıymaya, domates de doğranarak, bir süre pişirilir ve patlıcanların üzerine dökülür.

NOHUTLU ET
Bir gün önceden ıslatılmış nohut, parça etle birlikte tuzlu suda pişirilir.

Vesile:
Atilla Bey'e aktif katkılarından dolayı teşekkürler.
ben de sarayköy dışında yemek kültürümüzden pek tanınmadığını düşündüğüm birkaç şeyi eklemek istiyorum:
*taze börülce (sıyırma) (taratorlu- domates soslu) : Yemek kitaplarında da yeralmıyor.
*Sirkeli ( yoğurtlu) bakla : Hazırladığım arkadaşlar özellikle rakı mezesi gibi enteresan buluyorlar.
*Tahinli (tahannı) pide : Maalesef ne istanbul'da ne de İzmirde yok.
*Tarhan çorbası yanında yazın taze patlıcan kışın turp çok şaşırtıcı bulunuyor.
*Ayrıca keşkek tanınıyor ama bazı modifikasyonlarla evde yapılabilir bir şey olabileceği düşünülmüyor.
Benim önerim geleneksel yemeklerimizi evde şimdiki modern hayat şartlarında yapılabilir olanları paylaşmak ve bu konuda çalışmalar yapmak özellikle yemek seven arkadaşlar için güzel bir paylaşım olacaktır. ( Ben keşkek denemelerimi paylaşabilirim)
Atila:
Ne güzel, ne güzel. Söylemleriniz beni aldıda 1960'lı yıllara götürdü. Aslında bu güzel yemek tariflerini herkes yakınlarından, büyüklerinden yada bu işi bilen dost ve akrabalarından öğrensede bu tarifleri grup üyeleri ile paylaşsa çok iyi olur. Aslında ne var bunda, bunlar herkesin bildiği tarifler deyip geçmek yerine, bilineni tekrarda olsa aktarmakta yarar var, bazı bilinenler, yeni farklılıklarımızında ortaya çıkmasını sağlayabilir. Genel tariflerin yanında belkide köy bazında bile farklılıklar olabilir. Bu tarifler ileride belkide şu an bilinmeyen daha hangi yemek zenginliklerimizinde olduğunu ortaya çıkarabilir. Sizlerden ricam, sizler öncülük edin ve farklı yemek tariflerinden bazılarını bu sayfaya aktarın. Bundan esinlenen birileride belki devamını getirir diye düşünüyorum. Esenlik dileklerimle.

Ayla:
Merhabalar,
Yemek tariflerimizin paylasilip sevileceginden emin olarak KESKEK tarifiyle baslamak istiyorum,
6-8 kisilik
400gr.bugday
1/2 kg.veya 750gr.kemiksiz et
Uzeri icin sos:yag(tereyag veye zeytinyagi),kirmizi biber
Bugday aksamdan , bugdaylarin ustunu asacak kadar suyla duduklu tencerede bir tasim kaynatilir ve sabaha kadar kabarmalari icin ayni suda birakilir.Sabahleyin et ve tuzu ilave edilmek uzere bugdaylar once sicak su ile acilir malzemeler ilave edilir suyunu ayarladiktan kisik ateste pisirilir.Pisen keskek cok koyu kivamli ise icine kaynar su koyarak acabilirsiniz.
Simdi keskegi keskek yapan yegane ozellige yani dogme isine sira geldi.Avuc icinden buyukce tahta kasigin tersiyle karistirildiktan sonra bugdaylar ve etler ligme ligme oluncaya kadar malzemeler kasikla tencere arasinda asagudan yukariya dogru ezilerek kivama getirilir.Servis tabagina alinip uzerine soyle bir guzel kizdirilmis yag ve biber karisimi dokulur.
Afiyet olsun.
Biliyorsunuz keskegi baska yorelerde biliyor , ben bir dipnot olarak bir kac ilave yazacagim.
Benim esim Amasya-Merzifonlu,orada keskek bayram sabahlarinda hashasli corek ve kuru baklayla yapilmis etli yaprak sarmasiyla birlikte cayla birlikte kahvaltida yenir.Keskek genel olarak evlerde pismez,iki sapli ozel toprak kuplerin icnde aksamdan ekmek firinlarina verilir ve sabaha kadar piser.Bayram namazindan cikan erkekler keskeklerini alip gelirler ve dogme isleminin ardindan keyifle yenir.
Keskegin icine salca ve nohutta koyuluyor ve sosu yag ve salcayla yapiliyor ve gercekten cok guzel oluyor.
Degisik ve gecekten lezzetli oldugu icin bunu da paylasmak istedim.

Sevilay:
yaa bizim sarayköyün bi turşusu var.nolivelli turşusu.ismi çok ilginç bu isim nerden geldiyse.bana bu turşunun tarifini verir misiniz.
Sevilay:
bir de sarayköyümüzün çingene pilavını tarif edersenizz

Ayla:
Molivelli tursusunun adini nerden geldigini bilmem ama lezzetinin ne oldugunu hele helee aciysa cok iyi bilirim:))
izninizle soyle bir guzel tarif etmek isterim: biberler (zevke gore tatli ya da aci)ve patlicanlar kozlenip bir guzel eller suya batirila batirila (hem yanmasin hem de ellerimizde is kalmasin diye)soyulup parmagimizin herbir bogumu buyuklugunde dogranir.biberlerin tohumlarini sakin cikarmayin lezzeti birazcik onda sakli.simdi diyeceksiniz ki ne kadar biber ne kadar patlican:)biberler herzaman patlicandan cok olmadir.gerci benim cocuklugumda patlican koyulmazdi ama sonra tarz degisti.belki yine oyle yapanlar da vardir.evet sira geldi sosuna: sarimsaklar soyle birguzel tuzla birlikte dovulurler, zeytinyagi ve goruk eksisiyle birlikte iyice karistirilip azicik ta su ilave edilip bir guzel karistirilirlar ve muhtesem ikilinin yanina yarenlik yapmaya giderler.aralarindaki dostluk bakii kalsin diye de birbirleriyle bir guzel sarmas-dolas olmalari icin de onlari incitmeden bir saga bir sola karistiririz.
molivelli tursusu oyle acaleye gelmez, o sofraya gelmeden en az 3-5saat once
(ben aksam yenecekse sabahtan hazirlamayi tercih ediyorum )hazirlamali ki ne oldugunu gosterebilisin.hele ertesi gune kalirsa kahvalti da bile yenir miiiiiimm ne guzel olur.
herkese afiyet olsun
sevgiyle kalin

Ayla:
cingene pilavi deyince herkesin aklina gercekten pirincle yapilmis bir yemek cesidi gelebilir(bilenler bu herkesin disinda)
bu oyle bir pilavdir ki sunumdaki adi tamamen kisiye goredir.hafif bir yemek,salata,kreplerin icine dolgu,pizzalarin ustune sergi derken uzayip gider.ha bir de tek basina harika bir mezedir.
haydi pazara ; once ozenle secilmis mis gibi kokan dometes,aci ya da tatli yesil biber, maydanoz.dereotu,yesil ya da kuru sogan,siyah zeytin veeeeeeee cokelek
izninizle simdi tarif ediyorum: yarim kg.cokelek, 2-3 domates,2 biber,1 orta boy kuru sogan ya da 4-5 tn.yesil sogan,yarim demet maydanoz ve dereotu,10-15 tn. siyah zeytin,tuz,zeytinyagi ve kirmizi toz biber.
domates, biber ve soganlar kucuk dogranir.maydanoz ve dereotu da ince kiyilir ve hepsi cokelekle birlikte tuz , zeytinyagi ilavesiyle soyle bir guzel harmanlanir.kirmizi toz biberi ister icine koyup karistirin isterseniz de uzerine serpin .
servis tabagina alip uzerine siyah zeytinleri de koyunca cingene pilavimiz yenmeye hazir sizleri bekler olacaktir.
saglikli keyifli sofralara, afiyet olsun.
sevgiyle kalin

Sevilay:
teşekkürler ayla hanım,güzel ve şiirsel tarifiniz için..

Atila:
Gerçekten harikasınız Sarayköylü dostlar. Sayfalarda amacına yeni yeni ulaşmaya başladı. Hem bir iletişim aracı olurken, hemde bilgilenmemizi yada unuttuklarımızı anımsamamızı sağlıyan bir araç oldu. Katkıda bulunanlara sonsuz teşekkürler. Keşkeğin tadı herdaim damağımdadır. Çingene pilavınıda yaz günlerini en çok tükettiğimiz gıdalar arasında sayabilirim. Başta Ayla hanım olmak üzere emeği geçenlere ve sayfaların potansiyel yazarlarına şimdiden teşekkürler, sevgiler, saygılar.

Sevilay:
ya hemen hemen tüm sitelerde denizlinin yemekleri arasında hiç adını duymadığım et yemekleri sayılıyor,sanırım bu da bizim sarayköyün beslenme alışkanlığının denizliden farklı olmasıyla alakalı.biz de zeytinyağı ve ot kültürü var.denizlinin diğer ilçelerinde et yemekleri daha yaygın.

Sevilay:
ot yemeklerimizden neler var sayabilecğimiz?ben turpotu,ısırganotu kavurmasını biliyorum başka..?

Ayla:
benim canim babacigim bahar mevsimiyle birlikte adeta yeniden dogardi;yaprak acan agac,tomurcuk veren gul nasil dogaya bir ahenk bir guzellik katacaksa(sayamadigim bitkiler kusura bakmasinlar)babam da yaptigi ot salatalariyla ve yemekleriyle baharin bu guzel ahengini annecigime ve yavrularina (ben de dahil) ozenle keyifle hazirlar" haydi cocuklarim keyifli bir aksam gecirelim" der cay bardaginin icine koydugu aslan sutuyle birlikte keyfine keyiflerimizi katarak guzel lezzetler pinarindan bizim de payimiza duseni hem yedirir hem de anlatir ogretirdi.ogrenin ki belki birgun lazim olur.ben payima duseni yedigim gibi anlattiklarindan da payima duseni ufacik tefecikken duydugum kadariyla herhalde isimlerini hatirliyacagim.
turp otu
isirgan otu
abegumeci
sirken
essek kulagi(cok pardoon)
mazi yapra(pazi yapragi)
radika
simdi bunlari bulmak mumkunmudur bilemiyorum.
dogalliktan ne yazikki birsey kalmadigi icin bazilari belki de yok oldular.
bahcelere tarlalara evler yapildi(dogal olarak)
kalan yerlerde de kimbilir artik....:(

neyse ben kendimi sansli hissediyorum yasasiiiiiiin ,bu guzel bitkiler varken ve en onemlisi babacigim sagken iyiki o lezzetleri tatmisim.
nur icinde yat ASCI HALIL USTA canim babam...

Sevilay:
ayla teşekkür ederim bu değerli bilgiler için:)çok saol..

Ayla:
ayy canım tesekkure gerek yok!
Saraykoylu ve Saraykoyun guzel ınsanı olmak herseye bedel:))
Bıldıklerımı de paylasmak ayrıca bır mutluluk,
sevgıyle kalın.

Vesile:
selam arkadaşlar ne güzel tarifler gelmeye başladı. mollivelli turşusuna adını veren kim bilmiyorum ama açılımı molla veli diye biliyorum sevgiler

Sevilay:
hıı öyle mi,hiç de ilginç değilmiş açılımı doğrusu:)bana da çok otantik bi isimgibi gelmişti,italyanca gibi filandı.tşk.

Sevilay:
şaka bir yana,bu mollalar da her an hayatımızda,turşu isimlerimizde bile:))

Ayla:
onemlı olan lezzet nerden gelırse gelsın hosgelmıs sefa gelmıs,yıllardır sofralarımızı senlendırıp lezzetlendırmıs.

Sevilay:
orası öyle tabi de...

Ayla:
peki arkadaslar buyrun bir arastirma ve sorusturma.........
buyuklerimize bir danisalim bakalim neler diyecekler:))))

Ahmet:
merhabalar..benim çocukluğumdan kalıpda hala unutamadığım tat olarak bağ evlerinde konu komşu toplanıp haftalık yufka ve bezirme yapma işi bitiminde büyük özenle bolca hazırlanan patlıcan-biber közlemesine eklenen gene közde pişmiş domates ve soğan ilave edilerek en sonunda üstünede ekşi nar sıkarak hazırlanan "közlemenin" altında serili olan bezirmeler kenar kenar koparılarak bandıra bandıra yenmesidir.Hala tadı damağımdadır ama yapanı pek kalmamıştır.Ahmet İban

Ayla:
ahh evet, bır de en altta kalan bezırmeyı kapmak ıcın neler yapmazdık.havanın sıcaklıgı ,kozlemenın acısı yanıı arkadaslar ıcerden ve dısardan gelen sıcak ve atesın ahengının verdıgı o muhtesem hıs mımmm hıc unutamıyorum:))
hala bunu yapanlar var ve ben Saraykoye gıdecegım gunlerı ıple cekıyorum,annemın lezzetlı yemeklerınden yemek ıcın.bezırmelı patlıcan kozlemesı dahıl......:))))

Atila:
Sevgili Ahmet İbanın anlattıkları beni 1960'lı yılların başına, Babadağ yolundaki dedemlerin bağ evine götürdü hemencecik. Kendimi birden o güzel günlerde, o leziz yemeklerin bulunduğu sofrada hissettim bir an. Ne de güzel anlatmış o yemek tarifini. Herhalde biri bana da anlat dese ancak o kadar anlatabilirdim. Eline ve diline sağlık sevgili Ahmet Bey kardeşim.
Atila:
DENİZLİ YEMEKLERİ

MAHALLi YEMEKLER
Denizli yöresi zengin yemek çeşitleriyle, Türk mutfağının özelliklerini yansıtır. Bilhassa sebze yemekleriyle, hamur işlerinde görülen özellik ve çeşitlikler göze çarpmaktadır. Aşağıda mahalli yemeklerinden örnekler verilmiştir. Bu örneklerde Denizli bölgesine has olanlarına yer verilmiştir.

A)ETLi YEMEKLER :
• Denizli kebabı,
• Etli pilav,
• Fırın kebabı,
• Güveç,
• İşkembe haşlaması,
• Et yahni,
• Kuzu çevirme,
• Tavuk yahni.

B)SEBZELi YEMEKLER :
• Börülce,
• Çaput aşı,
• Çağla dövmesi,
• Çerkez fasulyesi,
• Sebze haşlamaları,
• Kabak aşı,
• Kıymalı semizotu,
• Kabak çintmesi,
• Ekşili kuru biber(Kaptan, 1988: 49).
======================
Kaynak: http://www.scribd.com/doc/6694438/HALK-BL1


Süleyman:
bumbar dolması
kapama
yogurtlupatlıcan közlemesi

Ayla:
Ibrahim kardesim cok teskkur ederim:))valla yapmak istedigim o kadar cok sey var ki ne yapacagimi bilemiyorum.... belki yemek kitabi olabilir dusunecegimm:))) istediginiz yemek tarifleri varsa sevgiyle yazarim.....
dedigin gibi Ibrahim Beyin birtek yemek degil her konuda destegi cok fazla sitemiz adina ....zaten Atila Bey ve Ibrahim Bey cok emek veriyorlar sagolsunlar ....
benden sana abla nasihati...cok yedigin zaman asla ve asla soda sakin icme!!!!zaten dolu olan ve calismakta zorlanan midene fazladan asitli bir fazlalik daha gonderiyorsun cok fena coooook.....kalp bunlarin ustesinden gelmek icin de mecburen fazla calismak isteyecek ve fazla mesaiye girecek (fazla mesaiden bisey kazanilmayacaksa zor oluir bilirsin ) simdi burada da oyle bir durum oldugu icindir kiiii kalp zorlanacaktir tabikiiiiii guzel kardesimmmm:))
bunun sonunda aniden tansiyonun firlayabilir, tavan yapabilir(dikkat et tavani delmesin kis gunu cati akar sonra:))) ) sonra kalp var kalp....asklarimizi sevgilerimizi barindirdigimiz tiktak tik tak calisan iste bu var ya bu birden bir hizlanir ne dedigini anlayamazsin (tiktak mi diyor yoksa sen bana neyaptin ayaga kalk yavas tempolu saga bas sola bas mi diyor)
ah ben o caydirici lezzetteki bezirmeli patlican kozlemesini bilmezmiyim ....goz kirpar, ismar eder insani yoldan cikakrir:)
afiyetle ve sevgiyle kal

Ayla:
deden rahmetliyi bilirim tabiii cinar gibi adamdi nur icinde yatsin...buyuklerimiz cok yedikleri donemde hersey organikti,genleri bozulmamisti ve en onemlisi vucutca calisiyorlardi ve yediklerini harciyorlardi.
bu kadar makinalasmamisti hersey.....
benim babam da deden gibi soylerdi ve yerdi....sebepler ne olacak bilemiyoruz ama bile bile de lades demiyelim..
afiyet bal seker olsun:)))
sevgiyle kal


Ahmet:
Kurban bayramında sırf ütülenmiş kelle-paça yemek için Sarayköy'e gittim ve 2.gün akşamı ütülenip,yıkanıp, koca kazanda nohutla kaynamış kelleyi beyninide içine dğaıtarak sirke-sarımsak eşliğinde bir yumulduk anlatamam.Yedikçe şifa bulduğumu hissettim vallahi de.İstanbul'da yok böyle birşey o yüzden kurban bayramı geldimi beni buralarda tutamazlar soluğu köyde aılrım,çokda iyi yaparım diyorum


Ahmet:
Öffff ki öfff doyamadım kalanıda deepfreze 'de dondurup getirdim istanbulda devammmmmm.Seneyei iple çekeceğim,artık işkembe ,çözü,mumbar'ı falan anlatmayayım benimde ağzım tekrar sulanıyor vallahi.İyiki kız kardeşim annemden öğrenmiş sayesinde babaocağı tadları hala devam ediyor.Gelirkende 10 tane otlu ekmek getirdim dersem ayıp olmaz dimi???r


Ahmet:
Sünnetimdeki (1961) keşkeğin tadı hala damağımdadır ve ne yazıkki bu lezzet çok az evde kaldı.Kurbanda et'e öncelik verdiğimizden canımmm keşkeğe sıra gelmedi tabiikim,sana afiyet şeker olsun İbrahim kardeş..


Atila:
Dostlar harikasınız. Sarayköyün nostaljik geçmişine yönelik unutulan değerlerimizi gün ışığına çıkaracak katkılar sağlıyorsunuz. Sağlık ve esenlik dileklerimle.


Ahmet:
Köyü bırakıp geldik gurbete ama illada köyüm de köyüm der başka bir şey demem.Nede olsa doğup büyüdüğüm ve dünya nimetlerini ilk tanıdığım yer olduğundan unutmam mümkün değil.Her fırsatta gider kendimi şarj eder gelirim.


Ahmet:
İbrahim muharrem ay ı(bizde aşure denir) geldi ilk aşuremi yedim diyorsun afiyet olsun amma gene bir yaramı deşdin be kardeş.Çocukluğumda aşurelikler hazırlandan sonra hepbir arada günbalıy'la kaynatılırdı ve pişer pişmezde sıcak sıcak yerdim.Kaldımı bu tat?


DENİZLİ'DE GELENEKSEL YEMEK TÜRLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI

Denizli'de geleneksel yemek türleri ve beslenme alışkanlıkları sürmektedir.
Kedi börülcesi çorbası, Mercimek çorbası, Domates çorbası, kuru börülce çorbası, Tarhana çorbası, ovmaç çorbası gibi yöreye özgü çorba türleridir.
Et yemeklerinin başlıcaları tas kapaması, kumbar dolması, sirkeli et, nohutlu et, Tandır,kol dolması, ciğer sarma, saçta işkembedir.
Denizli mutfağının temelini sebzeli yemekler oluşturur. Özellikle patlıcan yemek çeşitleri çoktur. Kuru patlıcan dolması, patlıcan gözlemesi gibi vb.
Taratorlu börülce salatası, ebegümeci salatası, filiz salatası Yöreye özgün salata türleridir.
Börek ve tatlı türlerinde Ege Bölgesi özellikleri görülür. Yufka, şipit, bazdırma evlerde yapılan ekmekledir.
Yöredeki beslenme alışkanlıklarından biri de yatmadan önce yenen "yat geber ekmeği"dir.
Kışın darı, kavurga, ceviz, kestane; yazın türlü meyveler, salatalık, kavun, karpuz yenir.


*MAHALLİ YEMEK TARİFLERİ ve ÖZELLİKLERİ


*-Çaput Aşı :
Toplanan taze bağ yapraklarından yapılır,yapraklar küçük parçalar halinde doğranır. Üzerine yağ ilave edilerek haşlanır. Sonra pirinç ve etle birlikte pişirilir. Üzerine yoğurt dökülerek yenir.


*-Alaçora :
Haşlanmış kuru fasulyenin üzerine tereyağı ve bulgur ilave edilir, tuz,biber ve su konulduktan sonra suyu çekilinceye kadar pişirilir.


*-Un Çorbası :
Salça, yağla kızartılır. Un, kızartılmış yağla kavrulur. Yeterince su, tuz, biber ilave edilirek kaynatılır. Sıcak içilir.


*-Darı Ekmeği :
Mısır unu yeteri kadar tuz, su ilave edilerek yoğrulur. Sonra sac üzerinde pişirilir. Sıcak iken üzerine tereyağı sürülüp, üstüne peynir konulup yenir.
Soğuk sütün içine soğuk darı ekmeği doğranarak da yenir.


*-Ayran Ufaklaması (Doğrameç) :
Yoğurda tuz konarak ayran haline getirilir. İçine mısır ekmeği doğranır ve kaşıkla yenir. Acı biber ve domates salatası ile de lezzetli olur.


*-Tirit :
Buğday, mısır, bakla, nohut ve kuru fasulye haşlanır. İçine toz kırmızı biber, karabiber, tuz konur ve kaynatılır. Az sulu piştikten sonra
indirilir. Servis yapılır. Üstüne badem içi, ceviz içi fındık kırması konularak kaşıkla yenir. Özel günler ve misafirler için bir eğlence ve toplanma vesilesidir.Acıpayam yöresinde çocukların ilk dişinin görüldüğünde pişirilip dağıtılır. Ayrıca hayır için pişirilip çocuklara dağıtılır.


*-Tarhana Çorbası :
Yazın hazırlanıp kurutulan tarhana bir miktar suda eritilir. Bir tencerede kızartılan salça, yağ,kıyma ve sarımsağın üzerine ilave edilerek yeterince su eklendikten sonra kaynayıncaya kadar karıştırılır, İyice kaynadıktan sonra sıcak sıcak yenir.


*-Karın (Mumbar) Dolması :
Pirinç, kıyma, karabiber, kimyon ve tuz dolma içi hazırlandığı gibi karıştırılır. Karışım bol su ilave edilir. Karışım bir huni veya lamba şişesi yardımıyla mumbarın ağzından doldurulur. Bir kapta su ilavesiyle pişinceye kadar kaynatılır. Sıcak olarak servis yapılır. Soğuyan dolma dilimlenip tereyağında kızartılarak da yenir.


*-Denizli Turşusu :
Biber, taze fasulye, salatalık, gök domates bir teneke veya küp içine yerleştirilir. Üzerine tuzlu sirke veya limon tuzu ilave edilir. Sarımsak
soyularak içine atılır.Kabın ağzı sıkıca kapatılır.Bir müddet sonra turşu hazırdır.


*-Patlıcan Kebap :
Bir tencerede kuşbaşı et tereyağı ile birlikte kavrulur, salça ilave edilip pişirilir. Ayrı bir yerde taze patlıcan soyulduktan sonra dilimlenerek doğranıp, yağda kızartılır. Kızaran patlıcanlar tepsiye döşenir. Pişen etler patlıcanın üzerine konur. Üzeri domates ve yeşil biberle süslenir. Tuz ve karabiber konur. Fırında pişirilir.


*-Kaçamak :
Yarım litre tuzlu su kaynatılır. Su kaynamaya başlayınca, içine serpilerek üzere yeteri kadar un katılır. Bu işlem yapılırken, diğer taraftan tahta bir kaşıkla hızla unlu su karıştırılarak, karışım birbirlerine iyice yedirilir. Karışım koyu bir muhallebi kıvamına gelinceye kadar devamlı karıştırılır. Bir tavada kızdırılmış yağa bir miktar kırmızı biber eklenir. Kırmızı biberli yağ tenceredeki unlu karışıma eklenerek servis yapılır .


*-Kuzu Çevirme :
Bütün kuzu eti iyice temizlenerek tuzlanıp biberlenir. Hafifçe sulandırılmış salça içine ve dışına sürülerek terbiye edilir. İçine lezzetli olması için kekik konur. Hazırlanmış olan kuzu eti yakılan odun közü üzerine dikilen çatal kazıkların üzerine bir kazığa geçirilerek oturtulur. Et iyice pişinceye kadar arada sırada çevrilerek pişirilir. Pişirme işlemi bir çukur kazılıp et içine sallanarak da yapılabilir.


*-Sıyırma :
Ayşe kadın fasulyenin tazeleri toplanıp, yıkanır, temizlenir ve toprak tencereye konur. Üstüne biraz patates eklenerek yeterince su konur. Taze birkaç kabak yaprağı örtülerek, üzerine ağırlık yapması için bir taş konur. Pişirinceye kadar ateşte tutulur. Pişince ateşten alınır ve suyu süzülür. Bir tepsi üzerine ters çevrilerek dökülür. Patatesler üzerinden alınıp, tuzu ekilir.Soğan ve közlenmiş biberle birlikte yenir.


*-Arabaşı :
Özellikle yüksek bölgelerimizde kış mevsimlerinde pişirilir. Av hayvanlarının etinden ya da tavuk eti ile yapılır. Tavuk ve av hayvanlarının etleri iyice pişirilir. Acılı ekşili et suyuyla hamur yoğrulur ve pişirilir. Büyük bir siniye dökülerek soğutulur. Hamurun ortası açılır,et sulu çorba buraya konulur. Kaşıkla hamur alınıp çorbadan kaşıklanarak yenilir.


*-Et Çevirmesi : Babadağ ve Sarayköy yöresinde daha yaygındır. Koyun sırtlarından yağ kesilir. Bu yağlar baharatla ovularak bir şişe dizilerek serin bir yerde bir süre bekletilir. Kuru soğan kıyılarak salça ile ovulur. Köz halinde olan kömür üzerine, şişlere dizilen yağlar pişmeye bırakılır. Yağlar pişerek akmaya başlayınca yufkalara sıra ile basılarak emdirilir. Yağlar iyice küçülünce ye kadar bu işleme devam edilir. Daha sonra iyice emdirilen yufkalar salçalı soğanla siniler üstünde servis yapılır.


*-Yoğurtlu Patlıcan Gömmesi : Közde pişirilen patlıcanların kabukları soyulur. Yağ içinde tekrar pişirilir. Ayrı bir tabakta koyun yoğurdu ezilir, içine sarımsak eklenir. Yağda pişirilen patlıcanın üstüne yoğurt dökülerek karıştırılır. Üzerine eritilmiş tereyağı gezdirilir. Sıcak olarak taze soğan, tere, maydanoz, nane, biber kızartması, taze biberle birlikte yenir.


*-Et Kapaması :Genellikle Babadağ yöresinde pişirilen bir yemek çeşididir. Koyun, oğlak veya kuzu eti küçük parçalar halinde doğranır, salça ile ovulur. Sarımsak, soğan ve patates doğranır,Hepsi bir tencerenin içine doldurulur. Üzeri bir tava ile kapatılır ve tencere ters vaziyette kömür ateşinin üzerine konur ve pişmeye bırakılır. İstenirse tavanın boş kenarlarına pirinç ilave edilebilir veya suyu ile de ayrıca pilav pişirilebilir.. Et kapaması sıcak olarak, yanında salata ile servis yapılır.


*-Sura :Koyun veya keçi etinin kaburga kısmının etinden yapılır. Etli kaburganın et kısmı kemiğinden ayrılarak açılır. Kemik ile et arasına pirinç, karabiber, kırmızıbiber ve baharat çeşitleri konup et kapatılarak dikilir. Sonra bir tencere içine oturtarak az su ve tuz ilavesiyle pişmeye bırakılır. Piştikten sonra olduğu gibi sofraya konur, sıcak olarak yenir. Bu yemek genellikle Kale ilçemiz ve köylerinde yapılmaktadır.


*Kalabalık aile sofralarında yenen yemeklerin tadı hep başka olmuştur.
*İnsan hayatı boyunca çocukken yakaladığı ve belleğine hapsettiği lezzetleri arar, durur.
*Annenin elinden hazırlanan yemeklerin tadını tuzunu öyle kolay kolay bulamaz kimse, annesinin mutfağının dışında bir yerlerde.
*Saygılarımızla
*Gülümser & Haldun Keskin
*keskinlergenpa.com <http://www.keskinlergenpa.com/
=====================


Ahmet:
BUNLARI OKUYUNCA AĞZIM SULANDI VALLAHİ,SAATTE ZATEN 00.10 YANİ BİZE ÖZGÜ OLAN "YAT GEBER YEMEĞİ" YEME ZAMANI GELDİ DEMEKTİR, BEN GİDİYORUM MUTFAĞA.


Hayrettin Helvacılar:
Eski Sarayköylülerimiz l; haftada, 15 günde bir ekmek ocağı kurarlar, böyle ne güzel yufka. bezirme yaparlar, patlıcan, soğan, biber. v.b.şeyler közlemek suretiyle sıcacık bezirme arasında bu malzemeler konur, patlayıncaya kadar yenilirdi.Ondan sonrada bağda, bahçede gezerdik. Ah ne güzel günlerdi o günler. O kadar çok özledimki. Doyumsuz günlerdi o günler. Aynen bizi o günleri yaşattığınız için sizlere teşekkür ederiz......


Ayla Tire Unalp:
bu resimlerle benim teyzemin esinin olum yilinda yapilan mevlutunun ikrami amaci ile yapilmis " DURMEC"in artik hazir hale gelmis ve servise sunulmasi ve afiyetle yenmesini sevgili Seniz cok guzel fotograflamis ve paylasmis:)
Senizcigim tekrar tesekkurler, ozlemim bie nebze de olsa gecti sayilir.herkesi birarada gormek beni mutlu etti:)


Ayla Tire Unalp:
Durmecin yapilisini grup sayfamizda paylasacagim:)


İbrahim Helvacı:
Dürmeç tarifini Ayla kardeşimden bekliyoruz.
Hepimizin bildiği gibi dürmecin tadı biraz da konu - komşu, eş-dost-akrabalarla birlikte, hep bir arada (buna eskiden Sarayköyde "ÇOKUNDURMALI" derlerdi) yapılmasından ve yenilmesinden gelir; evde kendi başınıza yediğiniz dürmeçten o tat alınır mı?
Dürmecin nasıl ÇOKUNDURMALI yapıldığını gösteren bu güzel fotoğrafları da grup sayfamızda paylaşsak ne iyi olur? Sanıyorum Şeniz kardeşimiz buna niyetlenmiş ama grubun adını yazarken bir A harfi fazla yazmış; dolayısıyla facebook bu grup ismni tanımyor. Bu hata düzeltilirse sanırım sorun çözülür.


Ayla:
Hadeng hekesle bizi geesinglede holee cokundurmali bii durmec hayiri edelim olumuu ...hadee hadee buyrung geling hepingizidee bekleyooom:)
Aksamdan islatilan nohut etle ( tavuk - kuzu - dana ) birlikte halva gibi bisirilii sonra etler cok kucuk olmayan parcalara ayrilir ve ekmegin ve pilavin pismesini bii giyida bekler.
Gaar gibi pavlike (fabrika) unuyla yogrulan hamurdan bezirme buyuklugunde ekmekler acilir ve sacta pisirilir.Ekmeklrimiz pistikten sonra hamir olmasinlar deyee sofra bezinin ustune serilirler ve eccig soguyunci da ustleri ortulur ki bu sefer de gurumasinglaa deyee..
Tencerenin dibinee topan topan sadii yagini (tere yagi )goyup erittikten sonra onceden islatilmis pirincleri ilave edip biraz gavururz sonna oteki yakida onceden isitmee basladigimiz nohullu etsuyuna ecig de yoz (musluk suyu ) su goyup duzunu ekleriz ve pismeye birakiriz..biseen pilavimizi eccig dinlendirdikten sonra artik buyuk bulusmayi gerceklestirebiliriz:)
ekmegi zarf kapatir gibi kapatip son yapraa kapatmadan once danee danee bismis olan nohutlu pilavimizdan guzecee goyaa iliglee gibi bismis olan etimizden de ustune koyar ve karabuberimizi de soleee bi fiske savurdugmudu oteki yapradaa kapatiriz isde size DURMEC hazir..
Tabii bu isleri hep ayri ayri insanlar yapacagi icin ; kalabalikla daha kolay ve cabuk olacagi icin COKUNDURMALI yapalim dediydim :)
Oneri : Mevsimine gore sirkeli kup tursusu ya da haslama dursuylaa yimesii beggadin oluyoo...
Guzel gunlerde yapilip afiyetle yenmesi dilekleriyle...
Sevgiyle kalin:)


İbrahim:
Nası yimeng bunu gaari ya? Heli bööle eşinen-dostunan, gonuylan-gomşuylan yapılan dürmeç bi dat'lı oluu ki, demi gitsing!
Elingi saalık, bek gadın olmuş, bizim gız... Allah gabııl etsing, ölmüşleringning ruhunu deysing işallah!


Ayla:
Anaa hec lafimi oluu Ibraam Abee afiyed bal sekerlee ossun , ne ecceng bu islee boole oluyoo adetimiz gari biliyoon , hepbirlig oluverince daa eyii oluyoo.
Isallah gunung birinde hepbiaree geliseek keyfimizden eddirelim huu durmecden demii caanim!!!
Abee hadi gari gendicezine eyi bag , gal saliceglen:)


İbrahim:
Vallaa Aylı gaadeşim,tabi bek güzee olu emme ben bu dürmeci etmesini bilmen de yimesini bek eyi biliirin, onu göre! ::)))
Türken dezem bilii, ben her sene Sareyköye iki-üç defa gidee, anamı-bubamı ziyaret ederin. Türken deezeenen, eş-dost akrıbalarımnan, aakıdeşlerimnen görüşürün, eskileeden-yengileeden gonuşuruz. Emme sen bek sık gelemiyoosung Sarayköye; ne etceng, dünya gaalesi,gaadeş! Gelceeng zamana habaa veriseng, ben di o zamana denk getirmee calışıırın; emme dürmeç etceeseng geliirin, etmeceseng söz verimen, habarın oo’sung!
Eşinginen çocuklarıngınan hepingiz sağlıceenen galıng emi gaadeşcezim…


Ayla Tire Unalp:
Allah nasib edese ben mayising sonuna doruui memliketime gelcem...eccig evimdee gali isimi gucumu gorurun ondan sonnida Saraykovee gelirin isallah:) abeecim ben de sening gibi 3-4 aydi bii geliyodum onciden hincii garii ginee olee eccen isallah..illaki bii gelmemiz deng duse de hebbir oluu ederiz durmeci...
hii abee beni bag basdan sene bisey deceem , ben durmecing e'meni edimem emme pilavini ederin..e'mede gari anneme deriz edee isallah gari bizim icin...demedi deme emii:))
Benden de hepicingize selamlaa ossun..
sevgiylen galin emii:)


İbrahim:
Tabii gadeşcezim, herşeelere bi sen yapcek değilsing ya! Ocaa biri yakcek, hamırı biri yoğurcek, biri bezirme açcek, biri sacıng üstünde bişircek, biri de etini-tavıını, nohudunu, pirincini ellecek-küllecek; yorulan oluusa onung yerine başga biri geçcek… Dürmeç hayırı bööle olma mı zaten, neden onu çokundurmalı demişlee? Allah ağız dadınnan yimek nasip etsin işallah!

Ayla Tire Unalp: isallah isallah abeecim , azimizin dadinnan yimegle nasib ossun...kimbilii biguun bi aree gelceez belikim demii:)

28 Nisan 2010 Çarşamba

SARAYKÖY ZEYBEĞİMİZE DAİR DOSTÇA SÖYLEMLER



SARAYKÖY ZEYBEĞİMİZ İÇİN 
BİR ŞEYLER YAPMALIYIZ!...

Denizli yöresi Zeybek Oyunlarınca oldukça zengindir. Özellikle Acıpayam ve Tavas Yöresinde bu kahramanlık ve mertlik simgesi Zeybeklerin oyunları geniş bir kabul görmüş ve halkada malolmuştur.
Özel ve Resmi günlerde hep gururla oynanır. Ama güzel Sarayköyümüzün benzeri oyunu az olmasına karşın bizlerinde harika bir Sarayköy Zeybeğimiz var. Var olmasına varda Sevgili Sarayköylüler, Sarayköyümüz güzel insanı niye kendi zeybeğine sahip çıkıp, onu kitleselleştiremiyor. Çok üzücü bir durum.
Sarayköy çevresinde bu oyunun müzüği ve oyunu icra edecek müzik ve folklordan anlayan birileri mutlaka olmalı ve yeni kuşaklarada öğretilebilir şekilde düzenlenerek halka aktarılmalı ve yöredeki özel ve resmi günlerde bu oyun mutlaka icra edilebilmelidir. Yoksa giderek unutuluyor, ve böyle güzel değerlerimizide tanıyamaz hale geliyoruz diye düşünüyorum.
Bu konuda yöresel folklor derneğimi kurulur, okullardamı icra edilebilir, Belediye yada Halk eğitim müdürlüğünün desteğimi alınabir, ayrıntılar konusunu bilemiyorum ama mutlaka bu konuda birilerinin bir şeyleri yapması gerektiğine inananlardanım.
Ben bu konuda bir tartışma başlığı altında konuyu guruba aktarmak istiyorum.
Burada görüşlerinizi, katkı ve önerilerinizi aktarırsanız sevinirim.
İletiniz ve paylaşımınız için şimdiden teşekkürler.
Esenlik dileklerimle.
=============
Muhammet Baba
süper bi konuya parmak basmışsınız tavaslılar kadar olamadık... adamlar sahip çıkıyo oyununa. bunun öğretilebileceği en güzel yer bence halk eğitim merkezi. ve yetkililerin bununla alakalı çalışmalara başlaması gerekiyo en kısa zamanda. bu konuyu gündeme getirdiğin için de çok teşekkürler işte sarayköyün böyle duyarlı kişilere ihtiyacı var
=============
İBRAHİM HELVACI
Atila kardeşimin tespit ve önerilerine teşekkür ederek aynen katılıyorum. Bence bu konuda Sarayköy Belediyesi öncü olmalıdır; doğal olanı da budur. Önümüzdeki 24 Mayıs Şenliklerinde mutlaka folklor gösterileri olacaktır. O tarihe kadar kadar ekipler Sarayköy Zeybeğine çalışıp oyunu yetiştirebilirler. Bu konuda Sarayköyde bulunan Emin ve Orhan, Belediye Başkanımıza bunu önermeliler ve gerekiyorsa baskı da yapmalıdırlar.

Biliyorsunuz, müzik biraz da kulak alışkanlığıdır. Bunu sağlamak için yaklaşık bir ay sonra yapılacak 24 Mayıs törenlerinden itibaren Sarayköy'de bundan sonra yapılacak bayram kutlamalarında daha çok Sarayköy Zeybeği çalınıp oynanmalı ve bunun ilçemizin zeybeği olduğu da sık sık (ama bıktırmadan; nasıl olacaksa? :)) anons edilerek vurgulanmalıdır ki Sarayköylüler sahip çıksınlar.
İlk anda,çalakalem aklıma gelenler bunlar; bu fikri geliştirip hayata geçirmemiz lazım... Selam ve sevgilerimle.
============
Hasan Basri Beken
Evet... Unutulmaya yüz tutan Sarayköy zeybeğimizi unutturmamak gerekiyor. Bu zeybeğimizi eskiden benim bildiğim Mustafa Oktay (Rahmetli), Mehmet Babacan (Rahmetli) birde yaşayan abimiz Haydar Çetin hakkını vererek üçlü grup ve tekli olarak oynardı. Oyun Haydar abiden öğrenilebilir.
============
Atila Girgin
Sevgili Hasan Basri Dostumuzun aktardığı çok önemli bir bilgi notu diye düşünüyorum.

DOSTLAR, GİDEREK YİTİRDİĞİMİZ DEĞERLERİMİZDEN OLAN SARAYKÖY ZEYBEĞİ KONUSUNDA ÖNEMLİ BİR SAPTAMA AKTARILAN BİLGİ.

Bu konuyu önemsiyen dostların dikkate alması gereken önemli de bir ayrıntı.
Değerlendirileceği inancıyla saygılar sunuyorum.
============
Günseli Başak Cengiz
sevgili atila bey; sarayköyde halk oyunu denince bir grup kendini anadan doğma halk oyuncusu sanan, atadan torpilli, her bayram ve kutlamada kendinden başka gençlere yer vermeyen; yıllardır aynı oyunu sergileyen ve ekibi asla oyun ya da üye bakımından yenilemeyi düşünmeyen; halk oyunu sevdalısı olmayıp da gösteriş meraklısı olan bir kitle var.. siz onlara seslenin en iyisi, onlardan kimseye fırsat kalmaz ilçemizde çünkü!!
teşekkürler..
============
Atila Girgin
Sevgili Günseli hanım, iletimiz ortak paydası Sarayköy olan herkese. Birlikteliğimizle ancak bir yerlere varabilir, ses getirebilir yada güçlenebiliriz.
İnancım o ki tartışma panosuna Sevgili İbrahim Helvacı arkadaşımızın iletisinden aktardığım güzel duyguları sizlerde paylaşıyorsunuzdur.

Gücümüz birlikteliğimizde ve dostluk , kardeşlik ve hoşgörü temelinde sürdürebildiğimiz ilişkilerimizde olacak. Ya birlikte başaracağız yada varolan durum devam edecek demektir.
Var olanı geliştirmek istiyorsak iyi niyetli ve yapıcı duygularımızı ve neler yapılabileceğini adı geçen tartışma panosuna aktarabilelim ki, yeni fikirler ve yapıcı önerileri oluşturabilelim.
============
Uğur Duranoğlu
Sarayköy zeybeğimiz için bir şeyler yapmalıyız! Başlıklı sayın Atila GİRGİN'in yazmış olduğu mesajı okudum. Onun dileklerine, isteklerine katılmamak mümkün değil, burada en büyük görev belediye'ye düşüyor,belediye bu konuda çalışmalar yaparak, değerlerimize sahip çıkılmasına öncülük yapabilir. Tabi birde Sarayköy Türkü ve Halk Oyunlarını Yaşatma ve Yayma Derneği adı altında bir dernek kurulabilir.
============
Yavuz Cesur
evet dayıcım. bu fikrine bende katılıyorum.
============
Emin Hayrettin Helvacılar
Sarayköy Zeybeğinin yaşatılması, devamlı gündemde bırakılması hususundaki yularıda yanıtları bulunan tüm Sarayköylülerimizin, bunu tüm gayretleriyle sahipleneceklerine ve bu muhteşem oyun havamızın ve oyunumuzun büyük gayret ve çalışmalarla gündeme geleceğine, en kısa zamanda büyük gelişmeler elde edileceğine inanıyorum. Ben Sayın Belediye Başkanımıza sizlerin önerilerinizle birlikte gerekli yazılı iletilerde bulunuyorum. İnşaallah en kısa zamanda sonuç alacağız.
============
Atila Girgin
Sevgili Emin Ağabeyimizin içten girişiminize ve ilgililerinde bu konuda girişimde bulunacaklarına ve katkı sağlıyacaklarına tüm kalbimizle inanıyoruz.
Nasıl birilerinin falan, diğer birilerininde filan zeybeği varsa bizlerinde hem anlı, hemde şanlı ve Sarayköyün mücadele simgesi olmuş Zeybeğimiz var.
Hey gidinin Efesi, diyerek kasıla kasıla Sarayköy Zeybeğimizi bizde neden oynamayalım, birilerinede neden oynatmayalım.
Bu Zeybeği Bölge ve Ülkemiz Zeybek Oyunlarından biri olarak geniş kitlelere maletmek hepimizin, hem hemşehrilik borcu, hemde sorumluluğudur diye düşünüyorum.
Sarayköy Zeybeğinin meydanlarda, düğünlerde, özel ve resmi etkinliklerde ve değişik folklor etkinliği ve yarışmalarda oynandığını günleri görmek dileğiyle ve özlemiyle.
Esenlik dileklerimle.
============
Bekir Kansu
sarayköy zeybeği ile ilgili mesajı okudum da bu zeybegı hıc oynayan warmı? yada bu zeybek baska bir müziğin üzerıne figür olarak mı sergilenmiş...bunu bılen yokmu...

Atila Girgin: Evet sevgili dostlar, giderek unutulan ve sahiplenmezsekde yok olacağı kesin olan bir durum yukarıdaki soruda saklı.
Sevgili dostumuzun bilmemesi doğal, demekki sorumluluk hisseden herkese görev düşüyor Zeybeğimiz konusunda.
Esenlik dileklerimle.
=============
Emin Hayrettin Helvacılar
Atila bana ve tüm Dünyadaki Sarayköylüler grubuna SARAYKÖY ZEYBEĞİNİ; bir kez daha yayınlanmak ve paylaşılmak üzere canlı olarak bir videosunu gönderirmisin.
=============
Atila Girgin
Sevgili ağabey , video gurup sayfasında videolar kısmında var. Ama yinede oraya bir paylaşım ekleyelim. İleti olarak göndermek çok zor. Çok yer tutar, çoğu e-posta için mümkün değil ama deneyeceğim. Yanlız benim hazırladığım videodaki zeybek süre olarak kısa. Onu Talip Özkan seslendirmiş ve tamamı onun sazından ve harika.
============
Ertuğrul Gümüş
Merhaba Atila bey,
siz biliyormusunuz Sarayköy Zeybeğini?
============
Atila Girgin
Sevgili dost, müziğini ve notalarını gurup arşivindeki videolar ve fotoğraf arşivinden görebilirsiniz.
Oyunun nasıl oynandığı konusu özel bir bilgi ve yetenek istiyor.
İlgili konuyu ise tartışmalar başlığı altındaki notlardan okuyabilirsiniz.
Bilenler konusunda hemşehrilerimizin notları var.
Esenlik dileklerimle.
============
Emin Hayrettin Helvacılar
Mesajınız Başarıyla İletilmiştir.
İp'niz : 78.176.210.137
Host : 78.176.210.137
Tarih Saat : 27.04.2010 14:13
Ad Soyad : Emin H.HELVACILAR
Email : eh.helvacilar@hotmail.com
Konu : Sarayköy Zeybeği
Mesaj : Sayın Başkanım;

Bazı Sarayköylü Arkadaşlarımızın,
Sarayköyümüz için çok harika olabileceğini düşündüğümüz, sizlerden olan bir takım isteklerini, sizlere daha önce iletmiştim. Dünyadaki Sarayköylüer Grubunda bulunan arkadaşlarımız aşağıda belirtilen konunun acilen ele alınarak yerine getirilmesinin Sarayköyümüzün tanıtımında çok hayırlı olacağına inanmaktadırlar.
Konunun üzerinde titizlikle duracağınıza tüm kalbimizle inanıyoruz.
Konuyu bir kere daha takdirlerinize sunar, en derin saygı ve selamlarımızı iletiriz.
Emin H.Helvacılar

SARAYKÖY ZEYBEĞİMİZ İÇİN BİR ŞEYLER YAPMALIYIZ!...
Denizli yöresi Zeybek Oyunlarınca oldukça zengindir. Özellikle Acıpayam ve Tavas Yöresinde bu kahramanlık ve mertlik simgesi Zeybeklerin oyunları geniş bir kabul görmüş ve halkada malolmuştur.
Özel ve Resmi günlerde hep gururla oynanır. Ama güzel Sarayköyümüzün benzeri oyunu az olmasına karşın bizlerinde harika bir Sarayköy Zeybeğimiz var. Var olmasına varda Sevgili Sarayköylüler, Sarayköyümüz güzel insanı niye kendi zeybeğine sahip çıkıp, onu kitleselleştiremiyor. Çok üzücü bir durum.
Sarayköy çevresinde bu oyunun müzüği ve oyunu icra edecek müzik ve folklordan anlayan birileri mutlaka olmalı ve yeni kuşaklarada öğretilebilir şekilde düzenlenerek halka aktarılmalı ve yöredeki özel ve resmi günlerde bu oyun mutlaka icra edilebilmelidir. Yoksa giderek unutuluyor, ve böyle güzel değerlerimizide tanıyamaz hale geliyoruz diye düşünüyorum.
Bu konuda yöresel folklor derneğimi kurulur, okullardamı icra edilebilir, Belediye yada Halk eğitim müdürlüğünün desteğimi alınabir, ayrıntılar konusunu bilemiyorum ama mutlaka bu konuda birilerinin bir şeyleri yapması gerektiğine inananlardanım.
Esenlik dileklerimle.

İBRAHİM HELVACI
Atila kardeşimin tespit ve önerilerine teşekkür ederek aynen katılıyorum. Bence bu konuda Sarayköy Belediyesi öncü olmalıdır; doğal olanı da budur. Önümüzdeki 24 Mayıs Şenliklerinde mutlaka folklor gösterileri olacaktır. O tarihe kadar kadar ekipler Sarayköy Zeybeğine çalışıp oyunu yetiştirebilirler.
Biliyorsunuz, müzik biraz da kulak alışkanlığıdır. Bunu sağlamak için yaklaşık bir ay sonra yapılacak 24 Mayıs törenlerinden itibaren Sarayköy\'de bundan sonra yapılacak bayram kutlamalarında daha çok Sarayköy Zeybeği çalınıp oynanmalı ve bunun ilçemizin zeybeği olduğu da sık sık (ama bıktırmadan; nasıl olacaksa? :)) anons edilerek vurgulanmalıdır ki Sarayköylüler sahip çıksınlar.
İlk anda,çalakalem aklıma gelenler bunlar; bu fikri geliştirip hayata geçirmemiz lazım... Selam ve sevgilerimle.

Hasan Basri Bekem:
Evet... Unutulmaya yüz tutan Sarayköy zeybeğimizi unutturmamak gerekiyor. Bu zeybeğimizi eskiden benim bildiğim Mustafa Oktay (Rahmetli), Mehmet Babacan (Rahmetli) birde yaşayan abimiz Haydar Çetin hakkını vererek üçlü grup ve tekli olarak oynardı. Oyun Haydar abiden öğrenilebilir.

Uğur Duranoğlu
Sarayköy zeybeğimiz için bir şeyler yapmalıyız! Başlıklı sayın Atilla GİRGİN\'in yazmış olduğu mesajı okudum.Onun dileklerine,isteklerine katılmamak mümkün değil,burada en büyük görev belediye\'ye düşüyor,belediye bu konuda çalışmalar yaparak,değerlerimize sahip çıkılmasına öncülük yapabilir. Tabi birde Sarayköy Türkü ve Halk Oyunlarını Yaşatma ve Yayma Derneği adı altında bir dernek kurulabilir.
Teşekkür Ederiz.

27 Nisan 2010 Salı

Sarayköy Çay'ına dair ( Dere ) dostça söylemler





Facebooktaki “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Gurup üyelerinin konuya ilişkin iletilerini Sarayköyün yazılı tarihine, kentin kültürel belleğine not düşmek amaciyle sizlerle paylaşmak istedim.
Dostluk ve Esenlik dileklerimle.
==============
Atila Girgin
Başta Sevgili güler olmak üzere belgesel nitelikteki bu özgün fotoğraflar için katkısı olan herkese teşekkürler.
==============
Ayla Tire Ünalp
hukumet konaginin onu ve ben bu akan suyu gorunce sasirdim..anlatirlardi...hikaye gibi dinlerdim demek ki sokaklarimizdan boyle sular akiyormus:)
==============
Nurettin Gürsoy
Bu akarsuyun devamı bizim yani sizin evin üstünden geçerdi Ayla hatırlamadınmı, belediyenin önündeki parkın oradan gelir Kahveci Adnan Saydam'ın önünden aşağı mahalleye giderdi.
==============
Ayla Tire Ünalp
hafizami bayaa yokladim ama hatirlayamadim, belki de cok kucuktum:)
==============
Emin Hayrettin Helvacılar
Nasıl hatırlamazsınız Ayla Hanım. Ama doğrudur çok küçük olabilirsiniz. İstasyondan başlayıp, İstasyon caddesi (karşılıklı), Hükümet konağı, oradan Şimdiki Belediye karşısından ve aşağı mahalleden geçerek Büyük Menderese dökülen o çayımızı çok özledik. Ne güzeldi, şırıl şırıl sular, kışın seller akardı. Kenarlarında koca koca kavak ağaçları. Harikaydı. O günlerimizi hatırlatanlara sonsuz teşekkürler.
yaklaşık bir dakika önce ·
==============
Ayla Tire Ünalp
zorluyorum ama olmuyor birturlu...yarin annemi arayip soracagim..merak ettim gercekten hatirlayamadim mi ya da kucucukmuydum:))
==============
İbrahim Helvacı
Ayla kardeşim, bu dere sizin evin bulunduğu Minareli Cami Caddesine girmeden şimdiki Kazım-Nazım Ayyavuz kardeşlerin fırınına doğru kıvrılır; oradan berber Rüstem Yiğit’in dükkanı ile Mesut Gürsoy amcanın evi önünden (şimdiki Prof.Dr. Mustafa Celal Karaca Caddesi) kahvelere , oradan da gezekliğe doğru akar ve daha ötede Büyük Menderes nehrine karışırdı.
Bu cadde üstündeki Minareli Cami köşesinde de bir ahşap köprü vardı. Köprünün cami tarafında bulunan bir su tulumbası ve yalaktan da gezeğe giden ve/veya dönen hayvanlar su içerlerdi.
Sarayköyün ortasından geçen bu dere boyunca çoğu ahşap olan bir çok köprü vardı. İstasyon Caddesinden Sarayköy Ortaokuluna da beton bir köprünün üstünden geçerek girilirdi.
==============
Atila Girgin
Sevgili dostlar, inanın bir an kendimi o derenin kenarında buluverdim. Hele İstasyon caddesinde o görkemli çınar ağaçları dere boyunca uzanırdı. tanımladığınız o günlerde bu dere kış aylarında bazen öyle vahşi akardıki, seyri bile insanı ürpertir ve korkuturdu.
==============
Meral Yenice Demiröz
bu köprüyü bende hatırlamıyorum.ama rahmetli dayım halit bekenin berber dükkanının önünden gecen dereyi çok iyi hatırlıyorum.eski resimlere baktıgımdaköprünün önünde dedem rüstem galip yenicinin yazıhanesinin bulundugunu tahmin ediyordum.yeni buldugum önümüzdeki günlerde yayınlayacagım bir resme baktıgımda.köprünün üzerinde görülen resimdeki kişinin rahmetli babam oldugunu gördüm.çok duygulandım.
=============
İbrahim Helvacı
İstasyon tarafındaki Babadağ yolundan Sarayköy’e girip, kıvrıla kıvrıla kasabanın içinden geçerek Aşağı Mahalle’deki kahvelerin önünden gezekliğe uzanan ve daha ötede de Büyük Menderes Nehrine karışan bu derenin iki tarafında da evler ve dükkanlar vardı. Derenin iki tarafındaki insanların yaya olarak geçişlerini sağlamak için sık aralıklarla, bu fotoğrafta gördüğümüz gibi ahşap yaya köprüleri yapılmıştı. Araçların geçişlerini sağlayan betonarme köprülerin sayısı ise daha azdı. Örneğin, fotoğraftaki Hükümet Konağının karşısındaki kulübenin solunda gördüğümüz traktör, fotoğrafta göremediğimiz bir betonarme köprüden karşıya geçerek İkibağ Sokağından tarlasına doğru gidecek!

Yoldan geçen herkesin birbirini tanıdığı, tanımasa da selamlaşmadan geçmediği güzel günler…
=============
Meral Yenice Demiröz
ibrahim bey sarayköy o yıllarda okadar moderndiki .çok güzeldi .ben hala o yıllara hayranım akşam üstü mutlaka asvalta pisiklet binerdi kızlar.tabi okşan abla,olcay abla eşliginde bu modern'liktede öncülük yaptıklarına inanıyorum sizlere çok teşekkür ediyorum .çalışmalarınız için bizi o yıllara tekrar yaşattıgınız için.
=============
Hasan Basri Beken
Harikasınız. Böyle güzel resimleri bulup yayınladıkça bizlerde eşimiz ve çocuklarımıza o günleri hem gösteriyor hem anlatıyoruz.

25 Nisan 2010 Pazar

Sarayköy Milli Mücadele Anıtına dair dostça söylemler


SARAYKÖY MİLLİ MÜCADELE ANITI
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiği gün, Vatansever Sarayköylüler pür heyecanla telgrafhaneye ve Belediyeye koşarak tamamlayıcı bilgi almak için gözler yaşlı adeta çırpınıyorlardı. Nihayet acı durum açıklandı. 
Halk çarşı meydanında kuyunun önünde miting halinde toplandı. Gizli gizli faaliyet çoktan başlamıştı. 
Sonra alenen ve resmen milli kuvvetler ilk savaş kararını 24 Mayıs 1935 de burada verdi (1919) Kuyunun önündeki büyük meydanda Denizli'de olduğu gibi nutuklar verilerek işgal protesto edildi. Hemen ilk olarak Sarayköy'de bir “Heyeti Milliye” kurulmasına ve çete teşkilatı ile vatanın düşman istilasından korunması için savaşa başlamasına kat'i surette engin tarihinden ilham alarak şeref ve namus üzerine söz verilerek ve yemin edilerek karar verildi. Teşkil edilen Heyeti Milliye müdafaa esaslarını tespit edecekti Bu heyet geniş yetki ile çalışmaya başladı. 
İlk heyeti milliye müftü Ahmet Şükrü, müderriz Hacı Halil Zade İsmail, Tokatlıoğlu Emin Aslan, Asaf AKMANSOY, Müderris Hacı Efendi Zade Fehmi efendi, Belediye Reisi Halil efendi, Doktor Salih Tevfik, Münir Alp, Tokatlıoğlu Mehmet İhsan, Yüzbaşı Zühtü beyler gibi fedakar yurttaşlardan teşekkül etmiştir. 
Bu ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için “Sarayköy Kazası Heyeti Milliyesi” artık candan bir feragatla ve bütün samimiyetiyle çalışıyor ve bu hususta halka ve civar kazalara da bu kutsal milli davaya iştirakleri için teller çekmek, heyetler göndermek suretiyle onları bu yüce ülküye doğru sevk ediyordu.

“ MİLLİ KUVVELER İLK SAVAŞ KARARINI BU ALANDA VERDİ. 24 MAYIS 1335 (1919) “
Sevgili Orhan Gülerin Uğur Hörmen’in Belediye arşivinden sağladığı fotoğraf bizlere bir an içinde olsa 1924 Mayısına, o günün anımsanmasına katkı sağladıysa ne mutlu. Milli Mücadelenin o yiğit kahramanlarını saygı ve şükranla anıyoruz. Işıklar içerisinde yatsınlar.

Konuya ilişkin Facebooktaki “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Gurubunun iletilerinden bazı alıntılar aşağıda sunulmuştur.

Atila Girgin:
Başta Sevgili güler olmak üzere belgesel nitelikteki bu özgün fotoğraflar için katkısı olan herkese teşekkürler.

İbrahim Helvacı:
Yunan işgaline karşı koymak üzere 24 Mayıs 1919’da Müftü Ahmet Şükrü Efendi önderliğinde toplanarak milli mücadele andı içen Sarayköylü atalarımız-dedelerimiz anısına dikilmiş olan bu anıt 1950’li yıllarda yerinde yoktu. Kimbilir hangi tarihte kimler tarafından dikildi ve kimbilir ne zaman ve niçin yerinden kaldırıldı? Bari bu fotoğrafla avunalım…
Anıtın üstünde şöyle yazıyor:
“ MİLLİ KUVVELER İLK SAVAŞ KARARINI BU ALANDA VERDİ
24 MAYIS 1335 (1919) “
Bugünlerimizi borçlu olduğumuz atalarımızın hepsine saygı ve rahmet…

İbrahim Helvacı:
Bu toplantının Belediyenin karşısındaki meydanda yapıldığı biliniyor. Bu bilgiye dayanarak fotoğrafa baktığımda şunları görüyorum:
Bu meydan, şimdiki Atatürk Caddesi ile Cumhuriyet Caddesinin birleştiği alandır. Köşedeki bakkal dükkanı 1950’li yıllarda rahmetli Hüseyin Kısa’ya aitti; yerinde bugün oğlu Güner Kısa’nın tüpgaz dükkanı var. Bakkal dükkanının arkasındaki iki katlı bina ise gene 1950’li yıllarda Kemal Yücel’in (Av Tacettin Yavuz’un kayınpederi) evi idi; şimdi orada Tacettin ağabeyimizin yazıhanesi var.

Enver Zeybek:
Anıtın yazılı olduğu taş bulundu,yerini biliyorum sevgilerimle

Ayla Tire Ünalp:
tarih canlaniyor..kolay gelsin:)

İbrahim Helvacı:
Yürekten teşekkürler Orhan. Şimdi elimizde 24 Mayısın anısını ölümsüzleştiren iki tarihi eser var: Birisi bu kitabe, diğeri de ilk efe heykeli. Bunları bir daha silinmeyecek şekilde Sarayköyün tarihine yerleştirmeliyiz ki gelecek nesiller, şimdi bizler gibi, "ah tarihimiz, vah tarihimiz" demesinler.Bu ikisini ve eski Efe Anıtını birlikte düşünerek bir tasarım yapılabilir mi? Başta Belediye Başkanımız olmak üzere tüm hemşehrilerimizin bu projeye sahip çıkmalarını diliyorum. Zaman, bu projenin hayata geçirilmesi için tüm Sarayköylülerin "ben ne yapabilirim?" deme zamanıdır

24 Nisan 2010 Cumartesi

Sarayköy Efe Anıtı ve Meydanına dair dostça söylemler



Sarayköy Efe Anıtı ve Meydanına dair dostça söylemler

24 Mayıs 1919'da Sarayköy Halkı M. K. ATATÜRK' ün Samsuna çıkışından 6 Gün sonra; Belediye meydanında toplanarak düşmanı ilçemize sokmayacaklarına dair yemin etmişlerdir. 
Bu günün anısına bu simgesel EFE anıtı dikilmiştir.
Facebookdaki “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER “ Gurubunun iletilerinden oluşan ve Sarayköyümüzün yazılı tarihine bir not düşmek olacağına inandığım bilgileri sizlerin paylaşımına sunuyorum. 
Sevgiyle kalın. Dostluk ve esenlik dileklerimle.
=================
Atila Girgin : Başta Sevgili Orhan Güler olmak üzere belgesel nitelikteki bu özgün fotoğraflar için katkısı olan herkese teşekkürler.
=================
Uğur Duranoğlu
Bir ara Ağalar camii'nin önündeydi galiba,sonra şehrin girişine konmuştu,karayolu üstüne,şimdi galiba Denizli üçgende bir efe heykeli var,ama aynı heykelmi onu tam bilmiyorum.Fakat hiç biri bu resimdeki kadar asil ,heybetli ve anlamlı değildi...
=================
İbrahim Helvacı
Bildiğim ve hatırladığım kadarıyla, Ege Bölgesindeki İLK efe heykeli.olma özelliğini taşıyan bu heykel 1950’li yılların sonlarında açılmış ve bulunduğu meydana da Sarayköylüler Efe Meydanı adını vermişlerdir. 24 Mayıs kutlamaları da o yıldan itibaren yapılmaya başlanmıştır; ondan önceki yıllarda Sarayköy’de 24 Mayıs kutlaması yapılmıyordu.

Bu arada, özellikle bazı genç hemşehrilerimizin hatalı olarak söyleyip yazdıkları bir hususun düzeltilmesi gerektiğini düşünüyorum: 24 Mayıs’ın Sarayköy’ün”kurtuluş” günü değildir, çünkü düşman işgaline uğramamış bir yerin “kurtuluş günü” olamaz. Şöyle ki:
15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal eden ve Buldan’a kadar ilerleyen Yunan birlikleri Menderes nehrinin öte tarafında durmuş ve Sarayköy’e girmemiştir.Emin Aslan (Tokat) Bey’in anılarında bu durum açıkça yazılmaktadır. İstiklal Harbimize Uşak Cephesinde asteğmen olarak katılan rahmetli dedem Ahmet Karaca ile diğer aile büyüklerimin çocukluğumda bana anlattıkları da bu yöndedir. Yani, Sarayköyümüz İstiklal Harbi yıllarında Yunan işgaline uğramadığı için işgalden kurtulması da sözkonusu değildir.
=================
Orhan Güler
Ağzına diline sağlık İbrahim ağabey,yinebunca işin arasında bizleri unutmuyorsun çok teşekkür ederim.ANITIMIZI VE HEYKELİMİZİ GERİ İSTİYORUZ.bunun ilgili olarak kampanya başlatalım nedersin? Selam ve hürmetler.
=================
İbrahim Helvacı
Orhan, asıl ben teşekkür ederim. Sarayköyün geçmişi ile ilgili olarak çocukluk ve gençlik yıllarımda (1950 ila 1970’li yıllar arası) orada yaşadıklarımı ve büyüklerimden duyduklarımı, hatırladığım kadarıyla yazarak katkıda bulunmaya çalışıyorum.

Keşke benim kuşağımdan hemşehrilerimle önceki kuşaktan ağabeylerimiz, ablalarımız da yazsalar da, yüzlerce yıl sonra Sarayköy hakkında araştırma yapacak bilim insanlarına "doğru" bilgiler ve belgeler bırakabilsek... Ne yazık ki grupta bu yönde katkı veren sınırlı sayıda hemşehrimiz var. Sarayköylü yaşlı kuşak internete girip yazamasa bile diğer grup üyleri de aile büyükleri ile konuşup onların anılarını buraya yazsa ne güzel olur?

Orijinal heykelin Ege bölgesinde İLK efe heykeli olması açısından da tarihi önemi olduğunu yazmıştım. Tabii ki ben de “EFE HEYKELİMİ GERİ İSTİYORUM!” . Dikkatli bir takip sonucu izinin bulunabileceğine de inanıyorum. Rahmetli Ali Rıza Kapancıoğlu dışında, yakın geçmişin tüm belediye başkanları ile pek çok belediye çalışanı halen Sarayköy’de yaşıyor; nşaallah hurdacıların eline düşmemiştir.......
=================
Ethem Mitroviçe
berrin abla bize eski nostaljik hatırlarımızı hatırlattığın için yürekten teşekküler gerçekten kaybolan değerlerimizin nerede olduğunu bir bilebilsek...
=================
Berrin Saraç Temizkalay
yorum yapan bütün arkadaşlara TEŞEKKÜRLER...
kampanyamı başlatsak,anıtımızı bulma kampanyası...
bu konuda bütün sarayköylüleri duyarlı olmaya davet ediyorum....İbrahim bey'e de engin bilgileri için teşekkürler...
=================
Ethem Mitroviçe
galiba haklsın berrin abla böyle bir grup kuralım nedersiniz eski değerlerimizi tekrar kazanma yönünden genede payaşımınız için teşekkürler....
=================
İbrahim Helvacı
Heykelin hurdacıların eline düşmediğini, Suat Temizkalay arkadaşımızın gayret ve araştırmaları sonucu Belediye Fen İşlerinin deposunda bulunduğunu az once grubun duvarına yazan Berrin Saraç Temizkalay’ın haberinden öğrendim. Her iki kardeşimize de çok teşekkürler. İnşaallah anıtın parçaları da bulunur da Ege Bölgesinin İLK efe heykeli ve anıtı tüm görkemiyle eski yerini alır…

Anıtın parçalarının en azından bir kısmı bulunursa, bir sanatçının yapacağı röleve projesi sonucunda orijinal anıt olmasa da, ona çok benzeyen bir anıt yapılabilir. Bu sanatçı halen Sarayköy’de yaşıyor; hepimizin tanıdığı sevgili ORHAN GÜLER!

Belediye Başkanımız Sayın ORHAN KARAKÖSE’nin sağlayacağı malzeme ve işçilikle de Sarayköy Efe’sine ve Anıt’ına kavuşacaktır!
=================
İbrahim Helvacı
Sevgili Orhan,
Berrin kardeşimiz Sarayköyün Efesi’nin fotoğrafını sayfaya koyduktan hemen sonra sen, Berrin hanım ve Ethem arkadaşımız tarafından "ANITIMIZI VE HEYKELİMİZİ GERİ İSTİYORUZ" kampanyasını önererek Çarşamba günü çaktığınız kvılcım, bak iki gün içinde nereye geldi?
Suat bey ise konuya “cepheden” girdi ve gitti Efe’yi buldu... Tevazuya gerek yok; aklınıza ve emeğinize sağlık, çok teşekkürler!

Başta Belediye Başkanımız Sayın Orhan Karaköse olmak üzere tüm Sarayköylülerin destekleri ile gerçekleştirleceğine inandığım bu anıt heykel tamamlandığında, Efe Meydanında davul-zurna eşliğindeki "Hey gidinin EFE'si" ve "Haydi EFELER!" seslerini şimdiden duyar gibiyim...
Selam ve sevgiler…
=================
İbrahim Helvacı
Sevgili Orhan, yukarıdaki yorumu yazdıktan sonra aklıma rahmetli Nazmi İplikçi ağabey geldi. Biliyorsun, Efe Meydanında şimdi Sarayköy Eczanesi olan yerde Nazmi ağabey ve gene rahmetli eşi Ünsal hanimin eczaneleri vardı; adı da "Ünsal Eczanesi". Her Sarayköy'e gelişimde kendisini ziyaret edip, "ne var ne yok Nazmi ağabey?" diye hatırını sorduğumda hep şu cevabı verirdi: "Ne yapalım İbrahim, Efeyle ben meydanı bekleyip dururuz!" :))) Sağ olsaydı mutlaka efenin yerini bilirdi, ışıklar içinde yatsın!
=================
Atila Girgin
Harika. Sen bizim yiğit efemiz, anılarımızın kahraman efesi Sarayköy Zeybeğimizdin.
Ne oldu sana .
Seni kimler bu hale getirdi EFEM.
Sevgili Orhan Kardeşimize sonsuz teşekkürler.
İşte Sarayköyümüze yakışan, ismiylede özdeşleşmiş olan, adeta simgemiz olan Efemiz bu.
Kentimize ne yapıp, ne yapıp yeniden kazandırılmalı diye düşünüyorom.
Bu konuda,Sevgili Belediye Başkanımızın katkı ve desteği ve hatta öncülüğünü bekler, saygılar sunarız.
=================
Berrin Saraç Temizkalay
Merhaba arkadaşlar,profil resmindeki EFEANITI,nı bulma çalışmalarımız.sadece EFE'nin bulunmasıyla sonuçlanmıştır, bana göre o EFE ANITIYLA bir bütündü. Hangi zihniyet onu yok etti bilemiyoruz, EFE fen işlerinin deposunda eşim SUAT TEMİZKALAY'ın araştırmaları sonucunda bulunmuştur....ANIT hakkında bilgisi olanlar umarız çıkar...Şimdiden teşekkürler...
=================
Ethem Mitroviçe
tamam berrin abla umarım eski değerlerimize sahip oluruz tekrar
=================
İbrahim Helvacı
Berrin ve Suat kardeşlerimize çok teşekkürler. İnşaallah anıtın parçaları da bulunur da Ege Bölgesinin İLK efe heykeli ve anıtı tüm görkemiyle eski yerini alır…
Anıtın parçalarının en azından bir kısmı bulunursa, bir sanatçının yapacağı röleve projesi sonucunda orijinal anıt olmasa da, ona çok benzeyen bir anıt yapılabilir. Bu sanatçı halen Sarayköy’de yaşıyor; hepimizin tanıdığı sevgili ORHAN GÜLER!
Belediye Başkanımız Sayın ORHAN KARAKÖSE’nin sağlayacağı malzeme ve işçilikle de Sarayköy Efe’sine ve Anıt’ına kavuşacaktır!
===============
İbrahim Helvacı
Efeye tekrar kavuşmamızı sağlayan herkese içten teşekkürler. Acaba heykelde kırık-dökük var mı, yoksa sadece yüzeyde mi bozulma var? Her durumda onarılabileceğini sanıyorum; yeter ki konunun uzmanına ulaşabilelim.
Efeyle Sarayköyün tekrar kavuşmalarına sevinirken aklıma takılan bir soru oldu:
Sarayköyümüzün sembolu olan, hepimizin gözbebeği Efe heykelini yapan sanatçının adını bilen, duyan var mı?
===============
İbrahim Helvacı
Efemizle ilgili yazışmaların tamamını tartışma panosuna koyarak derli-toplu hala getiren has Sarayköylülerden sevgili Atila dostuma çok teşekkürler.
=================
İbrahim Helvacı
Efeye tekrar kavuşmamızı sağlayan herkese içten teşekkürler. Acaba heykelde kırık-dökük var mı, yoksa sadece yüzeyde mi bozulma var? Her durumda onarılabileceğini sanıyorum; yeter ki konunun uzmanına ulaşabilelim.
Efeyle Sarayköyün tekrar kavuşmalarına sevinirken aklıma takılan bir soru oldu:
Sarayköyümüzün sembolu olan, hepimizin gözbebeği Efe heykelini yapan sanatçının adını bilen, duyan var mı?
=================
Orhan Güler
Gruba girdiğimde Kaşılaştığım manzara karşısın da inanın çok duygulandım Atila bey İzmirden,İbrahim abi Ankaradan, inanılmaz destek veriyorlar.Bence işte çağdaş Yiğit efelerimiz'e en güzel örnek.Kendileri burada olmasada Kalbleri Sarayköy sevgisiyle atıyor.Kendilerine Sarayköyde yaşayan dostlarım adına bu duyarlılığından ötürü çok teşekkür ederim.Yarın Başkanımız ORHAN KARAKÖSE'yle görüşüp sizlere umarım müjdeli haberi iletirim...Selam ve Hürmetlerimle.
=================
Ayla Tire Unalp
gercekten cook tsekkurler!!! azmin elinden hicbirsey kurtulmuyor aman ne guzel...benim anlamadigim madem yine efe haykeli koyulacakti da bundan ne istendi.. hangi .....zihniyet bunu bu hale getirdi ve nasil izin verildi neler oluyor neler donuyor insan sasirip kaliyor...
Efe Anitinin altinda siirler mi okumadik ,folklor mu oynamadik ne gunlere sahitti o heybetiyle..
hep birlikte guzelliklere
herkese sonsuz tesekkurler.
=================
Nurettin Gürsoy
Emeği geçen herkese teşekkürler.
=================
Emin Hayrettin Helvacılar
Çok teşekkürler Orhancığım, gayretli çalışmalarınla ortaya çıkardın ya, eski haline getirir ve gerisinide halledersin. Birlikte yapacağımız bir çalışma varsa söyle.
=================
Ali İhsan Seçkin
heykel ahmet çelikak döneminde asfalt kenarındaki ücgendeydi ve chp dönemiinde yeni düzenlemeyle kaldırıldı bu heykeli şimdiki yönetim nerede oldugunu bilmesi gerkiyo değerlerimizi sahip cıkacaklarını yıkmasını sökmesini iyi biliyolar o efe heykeli meydana çıkmalı neredeyse bunun sorumlusu şimdiki yönetim .....
=================
Ethem Mitroviçeinfo@saraykoy.bel.tr saraykoy@saraykoy.bel.tr

değerli sarayköylü abilerim ablalarım bilindiği üzere efemizi geri istiyor die bir kampanya vari bişeyler yapmaya çalıştık bnlara destek verenlere teşkkür ediyorum bu konuda yazıları ile bizi yanlız bırakmayanlara candan teşekkürler ve bu değeri bize hatırlatan sayın BERRİN SARAÇ TEMİZKALAY ablama ayrıca teşekkür ediyorum buradan heykelin yerinin bulunmasını sağlayan eşi SUAT TEMİZKALAY ve son durumunu fotoğraflayıp burada yayınlayan ORHAN GÜLER abimede candan teşekkürler arkadaşlarım abillerim ablalarım bilmem sizler neler düşünürsünüz ama ben burada yukarıda belediyenin e-mail adreslerini belirttim buraya e-mail yolu ile ulaşıp bu değerimizi geri kazanmaya bakalım hepinizi en içten dileklerimle selamlıyorum...
=================
İbrahim Helvacı yazdı
Orta yaşın üstündeki tüm Sarayköylülerin bildiği ama gençlerimizin belki bir kısmının bilmediği durum ise şöyledir:
24 Mayıs 1919 ‘da bugünkü Belediye binasının karşısındaki parkın bulunduğu meydanda Müftü Ahmet Şükrü Efendinin önderliğinde toplanan Sarayköylüler, ilerleyen Yunan Birliklerine karşı mücadele andı içmişler ve oluşturdukları birliklerle işgale uğrayan komşu ilçelere destek vermişlerdir. Bu direnişin Sarayköy’deki önderlerinden biri olan Emin Aslan Bey anılarında bu konuları ayrıntılı olarak yazmıştır. Her 24 Mayıs’ta Sarayköylüler bu direniş kararının alındığı günü kutlamaktadır.
Bugünlerimizi onlara borçluyuz, hepsinin mekanı cennet olsun...
=================
Berrin Saraç Temizkalay
Merhaba arkadaşlar,profil resmindeki EFEANITI,nı bulma çalışmalarımız.sadece EFE'nin bulunmasıyla sonuçlanmıştır, bana göre o EFE ANITIYLA bir bütündü. Hangi zihniyet onu yok etti bilemiyoruz, EFE fen işlerinin deposunda eşim SUAT TEMİZKALAY'ın araştırmaları sonucunda bulunmuştur....ANIT hakkında bilgisi olanlar umarız çıkar...Şimdiden teşekkürler...
=================
Ethem Mitroviçe
o halde berrin abla belediye fen işlerinin deposu içinde ise el birliği ile sarayköyde bulunanlar yazılı bir dilekçe ile bulunmayanlar ise burada yayınlayacağımız belediyenin mail adresine konu ile ilgili mail atsınlar... olmazmı
=================
Ethem Mitroviçeinfo@saraykoy.bel.tr saraykoy@saraykoy.bel.tr
işte abla belediyeye ait iki adet mail adresi buraya mail yağdıralım bakalım bir sonuç çıkacakmı...
=================
Berrin Saraç Temizkalay
ben ayrıntıları Suat ağbinden öğreneyim,ona göre bir yol izleriz...ilgine teşekkürler...
=================
Ethem Mitroviçe
tamam berrin abla umarım eski değerlerimize sahip oluruz tekrar
=================
İbrahim Helvacı
Berrin ve Suat kardeşlerimize çok teşekkürler. İnşaallah anıtın parçaları da bulunur da Ege Bölgesinin İLK efe heykeli ve anıtı tüm görkemiyle eski yerini alır…
Anıtın parçalarının en azından bir kısmı bulunursa, bir sanatçının yapacağı röleve projesi sonucunda orijinal anıt olmasa da, ona çok benzeyen bir anıt yapılabilir. Bu sanatçı halen Sarayköy’de yaşıyor; hepimizin tanıdığı sevgili ORHAN GÜLER!
Belediye Başkanımız Sayın ORHAN KARAKÖSE’nin sağlayacağı malzeme ve işçilikle de Sarayköy Efe’sine ve Anıt’ına kavuşacaktır!
=================
Can Peker
Berrin hanıma ve eşi Suat beye çabaları için asıl bizler teşekkür ederiz..
=================
İbrahim Helvacı
Yunan işgaline karşı koymak üzere 24 Mayıs 1919’da Müftü Ahmet Şükrü Efendi önderliğinde toplanarak milli mücadele andı içen Sarayköylü atalarımız-dedelerimiz anısına dikilmiş olan bu anıt 1950’li yıllarda yerinde yoktu. Kimbilir hangi tarihte kimler tarafından dikildi ve kimbilir ne zaman ve niçin yerinden kaldırıldı? Bari bu fotoğrafla avunalım…
Anıtın üstünde şöyle yazıyor:
“ MİLLİ KUVVELER İLK SAVAŞ KARARINI BU ALANDA VERDİ
24 MAYIS 1335 (1919) “
Bugünlerimizi borçlu olduğumuz atalarımızın hepsine saygı ve rahmet...
=================
İbrahim Helvacı
Bu toplantının Belediyenin karşısındaki meydanda yapıldığı biliniyor. Bu bilgiye dayanarak fotoğrafa baktığımda şunları görüyorum:
Bu meydan, şimdiki Atatürk Caddesi ile Cumhuriyet Caddesinin birleştiği alandır. Köşedeki bakkal dükkanı 1950’li yıllarda rahmetli Hüseyin Kısa’ya aitti; yerinde bugün oğlu Güner Kısa’nın tüpgaz dükkanı var. Bakkal dükkanının arkasındaki iki katlı bina ise gene 1950’li yıllarda Kemal Yücel’in (Av Tacettin Yavuz’un kayınpederi) evi idi; şimdi orada Tacettin ağabeyimizin yazıhanesi var.
=================
Enver Zeybek
Anıtın yazılı olduğu taş bulundu,yerini biliyorum sevgilerimle
=================
Orhan Güler
Selamlar İbrahim abi,Anıtı yazılı kitabesini buldum.Herkesin gözü önünde duruyor,Muhtar Tuncayın lokantasının bahçesinde oğlu Gökalp'le görüştüm yıllardır bu bahçede durduğunu söyledi birde fotografını çektim biraz harab olmuş ama yinede Bugünlerimizi borçlu olduğumuz atalarımızın hepsinin anılarına saygı olarak yeniden yapılandırabiliriz.Selam ve hürmetlerimle.
=================
Ayla Tire Unalp
tarih canlaniyor..kolay gelsin:)
=================
Orhan Güler
Envercim çok dikkatlisin,çok teşkkürler..
=================
İbrahim Helvacı
Yürekten teşekkürler Orhan. Şimdi elimizde 24 Mayısın anısını ölümsüzleştiren iki tarihi eser var: Birisi bu kitabe, diğeri de ilk efe heykeli. Bunları bir daha silinmeyecek şekilde Sarayköyün tarihine yerleştirmeliyiz ki gelecek nesiller, şimdi bizler gibi, "ah tarihimiz, vah tarihimiz" demesinler.Bu ikisini ve eski Efe Anıtını birlikte düşünerek bir tasarım yapılabilir mi? Başta Belediye Başkanımız olmak üzere tüm hemşehrilerimizin bu projeye sahip çıkmalarını diliyorum. Zaman, bu projenin hayata geçirilmesi için tüm Sarayköylülerin "ben ne yapabilirim?" deme zamanıdır...
Yeni Asır Gazetesindeki Efe Heykeliyle ilgili habere ilişkin paylaşım:
=================
Atila Girgin
Demokratik duyarlılık bu olsa gerek.
Kırmadan, dökmeden ve ıslarla istemlerinide dile getirmek.
İşte asıl olan bu.
Toplumun tüm kesimlerindeki sahiplenme duygusu ve yetkililerin olumlu değerlendirmeleri harika.
İnşallah bu bir başlangıç olur, devamı gelir ve dilerim güzel şeyler ortaya çıkar.
Sarayköyün güzel insanı herşeyin en güzeline hak ediyor.
Dostluk ve esenlik dileklerimle.
===============
İbrahim Helvacı
Bu konuyu bu noktaya getiren herkese teşekkürler ama Sarayköyün efesine olan borcumuz daha bitmedi. Gene sağa-sola atılmış vaziyette iken Orhan'ın araştırmalarıyla bulunan 24 Mayısla ilgili ilk kitabe ile efemizi yeni bir tasarımla Sarayköy ve bütün Türkiye yeniden görmeli! Sarayköylüler bunu başaracaktır...
===============
Atila Girgin
Sarayköy Sevdalısı ibrahim Helvacı ağabeyimizin İçten duygularına ve " Bu konuyu bu noktaya getiren herkese teşekkürler ama Sarayköyün efesine olan borcumuz daha bitmedi. Gene sağa-sola atılmış vaziyette iken Orhan'ın araştırmalarıyla bulunan 24 Mayısla ilgili ilk kitabe ile efemizi yeni bir tasarımla Sarayköy ve bütün Türkiye yeniden görmeli! Sarayköylüler bunu başaracaktır..." söylemine katılmamak mümkün değil. Aynen destekliyorum.
Görüş ve dileklerine aynen katılıyorum.
Esenlik dileklerimle.
AŞAĞIDAKİ İLETİ ZİNCİRİ; Sevgili Uğur Hörmenin Belediye arşivinden sağlayarak Sevgili Orhan Gülere verdiği ve Sevgili Gülerin bizlerle paylaştığı albümdeki fotoğraflar göz önüne alınarak, Facebook “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Gurubu üyelerinin ileti zincirinden oluşturulmuş Sarayköyün yazılı tarihine kaynaklık edebilecek bilgiler olarak görülmektedir.
===============
Atila Girgin
Başta Sevgili güler olmak üzere belgesel nitelikteki bu özgün fotoğraflar için katkısı olan herkese teşekkürler.
===============
Ayla Tire Ünalp
bu nostalji Saraykoy dosyasi cok guzel:)
===============
Orhan Güler
Resim aramaya devam edeceğim Atila beyin dediği gibi Bizleri ve yeni nesile geçmişimize yönelik bilmediğimiz bilgilerle buluşturmaya devam edeceğiz Elele ve birlikte...
===============
Cumhur Sezer
buradan dönecek otobüs şöförlerine not verirdik.
===============
Emin Hayrettin Helvacılar
Teşekkürler Orhancığım teşekkürler.Bizleri çocukluğumuzdaki Sarayköy'ümüzü yaşattığn için...........
===============
Orhan Güler
Emin ağabey bunca yıl sarayköyden ayrı kalmanın birazda duygusallığını yaşıyoruz herhalde.Aynı duyguları atila bey'de Ayla Hanımda yaşıyor.Yaşlanmanında biraz payı var galiba nedersin? Yanlız Ayla Hanım alınmasın dedeyle aramızda,Öyle değilmi emin dede?..::)))
===============
Ayla Tire Ünalp
ne biri bisey mi dedi...kim dede kim nine:))))))
vallahi ben Saraykoy Lisesini bitirdikten sonra universite falan...buraya mastir yapmaya geldim..yani 20 li yaslarda falanim canim...hicte alinmam merak etmeyin Orhan Bey:))))
gercekten ayrilik ozlemleri buyutuyor..
herkesi ve herseyi delice ozluyorsunuz...
===============
Emin Hayrettin Helvacılar
Yok, yok ne münasebet, ben dede olmakla bilakis gurur duyuyorum. Yaşımda az değilki. 63 yaşının içindeyim. Herşeye rağmen bizlerden genç arkadaşilarımızın eski günlerimizi yaşatmaları, bizleri eski günlerimizi göstermeleri, bizleri daha da sağlıklı ve mutlu kılıyor. Hepinize teşekkür ediyor, sevgi ve selamlarımı iletiyorum..........
===============
İbrahim Akaya
DUYGULANMAMAK ELDE DEĞİL ...EMEĞİ GEÇEN HERKESE TEŞEKKÜRLER..ELLERİNİZE SAĞLIK YAAA..
===============
İbrahim Helvacı
Bu fotoğrafın 1970'li yılların başlarında çekildiğini zannediyorum, çünkü fotoğrafta gördüğümüz ve bugün de ayni yerde hizmet vermeye devam eden İş Bankası, 1960’lı yılların sonunda Ada Sinemasının karşısındaki bugünkü Özel İdare Binasının bitişiğinde idi.

Fotoğrafın solunda görünen üst kattaki ev dahil bütün dükkanlar 1950-60’lı yıllarda Mustafa Oktay’ın babası Hüseyin Oktay’a aitti. O zamanların Sarayköyünde Oktay ailesine“Üsencikler” derlerdi. Bugün İş Bankasının olduğu köşede Hüseyin Oktay ve oğullarının yedek parçacı dükkanı vardı. Sonraki yıllarda yedek parçacı dükkanının olduğu köşeyi İş Bankası, diğer dükkanlarla üst kattaki evi de İbrahim Bayrakçı satın aldı. Mülkiyetin el değiştirmesi ile bu fotoğraftaki görüntü ortaya çıktı. Şöyle ki:

Fotoğrafın sol köşesinde Nazmi ve Ünsal İplikçi’ye ait Ünsal Eczanesini, bitişiğinde İlhan Mitroviçe’nin berber dükkanını, sonra da Necati ve Salih Bayrakçı’ların fırınını
görüyoruz; sonra da İş Bankası geliyor. İş Bankasından sonra görülen Atatürk Caddesinin karşı tarafındaki Nihat Güvenir ve babası Ömer Güvenir’e ait iki katlı bina da o yıllarda yeni inşa edilmişti.

Efe Heykelinin sağında gördüğümüz camekanlı dükkan, dedesinin adını taşıyan Durmuş Kasap’ın babası Mehmet Kasap’ın köfteci dükkanıdır. Mehmet amcanın dükkanının girişindeki levhada şöyle yazardı: “Ege Kebapçısı Mehmet Kasap” .
Köfteci dükkanının bitişiğinden başlamak üzere 24 Mayıs Caddesine doğru, Hüseyin Özsoy, Sıtkı Özsoy ve Doğan Özsoy’un işlettiği üç tane kahvehane sıralanırdı.
Özsoy’ların sülale ünvanı nedeniyle Sarayköylüler bu kahvehanelere “Mollavelilerin Kahvesi” diye söylerlerdi.

Burada adını andıklarımdan aramızdan ayrılmış olanlara rahmet, yaşamakta olanlara sağlıklı, uzun ömürler dilerim.
===============
Uğur Duranoğlu
Efelerin efesi,heygidinin efesi!
===============
İbrahim Akaya
ibrahim amca iyi anlatmış..sağolsun....
===============
Emin Hayrettin Helvacılar
Evet aynen öyle. İsimlerle birlikte ne kadar güzel anlatıyorsun. Ben hatırlıyorum ama, en azından isimleri hatırlayamazdım. Ama İbrahim sen söyledikçe o günlerin Sarayköy'ünü ve Sarayköy'lüsünü hemen hatırlıyorum.
===============
Ayla Tire Ünalp
Cok degerli belgeler ve bilgiler....
Ellere ve yureklere saglik..
sevgiler saygilar:)
===============
Ayşegül Karaca Akaya
Birde canlı canlı dinleseniz bu anıları ibrahim abimden, sanki oradaymış gibi sanırsınız kendinizi tek tek tane tane ne kadar güzel anlatır.merakla dinleriz.
===============
İbrahim Helvacı
Ayşegül, seyrek te olsa siz kuzenlerim ve yeğenlerimle biraraya gelip görüştüğümüzde beni dinleme nezakaetini gösteriyorsunuz, çok teşekkürler. "Yaş ilerleyince çeneye vurur" derler ya, işte öyle birşey olsa gerek... Hepinize selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
===============
Ayşegül Karaca Akaya
Olurmu öyle şey abi zevkle dinliyoruz.keşke daha çok biraraya gelebilsek.Selam ve sevgiler:))
===============
Ayla Tire Ünalp
Ibrahim Abicigim yemek bahane olacakti bulusmak icin ama simdi yemegin ustune de sizin anlattiklarinizi dinlemek harika bir lezzet olacaga benziyor:)))
bakin bahanelerimiz cogaliyor....
===============
İbrahim Helvacı
Bahaneye ne gerek, hepimiz mutlu oluruz; yalnız benim bir şartım var:
Sevgili anneniz Türkan teyze ile rahmetli babanız Halil amcanın kapı komşuları ve Ayşegül’le benim de dedemiz olan rahmetli Ahmet Karaca gibi yemekten sonra sade Türk kahvesi içeceğiz.:)
İşin özü o değil tabii, ne olduğunu da atalarımız şöyle söylemiş:
- Gönül ne kahve ister, ne kahvehane,
- Gönül sohbet ister, kahve bahane! ::)))... 
===============
Ayşegül Karaca Akaya
Rahmetli babacığım da mutlaka yemeğin üstüne kahve(sade ama mutlaka) içerdi.Amcam da öyleydi. sarayköylülerde gelenek heralde bu bizde hep sade içeriz genlerimizden mi dersin.
===============
Hasan Basri Beken
Bu işlerin artık kolayı var. Özellikle uzaktan gelecekler Sarayköyde olabilecekleri zaman aralığını bu sitenin mimarlarına bildirsinler. Değerli Kaymakamımız ve Belediye işbirliği ile hatıraların anlatıldığı panel, Panayır ( bezirme, otlu ekmek, macun, patlıcan közlemesi, mollivelli turşusu, katmer, tabiiki dibek kahvesi ) düzenlenebilir bunlar kitap ve belgesel hale getirilebilir. Eğer bazıları olayı bir tarafa çekmez yada fırsat verilmez ise güzel bir gün yaşanabilir.