23 Ocak 2014 Perşembe

Sarayköy'ün Tarihsel Kökleri / Sarayköy Kaymakamlığı





















Sarayköy - Tarihçe 1

Tarihçe:Sarayköy, 14. Asrın sonlarından 1773 yılına sonuna kadar Aydın İline bağlı bir köy iken 1773 tarihinde aynı ile bağlı bucak olmuş 1786 tarihinde ise bucak olarak Denizli kazasına bağlanmıştır. 26 Şubat 1882 yılında Denizli Sancağına bağlı bir ilçe olmuştur. Eski isimleri Hocaoğlu, İpsili, Ezine veya Ezinei-İ Lazıkiyye, Ezinei-İ Abat, Kazıklı Pazar veya Eyner Pazarı, Sarıbey, Saray’dır. İlçemiz Yunanlıların 15 Mayıs 1919 da İzmir’i İşgal etmelerine tepki gösteren Kazalarımızın başında gelir. Nitekim 17 MAYIS 1919’ da Kasabada bir miting düzenlenmiş, bir protesto telgrafı çekilmiş ve birde milli heyet kurularak Milli mukavemet ateşi yakılmıştır. Sarayköy Heyeti Milliyesi Bölgede kurulan ilk heyetler arasındadır. Bu heyetin oluşturduğu Sarayköy Müfrezesi ve Cephesi Nazilli ve Aydın’ın kurtuluşunda rol oynamıştır(Kaynak: Sarayköy Kaymakamlığı Web Sayfası).
***********************************
Sarayköy - Tarihçe 2

Sarayköy ilçesinin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemesine rağmen, XlV.yüzyılın sonlarına doğru Türkmen aşiret Reisi Sarıbey tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Sarıbey’in kendi adı ile kurduğu köyün adı, daha sonraları çeşitli değişikliklere uğrayarak günümüzde Sarayköy’e dönüşmüştür. 1763 yılına kadar köy olan Sarayköy, bu tarihte Aydın iline bağlı bucak olmuştur. 1867 yılında Denizli livasının kazaya çevrilmesi üzerine, Denizli’ye bağlı bir nahiye olarak statüsünü korumuş, 26 Şubat 1882 yılında Denizli’nin sancak olması üzerine bu tarihten itibaren Denizli Sancağı’na bağlı bir kaza olmuştur.
15 Mayıs 1919’da Yunanlılar’ın İzmir’i işgal ederek Aydın, Nazilli ve Sarayköy’e doğru ilerlemeleri karşısında Sarayköy Heyet-i Milliyesi zaman kaybetmeden harekete geçti. Müftü Ahmet Şükrü Efendi, Sarayköy ve civarında eli silah tutabilen herkesi topladı. Bu girişim sayesinde toplanan gönüllü kuvvet Menderes köprüsünü ve havalisini koruyarak, düşmanın ilerlemesini ve Denizli’ye girmesini engellemiştir. Bu günün anısı ve Sarayköylü vatanseverlerin gösterdiği kahramanlık nedeniyle bir efe heykeli yaptırılmış, bu heykel Sarayköy’ün sembolü olmuştur. Her yıl 24 Mayıs gününde bu anlamlı ve coşkulu olay tüm ilçede “Sarayköy’ün Milli Mücadeleye Katılım Günü” olarak şenliklerle kutlanmaktadır.

17 Ocak 2014 Cuma

SARAYKÖY BAĞLARIMIZ ve dost söylemler / Ali Haydar ÇETİNKOL

Yazan: Ali Haydar ÇETİNKOL

SAYGIDEĞER HEMŞERİLERİM MERHABA !
SARAYKÖY'ÜMÜZÜN 50-60 YIL ÖNCEKİ " SOSYO - EKONOMİK " DURUMUNU kısaca , dilimin döndüğünce şöyle sizlere sunabilirim ;
Sarayköy'de yerli halkın çoğu anadan- babadan vb. büyüklerinden kalan BAĞLARIN-TARLALARIN sahipleriydiler !.. Halkımızın çoğu ÇİFTÇİ ve KÜÇÜK ESNAFTI ... Sarayköy'de PROFESYONEL ( Ticari amaçlı ) bir BAĞCILIK yoktu !.. Bağ sahipleri asıl işlerinden fırsat buldukça , becerileri de varsa, bağın bakım işlerini kendileri yaparlar veya yaptırırlardı !
ÜZÜM BAĞLARININ " BAKIMI " konusunda bir zamanlar USTA DÜZEYİNDE idim ! O kadar ki ; Kışın , asma çubuklarına baktığımda, "hangi cins Ü Z Ü M " olduğunu bilir, hangi ayda veya aylarda BUDAMA yapılacağını , KÜKÜRT atılacacağını , GÖZTAŞI ( Sarayköyce = göktaş !) atılacağını gerçekten öğrenmiştim ! Anılan işleri haliyle evin reisi BABACIĞIM yapar , yaptırırdı ! BABACIĞIMI , ben 16 yaşında iken yitiriverince , benden büyük 3 ağabeyim olmasına karşın , içlerinde en meraklısı - pratiği ben olduğum için , aşağı yukarı bütün bağ-bahçe işleri bana kaldı ! Yüzümün akıyla tüm işlerin üzerinden geldim. A 'dan Z 'ye , yani ÜRETİM aşamasından PAZARLAMASINA kadar tüm iş benim üzerimdeydi ! ( Söylediklerimi kanıtlayacak 1963 yazında KADİR ABİM, BEN ve KARDEŞİM EMİN ile RAHMETLİ FOTOĞRAFCI AHMET VARLIĞIN ZORLA ÇEKTİĞİ BİR FOTOĞRAFI sizlerle paylaşacağım ) .
KISACA BAĞLARIN BAKIMI :
BUDAMA : ASMA , bir yıllık sürgünler üzerinde, üzüm çeşitlerine göre m a h s u l gözlerinin yerinin bilinmesi ve asmanın kaldırabileceği kadar verimli çubuk(göz ) bırakmak gerekir. B u d a m a ARALIK - OCAK - ŞUBAT aylarında yapılması uygundur.
HASTALIKLAR ve ZARARLILAR :
K ü l l e n m e ; Omcanın tüm yeşil organlarında ( yaprak , sap, sürgün , salkım ve tane ) görülür. Yapraklar çok küçükken hastalığa yakalanabilir ancak, yapraklar büyüdükten sonra kendini gösterir. Yaprakların üzeri KÜL serpilmiş gibi olur ve kenarları kıvrılır. Çubuklar üzerinde ' gri renkli ' lekeler belirir .
Mücadele ; Hastalığın görüldüğü yerlerde bağlar sürgün vermeden kabuklar temizlenir , hastalığın bulaşma ihtimaline karşı " GÖKTAŞ " püskürtülmelidir. Ayrıca İLKBAHARDA s ü r g ü n l e r yaklaşık 20-40 cm. arasında olduğunda ilk ilâçlama yapılır. Küllenme için kullanılan İLÂÇ , TOZ KÜKÜRTTÜR .
Daha fazla ilgimizi çeker düşüncesiyle " BİZİM BAĞDAKİ ÜZÜM ve İNCİR ÇEŞİTLERİNE " gireceğim ... Bilenimiz var , bilmeyenimiz var ! Bizim BAĞIMIZ anacığımın BABASINDAN(DEDEMDEN) m i r a s kalmış ! BABACIĞIM , YOKSUL BİR AİLEDEN GELDİĞİ İÇİN , MİRAS İNTİKÂL EDEN HİÇ BİR ŞEYİ YOKTU ama , dünya tatlısı bir BABAYDI . Babamdan " bir tokat " dahi yemedim çok şükür ! Bağımız 11 DEKARDI ! YARISI " ÜZÜM ", diğer yarı da " İNCİR " ( yaklaşık 100 ağaç ) .
ÜZÜM ÇEŞİTLERİ : SOFRALIK- ŞIRALIK-KURUTMALIK ... olarak bizim bağda bildiğim ( diğer bağlarda da böyleydi ! ) 18 ÇEŞİT ÜZÜM vardı !!! ÜÇ DEKAR- BEŞ DEKAR BAĞDA 18-20 çeşit ÜZÜM olursa " girişte de söylediğim gibi " PROFESYONEL " bir bağcılıktan söz edemeyiz !.. Gelenek- göreneklere bağlı bir BAĞCILIK , yani bir tür HOBİ !.. Yazacağım " ÜZÜM ÇEŞİTLERİNİN " bazılarını BİZİM KUŞAK dahi bilmeyebilir !.. 1) SULTANİYE : İlk eren cinstir. ( çekirdeksiz üzümle karıştırmayalım lütfen ! Alaşehir, Manisa vb. yörelerde çekirdeksiz üzüme diyorlar ! ) pembemsi, ince kabuklu, yuvarlaktır. Sarayköy PAZARINDA en fazla sattığım üzümdür. Sofralık, kurutmalık ve şıralık ( günbalı-pekmez için) olarak tüketilir. Ayrıca en fazla " NİFİRGE " veren üzümdür. 2) AŞIKARA : Kara üzümde denir. Sofralık ( Sarayköy'de taze olarak pek yenmezdi . Toptan satılır ve Afyon taraflarına götürürlerdi manavlar ! ) , şıralık ve kurutmalık olarak tüketilirdi. Dikkat !.. Kurusu KAN yapar, hele çekirdeği ile yersen KÖROĞLUNUN KIR ATI gibi tutulmaz olurdun !.. Sınanmış... denenmiştir... beğenmeyen almasın !.. 1961- 1962 / 19 MAYISIN DA " KURU KARA ÜZÜM " sayesinde iki yıl üst üste 100 metre koşusunda 1. olmuştum !.. 3) GÖVEŞLİK : Sarımtrak , sulu bir üzümdü. ( Kadir Abim çok severdi ) . Ağırlıklı şıralık olarak tüketilirdi. 4) ÇAVUŞ : Parlak sarı bir üzümdü. Taze yemesi çok hoştu. Artarsa şırasından faydalanılırdı. 5) DİLMİT : Pembe renkli , çekirdekli bir üzümdür. Çok az bölümü kurutmalık, çoğu şıralık olurdu. 6) KADIKÖY DİLMİTİ : Sultaniye benzeri bir üzümdür. Biraz daha pembemsi ve sık tanelidir. Albenisi olmasına karşın kekremsi bir tadı vardı. Bilmeyenler sultaniye ile karıştırırdı. Aşağı-yukarı tamamı şıralık olarak tüketilirdi. 7) ÇEKİRDEKSİZ : İyisi, güzeli altın gibi olurdu. Tamamı kurutmalık ve sofralık olarak tüketilirdi... 8) ÇEŞME : Albenisi olan biraz irice, sarımtrak bir üzümdü. Genelde herkes hem tazesini , hem de kurusunu severdi. ( Hasköy'de var diyorlar ! ) . 9) PAMUKLUK : BU üzümde sarımtraktır. Tamamı şıralık olarak tüketilr. 10) DİKENLİK: Bu üzümde sarımtraktır. Taze tüketilir ve pek yaygın değildir. Tamamı şıralık olarak tüketilr. 11) KADIN PARMAK : Pek yaygın bir tür değildir. Tamamı taze olarak tüketilir. Adından da anlaşılacağı üzre uzun taneli bir üzümdür. 12) EŞEK MEMESİ : Beyaz renkli, seyrek taneli ve tamamı taze olarak tüketilir. 13 ) YANALLI : Bir tarafı sarımtrak, bir tarafı pembe bir türdür. yaygın değildir. Tamamı taze olarak tüketilr. 14) AKHİSAR : Yanallıyı benzer bir türdür. 15) KURTBABA : Pembe, iri çekirdekli, etenli , yemesi çok hoş, güze doğru olan bir üzüm türüdür. Aşağı-yukarı tamamı taze olarak tüketilir. 16 ) TÜL YAPRAK : Bu üzüm türü de sarımtraktır. Yemesi hoş. Tamamı şıralık olarak tüketilirdi. 17 ) TAVŞAN BÖREĞİ : İri taneli bir türdür. Tamamı şıralık olarak tüketilir. 18 ) YEDİVEREN : Hepimiz biliyoruz !.. Koruk. Tamamı " EKŞİ " yapımında kullanılırdı . Olgunlaşan olursa yerdik.
İ N C İ R ÇEŞİTLERİ ve BAKIMI :
Üzüm , incirden daha nazlıydı ... Bizim ve diğer bahçelerde çok çeşidi yoktu. Genellikle " SARI LOP " dediğimiz türü vardı . KARA YEMİŞ , BARDACIK , KARA YAPRAK dediğimiz ve taze olarak misafirleri de ikram edilen türleri vardı. Faydası da sayılamayacak kadar çoktur , örn. En yüksek LİF içeren bir m e y v e d i r . OMEGA 3 - OMEGA 6 yağ asitleri içerdiğinden , k o l e s t e r o l ü düşürüyor deniliyor ! A , B , C vitamini içeriyormuş ! Bazı KANSER ve SİNDİRİM SİSTEMİ sorunlarını çözdüğü söyleniyor !.. İNCİRLERİN daha çok m e y v e vermesi için DÖLLENME amacıyla " ERKEK İNCİRLER DİŞİ İNCİRLERİN " üzerine bırakılırdı. OVALIK dediğimiz bir otla ilekleri bağlar , ağaçların üzerine atardık ! Bu işleme " İLEKLEME " denir, ERKEK İNCİRE de " İLEK " denir... İLEKLEME " HAZİRAN AYI " içinde yapılırdı !.. En fazla gördüğümüz hastalık " KANLI BALSARI ( Sarayköyce = kanlı basra derdik ! ) idi.
İşin ilginç yanı , bu kadar emekten sonra , PAZARLAMA AŞAMASINA gelindiğinde pek emeğimizin karşılığını aldığımızı söyleyemem ! Taze olarak SARAYKÖY pazarında sattığım ÜZÜMÜN ve İNCİRİN Kg/TL.'sini 60'lı yıllarda 50 kuruş satardım . Yukarıda da andığım gibi ÜZÜMÜN AŞIKARA dediğimiz çeşidini toptan satardık çoğunlukla , 30-40 kuruş giderdi !
SON SÖZ : Andığım üzümler ve incirler olgunlaştığında, satmamızın dışında belirli aralıklarla BAĞDAN , Sarayköy'de ki evimize 40-50 kg. üzüm ve incir getirir ; Anacığım küçük kargı sepetlere 3-4 kg. üzüm, 2-3 kg. incir koyar, BAĞI olmayan akrabalarımıza, dostlarımıza ... dağıtırdık. Dağıtılan üzüm türü ; SULTANİYE, ÇEŞME diye andıklarımdır. Rahmetli FOTOĞRAFÇI Ahmet Varlık'ın Rahmetli Babası Hacı Amca " SULTANİYE " üzümünü çok severdi !.. Hacı amcama gidecek üzümleri Babacığım özenle hazırlar , öyle gönderirdi... Hepside nurlar içinde yatsınlar...
SARAYKÖY , İŞTE KARŞINDAYIM !
" Herkesin bir Sarayköy'ü var elbet ; bu , gerçekteki Sarayköy değil ki , bir zaman içe işlemiş, öylece yerleşmiş ' b e n ' deki Sarayköy, yaşanan değil, bellekte kalmış olan . Ne işim var şimdi SARAYKÖY'ün B A Ğ aralarında , sabahın şu tenha saatinde ? Sana soruyorum ANNE , sana ;
23 Nisan geldi mi ' YAPRAK SARMASI ' yemeliymiş ; rahmetli ANNECİĞİNDEN geliyormuş alışkanlığı ... ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜM YAPRAĞI ille, İKİ AVUÇ İÇİNİ geçmemeli büyüklüğü yaprağın, filiz ucuna yakın duranları , yaprak toplarken filiz de ( Sarayköyce = tefek . Tefek , yufkanın içine kırılarak konulur , üzerine al biber , peynir ilâve edilip dürüldükten sonra da yenilirdi ) kırılmalı bir - iki , ekşi ekşi tuza banıp yemek için. Biraz da kartalmışlarından ; sarma üzerine oturtulsun ki , tutmasın . Uzunluğu YÜZÜKPARMAĞI boyunu, kalınlığı ORTAPARMAK enini aşmasın ... Ne öyle demir gibi sıkı dursun, ne pelte gibi gevşek ; NANESİ , YEŞİL SOĞANI kıvamında olsun; Haa , hazır gidiyorsun BAĞ ARALARINA , biraz da taze NANE , YEŞİL SOĞAN toplarsın artık ...
SARAYKÖY , işte karşındayım, YALANSIZ , RİYASIZ , nasılsam öyle , SEN de benim gibi yap , olanca YALINLIĞINLA çırçıplak çık karşıma ! Hesaplaşalım teke teke seninle ... Her şeyi senin için yaptım , ama sen her seferinde sırtını döndün BANA ... HAZIR ol , BELGELEMEYE geldim SENİ, GEÇMİŞİN , ŞİMDİN , GELECEĞİN benim elimde artık ! Hadi bakalım göster GÜCÜNÜ , ENGELLE elinden gelebilecekse beni , yolumdan ç e v i r yetebilecekse HÜNERİN , C İ N L İ Ğ İ N ... " - M.Sadık Aslankara'nın SIĞINAK romanından tadımlık bir bölüm ...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
KUBBEDE KALAN HOŞ BİR SADA !
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

GERİSİ HAYAT ...

Ismail Yaşar Çömez: bağlarda üzüm zamanı geldiğinde sarayköyde ilk olgunlaşan ,eren üzüm, aşıkara cinsi dediğimiz siyah bir üzümdü.daha sonra sarayköyün en iddialı olduğu meşhur iki üzümden biri olan sultaniye dediğimiz kırmızı bir üzümdür.ali abi dediğin gibi bu üzümün nifirgesi çok olurdu.daha sonra sarayköyün iddialı olduğu diğer bir üzüm cinside tadından yenmeyen,sarımsı bir renkte olan çeşme üzümüdür.bu iki cins üzümde zamanla bahçelerimizden kayboldu gitti.

İbrahim Helvacı: Ali Haydar'ın saydığı üzüm çeşitlerinden başka bir çeşit daha kaldı mı acaba? Vallahi bravo Ali!..

Mehmet Birol Menteşe: Alicim bizim köyde küllü kara diye anılan üzüm türü var,belki saydıkların arasında vardır mahalli olarak adlandırılmış olabilir.zaten neslide tükenmek üzere.Av için ovaya çıktığımda iki bağda görebildim.Rengi kara sanki üzerine kül serpilmiş gibi rengi var.

Emin Çetinkol: Aklina saglik abicim.

Atila Girgin: Klevye tutan ellerinize, anıları diri tutan belleğinize sağlık. Harika bilgiler, harika anılar. Zaman tünelinde güzel memleketimize ilişkin bu ne güzel katkılar. Katkılarınızın ve paylaşımlarınızın devamı dileğiyle.

İbrahim Helvacı: Ali Haydar'ın yazdığı üzüm çeşitlerinin 6.ncı sırasında "KADIKÖY DİLMİTİ" i var. Burada sözü edilen KADIKÖY"ün bidiğimiz BABADAĞ olduğunu sanıyorum. Babadağ'ın eski adının Kadıköy olduğunu büyüklerimden çok duymuşumdur. Eğer öyle ise, Kadıköy Dilmiti'nin o yıllarda (1920'ler) Babadağ'da yetişen yaygın bir üzüm türü olduğunu, oradan Sarayköy'e geldiğini söyleyebiliriz.

Atila Girgin :Selam olsun Sarayköy sevdalısı tüm güzel insanlara. Katkılar, katkılar, katkılar. Bu güzel katkılarına Sevgili İbrahim Ağabeyimiz devam ediyor, etmeli de, Sevgili ağabeylerimizden demek ki yöreye ilişkin daha öğreneceğimiz çok şeyler var. Sizler hep var olun emi. Dostluk, kardeşlik ve esenlik dileğiyle.

İbrahim Helvacı: Sevgili kardeşim Ai Haydar yazısını şöyle bitirmiş:
"....Rahmetli FOTOĞRAFÇI Ahmet Varlık'ın Rahmetli Babası Hacı Amca " SULTANİYE " üzümünü çok severdi !.. Hacı amcama gidecek üzümleri Babacığım özenle hazırlar , öyle gönderirdi... Hepside nurlar içinde yatsınlar..."

Ali'nin babası rahmetli Ahmet amca '(Kadayıfçı Ahmet' diye bilinirdi), Fotoğrafçı Hacı'ya (Mehmet Varlık) göndereceği üzümleri neden acaba KENDİ ELİYLE ve ÖZENLE seçerek gönderirdi?
Bunun yanıtını Ali de, ben de biliyoruz ama merak eden diğer hemşehrilerimizin de bilgilerine sunmak isterim:

Kadayıfçı Ahmet amca ile Fotoğrafçı Hacı amca ayni yaşta ve teyze çocukları idiler. Birisinin annesinin adı Alime, diğerinin Gülayşe idi. Alime ve Gülayşe ninelerimiz de benim dedem Helvacı İbrahim Çavuş'un kızkardeşleri idi. Bu üç kardeş (Alime-Gülayşe-Helvacı İbrahim Çavuş), Helvacı Hacı Ahmet Efendi ile eşi Iraz (Raziye) Hanım'ın çocukları idi.

Ben Ali Haydar için zaman zaman 'çok yakın akrabam' derken boşuna söylemiyorum; biz ayni kökten geliyoruz...

Hepsini de rahmetle anıyorum, mekanları cennet olsun...

TC Turhan Eset: Tavşan Böreği hariç her bir çeşitten Anneanne'min bağında vardı.Hey gidi günler hey!!..Bu arada hafızana hayran oldum.Onun için kabına sığamadığını hissetmiştim zaten.Geçmişte bir yolculuk ,o güzelim bağlarda gezinti yaptırdığın için teşekkür ederim Pamuk Yürekli Sert Adam.

Ali Haydar Çetinkol: İbrahim Merhaba ! Nasılsın ? Atila Merhaba ! Nasılsın ? Çok güzel yorumlar !.. Siz benim belleğimi tazeliyorsunuz !.. Her yorumunuz 'BİR KONU ' başlığı oluyor benim için !.. Biraz yoruluyorum o kadar !.. Bence değer !.. Örneğin " KADIKÖY DİLMİTİ " konusunda İbrahim'in yorumuna aynen katılıyorum. Evet büyüklerimiz BABADAĞ yerine KADIKÖY derdi !.. Kurtuluş Savaşı döneminde 24.Mayıs.1919 'da Sarayköy'ün MİLLİ MÜCADELEYE katılma kararı verildikten sonra , 1919-1920-1921 yıllarında ağırlıklı olarak yaşlılar, kadınlar, çocuklar KADIKÖY'e göç etmişlerdir. Bu göç eden aileler arasında ANAMLAR DA vardır. Kadıköy'de ANNEANNEM (NİNEM ) hastalanır ve orada vefat eder !.. ANNEM ; " Anacığımı dört adamın sırtında getirdik " derdi... Rahmetli konu açıldıkça anlatır durudu !.. Bu anınmı da anımsattığın, anımsattığınız için de çok teşekkür eder, gözlerinizden öper, sevgiler ve saygılar sunarım .... Selamlar...

Ali Haydar Çetinkol :Turhan Ablacığım Merhaba ! Gününüz aydın olsun ! Yapılan " YORUMLAR " benim pestilimi çıkarıyor ve benim yorulma nedenim oluyor ? NEDEN ?.. Her dosttum beni "GÜL BAHÇESİN'den " gül devriştiriyor !.. ama rahatlığı hiçbir şey ile karşılaştırılmaz !.. Çünkü ; 100 psikologa gitmiş gibi " dasarj " oluyorum !.. Siz çok sağlıklı uzun yaşayın emi !.. Biz 6 kardeşiz. 5 oğlan, bir kız kardeş. Bundan sonra 7 kardeşiz diyeceğim !.. Siz de benim kızkardeşim, ablamsınız !.. Bu böyle biline !.. ve kabul edilmesi dileğiyle , en derin hürmetlerimi sunar, ellerinden saygıyla öperim !.. " ..... işte geldik / işte gidiyoruz / hoşçakal Halep şehri .... " Selamlar...

TC Turhan Eset: Canım başım üstüne aldım kabul ettim gururla,sevgiyle.İnsanların her zaman sahici sevgi,saygı ve en önemlisi güvene ihtiyacı vardır ki yaşamın anlamından daha çok keyif alınabilsin.Herkes öğüt dinler ama yalnız akıllılar faydalanır.Sevgiyle kucaklıyorum kardeşim.

Kudret Varlık :sevgiliAli abicim, rahmetli Dedem'i görmek nasip olmadi ama cogu kez neyi sevip nelerden hoslanmadiginada bana cok iyi anlatildi.,, ama her halukarda tatliya olan düskünlügü rüzgar'a karsi olan soguklugu(rüzgar ciktimi dükkani kapatir gidermis;;))) hep anlatildi bana Rahmetli'yi bu arada andigin icin tesekkür ederim saglikla kal...!

Celalettin Tezer: Sarayköy sayfasında görmek istediklerimiz bunlar. hepinize teşekkür ediyorum arkadaşlar

Gazi Körez: 1973 MÜYDÜ,KADİR ÇETİNKOL'UN HAPİSTEN ÇIKIŞINI BU BAĞDA SABAHA KADAR İÇEREK KUTLAMIŞTIK 10-12 KİŞİ.YANLIŞ HATIRLAMIYORSAM.

Ali Haydar Çetinkol: Değerli Kadim Dostum Merhaba !.. Nasılsınız ?.. 1-17 aralık arası Sarayköy'de idik ... Kulaklarını çınlattık !.. Evet evet ... Kadir Abimin hapisten çıkışını bağda kutlamıştık !.. Kalabalık bir arkadaş grubu ile birlikte olmuştuk !.. Hoş bir sada idi !.. TARİH : 20/ Ağustos / 1972 . Ben , Perihan ve Kayınvalide selâmlar gönderiyoruz !.. Sevgiler ... Saygılar ...

Gazi Körez: HEPİNİZE KUCAK DOLUSU SELAMLAR VE SEVGİLER!YENİ YILINIZI ŞİMDİDEN KUTLUYORUM.

Sarayköy sevdalısı bir usta ressamımız, Sevgili Orhan Güler dost'un bir Sarayköy görselini de konuyla ilintisi nedeniyle sizlerle paylaşmak istedik. Beğeniyle izleyeceğinizi düşünüyorum. 
Esenlik ve dostluk dileklerimle.

16 Ocak 2014 Perşembe

SARAYKÖY 'DE KULLANILMIŞ VE HALEN KULLANMAKTA OLDUĞUMUZ SÖZCÜKLER / Ali Haydar ÇETİNKOL

SARAYKÖY 'DE KULLANILMIŞ VE HALEN KULLANMAKTA OLDUĞUMUZ SÖZCÜKLER /  Ali Haydar ÇETİNKOL

MERHABA DOSTLARIM !
Sarayköy ve çevresinde eskilerde ve bugün de konuşma dilinde kullandığımız ( A - K arası ) öğrenebildiğim ve anımsadığım ' SÖZCÜKLERİ ' siz değerli hemşerilerime sunuyorum ! ( L - Z arası sözcükleri ' ikinci ' bölümde sunacağım ) . Anlamlarını da yazarsam , çok uzun olur düşüncesiyle ; sadece ' SÖZCÜKLERİ ' yazacağım. Zaten çoğumuzun bildiği ! sadece anımsatmak adına ! yazıyorum ' sözcükleri ' ...

LÜTFEN ! Sizlerde ekleyin ve düzeltin !.. Hepimizin bildiği ! birkaç konuyu anımsayalım :

ŞİVE , KONUŞMA ÇEŞİTLERİ ;

Bir dilin değişik kültür düzeyine göre gösterdiği ayırtıya ' şive ( = söyleyiş ) ' denir ... KONUŞMA DİLİ , YAZI DİLİ ; Hiçbir ulus bu iki dil arasındaki ayrılığı büsbütün silememiştir . Konuşmada ' gelişigüzelliğe' kendini kaptıran kişi , yazıda ' kurallalara ' bağlanmak gereğini duyar ... SÖZCÜKLERİ ' YAZILDIĞI ' gibi (Ekleme ve düzeltme yapan DOSTLARIMIN ! HEMŞERİLERİN ! sözcüklerini veya deyimleri aynen alacağım ! ) SUNUYORUM :

A ) Abani , acur , akran , (Alçı-fıçcık -İ.Helvacı ),(amalsız-İ.Helvacı),(annı kabağı-deyim-İ.Helvacı), (anneç-Kudret Varlık), âmâ , atıcı ,(aşıraşı- İ.Helvacı), ayaz , andık ...

B) Bediren , bedren , börtmek , bağdaş , bambul , baran , baylan , belemek , belermek , bet , borani ,(bulmeç- İ.Helvacı), burçak ...

C ) (cali-bali - İ.Helvacı ), Cizoz , cibre , cibin , cibinlik , çingil , çılbır .

Ç ) Çelme , çepel , çırpı , cıvgın , çifteli , çiselemek , çisenti , çitilemek, çivit ,(çokundurmalı- İ.Helvacı ), çöğür , çüş ...

D )(Dığan-İ.Helvacı), Dolak , dolama , dangalak , değnek , deh , demin , denk , dirgen , dişlek , divit , divitin , dorum , döktürmek , döşek , döven , dülger ...

E )(ende - İ.Helvacı),(engastan-İ.Helvacı), Eytam , embel , eneze , enser , entari , emme , emprime , elulağı , emsal , essah , esvap , eşkin , evlek ...

F ) Fodul , fayton - payton , fistan , fotin - potin ...

G )(gaynatma-İ.Helvacı), Göce , güdrük , gencer , gaile , gedik , gövermek , göver , göynek , garaz- garez , gergef , gevrek , gıcır gıcır , gıybet , gine , girişken , görmemiş , gudubet , günbalı , güvey ...

H ) Hamsin ,(ha dendi-İ.Helvacı),(hah şööle - İ.Helvacı), hergele , harar , hacet , hallaç , hamamcı (argo) , ham hum , harana , harım , harın , haydin , heder , helak , heves , hımhım , hımbıl , hıyanet ,(höle- İ.Helvacı), höst , hürya ...

I İ ) Izbandut , ibrik , ilenç , ilmek , imrenmek , inme , intizar, ipil , istida , izansız , izbe ... K) Kanare ya da kanara , kirmen , kekre, kabara , kabir , kademli , kaltak , karakullukçu , karık , kavaf , kavurga , kayarlamak , kaydırak , kayrak , kaytan , kepaze,(kepeksiz-mecazi-İ.Helvacı), kesek , kevgir , kınnap ya da kırnap , kıpkıp , kırnav , kolan , koşum , kubat , kukuman , kulunç , kuyruklu , küseğen ...

Eşref saatinizde şöyle bir gözden geçirin ve lütfen çocuklarınız- torunlarınız ile paylaşın !.. İyi- güzel-candan... paylaşımlar diler , saygılar... sevgiler sunarım !

SÖZCÜKLERİN ANLAMLARINI DA YAZARSAM ÇOK UZUN OLUR DÜŞÜNCESİYLE ! ; SADECE " SÖZCÜKLERİ " YAZIYORUM ... LÜTFEN !.. SİZLERDE EKLEYİN VE DÜZELTİN !..

L - LÖK , LALETTAYİN , LÂFÇI , LÂFEBESİ , LÂHAVLE , LANDON ...

M- MAYA , MALAK , METELİK , MECİDİYE , MEHEL , MENDERES , MIH, (Mıstıvecik-İ.Helvacı), MERZE , MADEM , MARAZ , MATAH , MAYASIL , MAYHOŞ , MECAL , MERET , MERKEP , MERMERŞAHİ , MERTEK , MIZIKÇI , MUHACİR , MUNİS , MUSAKKA , MUSANDIRA , MÜSTAMEL , MUTİ , MUZİP , MÜBREM , MÜSTANTİK , MAHSUS , MASURA , MEŞGALE , MEYMENETSİZ , MEZBELE , MİKÂP , MİNTAN , MORUK , MUKALLİT , MÜSTAHAK ...

N - (Nahanda-İ.Helvacı), NİFİRGE , NETAMELİ , NİSPET , NODUL , NÜZUL ...

OÖ - (Önkürü-Hüseyin Çağırgan), (Ökü veya Oku=Baştaki Ö veya O harfi uzun okunur-İ.Helvacı),(Öngücü-İ.Helvacı), OVMAÇ , ÖVENDİRE , ÖTÜRÜK , ÖTÜRÜ , OBÜS , OMCA , ONCULAYIN , ONDULE , ORDUBOZAN , OSURUK , ÖBÜRKÜ , ÖĞÜRMEK ...

PR -(Patıla-İ.Helvacı), PUSAT , PALAN , PALDIM , PEŞKİR , PEPE , PİRON , PAPUÇ , PALAS- PANDIRAS , PANTUFLA , PASAK , PATAVATSIZ , PATİSKA , PAZVAL , PAZVANT , PELTEK , PERDAH , PEŞTAMAL , PİNTİ , POYRAZ , RAHMET , RENÇPER , REVAN ...

SŞ - SAMUT , SOKUM , SAKIR - SAKIR , SALKIM , SASI , SEKTE , SIĞINTI , SIKKIN , SINDI , ŞARPINA , ŞAHBAZ , ŞASON , SULFATA , SİNMEK , SİNSİCE , SÖKÜN , SÖVME , SULUSEPKEN , SÜBEK , SÜMKÜRMEK , SÜMSÜK , SÜNEPE , SÜNMEK , SÜRTÜK , SÜSMEK ...

T - TAHRİR , TEPSERMEK , TAFTA , TAKUNYA , TAMAH , TELVE , TEPİK , TERES , TEVEK , TEVELLÜT , TOKMAKÇI ,(Tokuç-İ.Helvacı), TUTAM ...

UÜ - URGA , UÇKUR , UFUNET , UYUNTU , ÜLEŞMEK , ÜNLEMEK ,(Ürgümbeç-İ.Helvacı), ÜSTELİK , ÜŞENGEÇ , ÜVEZ ...

VY - YÜNÜM , YALABIK , YALAK , YANŞAK , YAVSI , YAYINTI , YAYVAN , YAZMA , YERSİZ , (Yüklük-İ.Helvacı), VICIK , VIDI - VIDI , VIRT- ZIRT ... (Yo= kere anlamında ; üç yo, dört yo ... -Hüseyin Çağırgan)...

Z - ZEMHERİ , ZEBELLA , ZEVKLENMEK , ZEVZEK , ZIBARMAK , ZIKKIM , ZINGADAK , ZİYADE ,,,

ESENKALINIZ !..
GERİSİ HAYAT ...
*************************
TC Duygu Soylar: Turan bambul ne demek çok merak etmişimdir yıllardır.çünkü bambul fatma diye bir teyze var soramıyoda insan ..komik ama merak işte...
********************
Ali Haydar Çetinkol: Sevgili Yeğenim Merhaba !.. BAMBUL : Kurtçuk evresinde " ekinlerin kökünü " , ergin evrede " başakları kemiren " ; kahverengi , kınkanatlı BÖCEK . Asmalar tam uyanırken ( bu günlerde ) tomurcukları yer ve sürü halinde olurlardı !.. Ben " asmalardan " bu böcekleri biliyorum !.. Gözlerinizden öperim !..
********************
TC Mehmet Yaman: Herkese selam,Eskiden sarayköyde yaşlı bambul dayı vardı,ağzından sigara hiç eksik olmazdı,dayıbaşılık yapardı.Birde patlamış mısıra da bambul denildiğini hatırlıyorum...
********************
TC Duygu Soylar: Turan zannedersen benim bambul teyze bu dayının kızı...
********************
TC Mehmet Yaman: Oğlu kızı varmıydı bilemiyorum ama olabilir..,
********************
İbrahim Helvacı: Sevgili kardeşim Ali Haydar'ın çalışmasına, hatırladığım bazı Sarayköy sözcükleri ile katkıda bulunmak isterim; (A - K ARASI):"ALCI-FIÇCIK", "AMALSIZ", "AŞIRAŞI (=aşure)", "BULMEÇ", "CALİ-BALİ", "ÇOKUNDURMALI", "DIĞAN", "ENDE (sondaki E harfi uzun okunur)", "ENGASTAN", "GAYNATMA", "HÖLE (Ö harfi uzun okunur)", "HA DENDİ!..", "HAH ŞÖÖLE!", "KEPEKSİZ (mecazi)"...
********************
Kudret Varlık: sevgili her iki akrabama'da birde naciz-ane katkida bulunmak isterim..ANNEC'te ANNAC..yani karsi..karsida karsi taraf olmasi lazim..!!? yasimin yettigince katkida bulunabildiysem ne "MUTlU TÜRKÜM" diyene.. SARAYKÖYLÜ'yüm diyene.... saglicakla kalin sevgi selamlarimla..!!
********************
İbrahim Helvacı: Kudret, "ANNEÇ (=karşı tarafta, tam karşıda)" sözcüğünü hatırlatınca ben de "TAM ALNININ ORTASI" anlamını taşıyan bir diğer Sarayköy deyimini hatırladım: "ANNI (veya ALNI) KABAĞI"...
********************
Kudret Varlık: abicim sende daha cok sözcüklerimiz vardir.. eseleyip deselemek lazim.. sevgilerimle.. abe Temmuz' sonu ordayim.. haberin olsun.. hoscakal..!
********************
İbrahim Helvacı: Kudretçiğim, inşaallah kısmet olur da Temmuz'da Sarayköy'de görüşürüz. Annene sevgi, saygı ve selamlarımı iletir misin?...
********************
Kudret Varlık: ne demek abi, basim üstüne..
********************
Kudret Varlık: abi biraz önce aradim sizin hepinize selami var hepinizi öpüyor.. Saarayköy'e gelince beni arasin dedi ,, sen; ben geldimmi gelirim.. Yenge demissin.. aynen duydugumu aktariyorum...;;))..iyi aksamlar!
********************
İbrahim Helvacı: Teşekkürler Kudret. Naciye yengem doğru hatırlıyor. Mayıs'da Sarayköy'e gittiğimde, söz verdiğim gibi, kendisini mutlaka ziyaret edeceğim. İyi akşamlar dilerim.
********************
TC Atila Girgin: Sevgili Ali Ağabey, eğer izin verirseniz, bu değerli ve yöresel bilgilerin kent belleği oluşturulmasına katkı adına "Sarayköy Özlemi - Nostalji" de paylaşılmasını istiyorum. Bölgesel değerlerin, belgesel bir sayfa olarak planlanan bu sayfada da bulunmasında yarar var. Dostluk ve esenlikler dilerim.
********************D TC Hüseyin Çağırgan: "önkürü" var.Bir de kere anlamındaki "yo". üç yo,dört yo :)))))))))
********************
İbrahim Helvacı: Sevgili kardeşim Ali Haydar'ın çalışmasına, hatırladığım bazı Sarayköy sözcükleri ile katkıda bulunmak isterim; (L - Z ARASI):"MISDIVECİK", "NAHANDA", "ÖKÜ (veya OKU), (baştaki Ö veya O harfi uzun okunur)", "ÖKÜRDE (veya OKURDA), (baştaki Ö veya O harfi uzun okunur)", "ÖNGÜCÜ", "PATILA", "TOKUÇ", "ÜRGÜMBEÇ", "YÜKLÜK"....
********************