3 Eylül 2022 Cumartesi

SARAYKÖY’DE FOTOĞRAFÇILIK VE VARLIKLAR / HAKKI HAKAN TOK

 



SARAYKÖY’DE FOTOĞRAFÇILIK VE VARLIKLAR / HAKKI HAKAN TOK

Mehmet Varlık. Sarayköylülerin deyişiyle Fotoğrafçı Hacı. Hiç hacıya gitmemiş olmasına rağmen Mehmet Varlık, hep bu lakapla bilinirmiş. 1902 veya 1903 doğumlu. Sarayköy’ün ilk fotoğrafçılarından, belki de ilki. Bahsettiğimiz tarih o kadar eski yani.

Hacı Mehmet Varlık’ın aslında ilk öğrendiği meslek helvacılık. İlkokulu bitirdikten sonra, askere gidinceye kadar dayısı olan Helvacı İbrahim Çavuş’un yanında çıraklık ve bir süre sonra ustalık yapmış; Kah helva karıyor, kah satış yapıyor, kah dükkan süpürüyormuş. Soyadı Kanunu çıktıktan sonra aile mesleğini soyadı olarak alan Helvacı İbrahim Çavuş, Sarayköylülerin yakından tanıdığı Ahmet Helvacı’nın (1920-2006) babası, halen Ankara’da yaşamını sürdüren İnşaat Yüksek Mühendisi İbrahim Helvacı’nın da dedesidir.

Hacı Mehmet Varlık zamanı gelince askere gidiyor. Tahminimiz fotoğrafçılık mesleğini gittiği asker ocağında öğrendiği şeklindedir. Askerlik bitince de Sarayköy’e gelip bir fotoğrafçılık dükkanı açıyor. O tarihten sonra artık Fotoğrafçı Hacı olarak anılmaya başlıyor. O günün koşullarında öyle çok detaylı bir dükkan değil, açtığı dükkan. Dükkanda sadece üç-beş parça eşya var. Üç ayaktan oluşan bir sehpa düzeneği, sabit objektif, arkada siyah kalın bir perde vs. Genelde vesikalık fotoğraflar çekilirmiş o zamanlar. Arada bir de düğün fotoğrafları. Fotoğrafçı Hacı’nın torunu Kudret Varlık’ın anlattığına göre, o yıllardaki muhafazakar toplum yapısı nedeniyle, yeni evlenen çiftler stüdyoda veya dışarıda yan yana gelip fotoğraf çektirmek istemezlermiş. O yüzden eşlerin fotoğrafları daha çok oturdukları evlerde çekilirmiş. Bu durum uzun süre böyle devam etmiş.

1950 ortalarına doğru fotoğrafçı dükkânı, Atatürk Caddesi (o yıllardaki adı Çarşı Caddesi) üzerinde, Ada Sineması karşısındaki Ahmet Helvacı’ya ait manifaturacı dükkânının bulunduğu binanın (şimdiki Özel İdare Binası) Türk Ocağı Sokak tarafındaydı. Zaten Hacı Mehmet Varlık’ın helvacı çıraklığı da daha önce bu binanın yerinde bulunan Helvacı İbrahim Çavuş’un helva imalathanesinde geçmişti. Fotoğrafçı Hacı bir süre sonra dükkânını hemen arka tarafa, Park Sokak’a taşıdı. Bir zamanlar Ali Çeşmeli’nin beyaz eşya sattığı bu bina o yıllarda Beylerbeyi Köyü’nden Galip Seyhan’ın mülküydü, tam karşısında Hulusi Erkan’ın oto elektrikçi dükkânı vardı.

O seneler Sarayköy’de iki tane daha fotoğrafçı vardı. Biri Fotoğrafçı Karagöz diye anılan Hüseyin Güvenç, diğeri Mustafa Erkara’ydı.

Hüseyin Güvenç nedendir bilinmez, Karagöz diye çağrılırdı hep. Urfalıydı. Bir şekilde yolu Sarayköy’e düşmüş ve sonra fotoğrafçı dükkanı açmıştı. İbrahim Helvacı, Karagöz’ün büyük bir ihtimalle askerlik dolayısıyla Sarayköy’e geldiğini, sonrasında da buradan kopamayıp fotoğrafçılık yapmak üzere ilçemize yerleştiğini belirtiyor. Karagöz’ün oğlu Tümer, İbrahim Helvacı’nın ilkokul arkadaşıydı. Tümer’in bir de kız kardeşi vardı Şener diye. Şener ilk ve orta öğrenimini Sarayköy’de tamamlamış, Denizli Kız Öğretmen Okulu’ndan mezun olarak 1967-1968/1968-1969 ders yıllarında Hasköy’de öğretmenlik yapmıştır. Belli bir zaman sonra Karagöz’ün bu fotoğrafçı dükkanı kapandı ve Güvenç ailesi Sarayköy’den ayrılma kararı aldı.

Bahsettiğim diğer fotoğrafçı ise Mustafa Erkara’ydı. Sarayköylüler onu Foto Nur olarak bilirdi. Belediyeden Hükümet Binasına doğru giden caddenin sol tarafındaydı bu dükkan. Eskiyi bilenler için yazayım, Şener Oğuzlar’ın dükkanının yanıbaşıydı. Mustafa Erkara da bir süre sonra mesleği bıraktı. Daha sonra bu dükkanda Tuncay Yükçü fotoğrafçı dükkanı açtı.

Tuncay Yükçü’den söz açılmışken biraz da ondan bahsedelim. Tuncay Yükçü küçük yaşlarda Fotoğrafçı Hacı’nın yanında bu işi öğreniyor. Ama aynı zamanda okumaya da devam ediyor. Denizli Ticaret Lisesi mezuniyetinin ardından Eskişehir’e akademi okumaya gidiyor. Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde eğitimine devam ederken Sarayköy’e dönüp Foto Nur ünvanlı Mustafa Erkara’nın eski yerinde kendi dükkanını açıyor. Kudret Varlık, kalfası ve meslektaşı Tuncay Yükçü ile ilgili şunları ifade etmişti:

‘’ Tuncay abim rahmetli çok yetenekli bir fotoğrafçıydı. Yanılmıyorsam bizim yanımızda 14-15 sene çalıştı. Bize çok emeği geçmiştir. Allah razı olsun. Güleç yüzlü, sevecen ve konuşkan biriydi. Bana göre tek kusuru vardı. İyi fotoğrafçılığının yanında, iyi de bir balıkçıydı. Bazen balıkçılık sevdası, işinin önüne geçer ve Avukat İlhan Danışment’in yanında olan dükkanını kapatıp gündüz bile sık sık balık tutmaya giderdi. ‘’

Bu nesilden sonra ise 1970’lerde Reşat Tekin, bir fotoğrafçı dükkanı açarak Sarayköy’ün tarihindeki yerini Foto Reşat adıyla alıyordu. Bir ara belediyenin altında bu işi yapan Reşat Tekin Sarayköy’ün ilk fotokopi makinesinin de sahibiydi. Reşat Tekin 14 Ocak 2021’de hayata gözlerini yumdu.

Daha sonra ilçemizde pek çok fotoğrafçı dükkanının açıldığını da bilgi olarak eklememiz lazım. Bunların arasında Maneci Mehmet'in oğlu İbrahim Akkaya ve Sığmalı Mehmet gedik gibi fotoğrafçılar da vardı.

Biz gene gelelim Varlıklara..

Hacı Varlık uzun süre iptidai yöntemlerle fotoğrafçılık işini sürdürürken daha sonra bu bayrağı taşıyacak olan oğlu Ahmet Varlık ise önce İzmir’de ticari şansını deniyor, sonra da tekrar Sarayköy’e gelip radyocu dükkanı açıyordu. 1925 Sarayköy doğumlu olan Ahmet Varlık her ne kadar küçüklüğünde babasına devamlı olarak yardım etse de, bir sebeple gittiği İzmir’de radyoculuğa merak sarıyor, sonrasında da Sarayköy’de Atatürk Caddesi üzerinde, Efe Meydanına yakın olan Emin Aslan Tokat’a ait evin altındaki işyerinde Philips marka radyoların bayiliğini alarak radyo satışına başlıyordu. Zaman 1951-1952’yi gösteriyordu. 1952 aynı zamanda Ahmet Varlık’ın Naciye Hanımla evlendiği yıldı. Eskiler Ahmet Varlık’a ‘’ Filibiz Ahmet ‘’ derlerdi. Sarayköylülerin Philips demeye dilleri dönmediği için Ona Filibiz Ahmet diye seslenirlerdi.

Bu radyo dükkanında kardeşi Doğan Varlık da bulunur ve yardım ederdi. Doğan Varlık bir ara Sarayköy Gençlik’te futbol oynamıştı. Daha sonra İzmir’e taşındı. Ahmet Varlık’ın bir diğer kardeşi olan Tahsin Varlık da İzmir’de yaşıyordu. Elektrik mühendisi olan ve elektrik tesisatı işi yapan bir firması olan Tahsin Varlık yurt içinde ve yurt dışında taahhüt işleri yapıyordu. 1954 gibi Doğan Varlık Ege Üniversitesi inşa edilirken elektrik ve kalorifer sistemlerinin bazılarının ihalesini aldığı zaman, Ahmet Varlık bir süreliğine İzmir’e giderek Tahsin Varlık’a yardım etmişti. Ahmet Varlık İzmir’e gittiği zaman Tahsin Varlık’ın Göztepe semtindeki evinde kalıyordu. Tahsin Varlık Suudi Arabistan’da geçirdiği bir trafik kazası sonucunda erken denecek bir yaşta hayata gözlerini yumdu.

Ahmet Varlık radyo bayiliğinin yanında elektrik malzemeleri de satıyordu. Hatta bir ara Hanomak marka traktör bayiliği de yapmıştı aynı yerde. Ahmet Varlık bir süre daha kendi başına iş yaptıktan sonra fotoğrafçılık dükkanında babası ile birlikte ‘’ Foto Varlık ‘’ adıyla çalışmaya başladı. Ölene kadar fotoğrafçılık yapan Hacı Mehmet Varlık 1962’de vefat edince Ahmet Varlık tek başına dükkanın başına geçti. O yıllarda fotoğrafçılık işi biraz daha insan hayatına etki yapmaya başlayınca, bunun sonucunda fotoğraf çekiminde kullanılan malzemeler ve detaylar da zaman zaman değişiyor, yeni aletler alınıyor, düğün çekimleri, sünnet çekimleri yapılıyor, yavaş yavaş modern fotoğrafçılığa geçiliyordu.

Bu arada birkaç mekan değişikliği yapılıyor.

1970’lerin sonu gibi, belki de 1980’lerin başında Pastaneci Arif Böcek’in Türk Ocağı Sokak tarafında, küçük bir havuzun yakınındaki dükkana taşınıyorlar. Rahmetli Arif Böcek’in, yine rahmetli olan oğlu Nevzat Böcek önceleri bu dükkanı Foto Varlık’a vermeye pek gönüllü olmuyor. Zar zor ikna ederek oraya taşınıyorlar.

Bir müddet sonra 1980 sonlarında, şu anda Özel İdare Binasının ön cephesindeki dükkânı tutuyorlar. Daha önce İktisat Bankası olarak hizmet veren bu dükkânda 1955-1967 yılları arasında Ahmet Helvacı’ya ait manifatura ve tuhafiyeci dükkânı vardı. Foto Varlık bir süre de burada hizmete devam ediyor.

Artık üçüncü nesil de devreye girmiş ve Ahmet Varlık’ın büyük oğlu Kudret Varlık mesleği iyice devralmıştı.

1962 Sarayköy doğumlu olan Kudret Varlık 11-12 yaşlarındayken içine bir fotoğrafçılık hevesi doğuyor ve o zamandan yavaş yavaş işi öğrenmeye çalışıyordu. Tuncay Yükçü de yanlarındaydı henüz. Ufak ufak çekimlerle kendini geliştiren Kudret Varlık babasının bir yardımcısının askere gitmesinden dolayı işi bırakmasından sonra liseyi ikinci sınıfta bırakarak tüm zamanını artık ‘’Foto Varlık‘’ da geçirmeye başlamıştı.

Gelelim üçüncü nesil Kudret Varlık’ın hikayesine. Kendi ifadeleriyle dinliyoruz.

‘’1962 doğumluyum. Küçüklükten beri bu işin içindeydim. Severek yaptığım bir işti bu. İlk zamanlar karanlık odayı öğrendim, solüsyon hazırlamayı öğrendim. Objektif çeşitlerini öğrendim. Işık tekniğini öğrendim. Agrandizör, körük, focus, cam. Bu kelimeler artık iyice hayatıma yerleşmişti. 1980’de ilk video çekimlerine başladık. Daha sonra askere gittim. Hemen askerlik dönüşü 1983 yılında İstanbul’a giderek büyük bir fotoğraf stüdyosunda bir süre çalışarak mesleğin inceliklerini yerinde görme fırsatına kavuştum. Sarayköy’e dönüşte yeni aletler, yeni ışık sistemleri alarak ve yeni bir heyecanla işe devam ettim. O zamanki komşularımızla güzel günlerimiz geçti. Arif ve Nevzat Böcek, Terzi Adem, bizim gömlekleri diken Terzi Erbab, Salih Boz, daha yeni mezun olup işyeri açan Mühendis Orhan Karaköse, hemen yanındaki Yüncü Saniye ilk aklıma gelen komşularımızdı. 11-28 yaş arası 17 sene boyunca doya doya bu işi yaptım. 1989 yılında Almanya’ya gitmemden dolayı maalesef bu meslekten kopmak zorunda kaldım. Ben gidince bir süre kardeşim Mehmet Varlık bu işi sürdürdü. 1996’ya kadar ‘’Foto Varlık’’ devam etti. Ama o sene dükkanı kapatmak zorunda kaldı Mehmet. Foto Varlık da Sarayköy tarihindeki yerini aldı. Yeniden dünyaya gelsem gene aynı işi yaparım. Ama şimdiki dijital fotoğrafçılığı değil de, babamdan öğrendiğim eski düzen fotoğrafçılığı tercih ederim. Şimdikine göre daha zor olsa da, bence daha keyifliydi eski fotoğrafçılık. Şimdilerde ise Almanya’da Frankfurt’a 30 kilometre uzaklıkta olan bir yerde hayatımı sürdürüyorum. Her sene Sarayköy’e gelip memleket hasretini gideriyorum. Bu arada unutmadan söyleyeyim. Babamın Philips bayiliğinden önce yaptığı başka bir meslek daha vardı. Galiba 1945-1950 yılları arasındaymış. Ada Sineması’nın olduğu yerde perde gererek seyyar sinemacılık yapardı babam. Zaman zaman Aydın’a, Nazilli’ye, Yatağan’a gidip seyyar sinemacılık işiyle uğraştığını aramızdaki sohbetlerde bahsederdi.‘’

Ve son olarak Kudret Varlık’tan mesleki bir anı dinleyerek Sarayköy’de fotoğrafçılıkla ilgili yazımızı bitiriyoruz.

‘’ Sarayköylülerin eski Sosyal Bina diye bildiği, şimdiki Kültür Merkezi’nin olduğu yerde bir kış günü aynı zamanda asker arkadaşım olan Mehmet Aybar’ın düğünü vardı. Biz o zamanlar fotoğrafçılığın yanında isteyen kişilere orkestra da temin ediyorduk. Mehmet’le yaptığımız konuşmada orkestrayı da benim ayarlamamı istedi. Nazilli’den bir gurup vardı. O aralar o gurupla çalışıyorduk. Neyse düğün günü geldi çattı. Biz kendi hazırlığımızı yaptık, Nazilli’den gelecek müzisyen arkadaşlarımızı bekliyoruz. O zamanlar şöyle bir ritüelimiz vardı. Bu gurup öğleden sonra Nazilli’den gelir, salonda müzik aletlerini, hoparlörleri kurarlar, bir iki provadan sonra bir lokantaya gider, akşam yemeğimizi yedikten sonra salona geri gelirdik. Tabii o gün öyle olmadı. Bizim Nazillililer öğleden sonra gelmedi, akşamüstü gelmedi, hava karardı gene gelmedi. Aldı bizi bir telaş. Cep telefonu zaten yok, işyeri telefonları cevap vermiyor, düğün sahipleri şaşkın, biz tedirgin ve mahcup. Sonuçta yakın arkadaşlarımdan birinin düğünü. Ne yapacağımızı düşünürken, gene yakın arkadaşım olan rahmetli Adnan Turan’ın arabasına atlayarak Nazilli’ye yola çıktık. Kış günü hava hemen erkenden kararıyor. En geç 20:00 başlamak lazım düğüne. Yaz gecesi olsa 21:30’a kadar idare edebilirsin mevzuyu. Neyse konuya dönelim. Nazilli’ye girdik, hemen ben düğün kaydını yaptırdığım arkadaşın evine gittim. Bir baktım evde miskin miskin oturuyor. Hemen konuya girdim. Randevu defterini açtı. Meğerse benim randevuyu kurşun kalemle yazmış. Belli bir zaman geçince yazı biraz silinmiş, bunu fark etmeden yanlışlıkla aynı güne bir düğün daha yazmışlar. Şansızlığımız bizim randevunun kurşun kalemle yazılmasıydı. Şansımız ise o aldıkları düğünün iptal edilmesiydi. Zaten o yüzden evde oturuyordu. Alel acele yarım saat içinde ekibi toplayarak Sarayköy’e, düğün salonuna geldik. Biraz gergin de olsak düğünü bitirdik. Hiç o günkü kadar mahcup olduğumu hatırlamıyorum.’’

NOT 1: Bilgiler konusunda yardımcı olan değerli abilerim Kudret Varlık ve İbrahim Helvacı’ya, fotoğrafları bana ulaştıran sınıf arkadaşım Mehmet Varlık’a teşekkür ederim..

NOT 2: İlk dört fotoğraf Varlık ailesinin aile albümünden alınmıştır. Nikah merasiminin olduğu fotoğraftaki diğer kişiler ise Rıfat Çomakoğlu, İbrahim Kocatürk ve Nevzat Gürler'dir. Son fotoğraf ise yakınlarda hayata gözlerine yuman fotoğrafçı Reşat Tekin'e aittir. 

* * * * * * * *

KAYNAK: “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” FACEBOOK GURUBU