31 Ekim 2009 Cumartesi

Sarayköy Anıları - 4 / İbrahim Helvacı

Sarayköy Anıları - 4 / İbrahim Helvacı

Sevgili İbrahim Helvacı arkadaşımızın Sarayköyün geçmişten geleceğe uzanan bilgi zinciri için katkı özellikteki bir iletisini sizlerle paylaşmak istiyorum. 
İleti aşağıda sunulmuştur.

“Değerli kardeşim,
"DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER" i izlemeye devam ediyorum. Siteye yazdıklarınız ve eklediklerinizle Sarayköy’ün tanıtımına güncel katkıda bulunmaktan öte Sarayköy’ün gelecekte tarihini inceleyecek/yazacak kuşaklara önemli bilgi ve belgeler bırakıyorsunuz; bu ikincisi bence daha önemli, sizi bir defa daha kutlarım.

Bugün siteye eklediğiniz deve güreşleri ve Sarayköy tanıtım filmini linklerine de girdim ve izledim. Sarayköy Kaymakamlığının ve Belediyesinin sitelerine her gün göz atarım; böylece orada olup bitenleri, ölenleri-kalanları izlemeye çalışırım.

Sizin bugün link verdiğiniz Sarayköy Tanıtım Filmini de Kaymakamlığın sitesine ilk eklendiği günlerde (sanıyorum 3–4 yıl önce) izlemiştim. O filmde önemli olduğunu düşündüğüm bir hata gördüm ve bunun düzeltilmesi istemimi hemen siteye yazdım; ama hiç bir düzeltme yapılmadı. Bugün bile aynı hata yayınlanıp duruyor. Hatalı konu şudur: O filmde Sarayköy’ün ünlüleri arasında Nevzat Atlıg'ın ud çalarken bir görüntüsü veriliyor ama o görüntü Nevzat Atlığ'a değil Selahattin İcli'ye ait. Pek çok insanın "aman canim sen de, bunu bu kadar önemseyecek ne var" diyeceğini biliyorum, ama ben iki nedenle öyle düşünmüyorum: 1) Hem Nevzat Atlığ hem de merhum Selahattin İçli gibi iki büyük usta ve beyefendiye karşı Sarayköylüler olarak haksızlık ve ayıp etmiş oluyoruz, 2) Onlarca/yüzlerce yıl sonra yapılacak kültür ve musiki tarihi araştırmalarına hatalı bir kayıt bırakmış oluyoruz; bunu da Kaymakamlık yapıyor, daha ne olsun?

Kaymakamlığın sitesinde karsılaştığım başka eksik ve/veya hatalar konusunda da tespitlerim oldu. Onlara de girip konuyu uzatmak istemiyorum ama ne yazık ki onlarla ilgili düzeltme istemlerime de bir yanıt alamadım.
Böylesine küçük küçük hataların ve özensizliklerin yıllar içinde olağanüstü boyutlarda yaygınlaşması; bundan da vahim olmak üzere, bunların hiçkimse ve hiçbir kurum tarafından önemsenmiyor olması bir kısır döngü yaratıyor. Bu kısır döngü ile giderek büyüyen bu sarmalın toplumumuzda var olan genel karmaşanın nedenleri arasında görüyor ve ülkemin geleceği açısından umutsuzluğa kapılıyorum.

Sarayköy tanıtım filminden nerelere geldik; içinizi karartığım için özür dilerim ama içimden bunları yazmak geldi...

Dostluk ve esenlik dileklerimi gönderiyorum.
İbrahim Helvacı”

Sarayköy Anıları - 3 / İbrahim Helvacı

Sarayköy Anıları - 3 / İbrahim Helvacı

Sarayköy sevdalısı güzel insan, sevgili dost İbrahim Helvacının Facebook’taki “Dünyadaki Sarayköylüler Gurubu” na ait tartışma konularından alıntıyla bir döneme ışık tutmak ve katkı sağlamak adına aktardığı bilgileri siz değerli dostlarla paylaşmak istedim. 
İleti aşağıda bilgilerinize sunulmuştur.

“Günaydın Atila Bey,
"DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER" sitesine önceki gün eklediğiniz "çayır çimen geze geze" türküsü, sizin de belirttiğiniz gibi benim söz ettiğim "Naha Meryem..." türküsü değil; sadece bir dizesinde benzerlik var, iki türkünün nağmeleri de tamamen farklı.
Bildiğiniz gibi, "Çayır çimen geze geze" çok bilinen eski bir halk türküsüdür. Çocukluğumdan itibaren dinlediğim bu türkünün özgün nağmeleri ile daha sonraki yıllarda Anadolu-pop tarzında düzenlenmiş nağmeleri hala kulaklarımdadır. Bu türkü hakkında bugün internette yaptığım bir gezintide bunun bir Isparta türküsü olduğunu, Mavi Işıklar Grubunun 1966 Hürriyet Altın Mikrofon yarışmasına bu türkünün Anadolu-pop tarzındaki yeni düzenlemesiyle katılarak 2.nci olduğunu öğrendim.

Bu arada benim "peşine düştüğüm" "Naha Meryem" türküsü ile ilgili olarak internetten konuya en çok yaklaşabildiğim ve sizinle paylaşmak istediğim bilgiler ise şöyle:

—Turhan Karabulut adıyla internette yaptığım aramalardan bu türkü ile ilgili bir sonuca ulaşamadım. Turhan Karabulut 1925'te İzmir’de doğmuş; Muzaffer Sarisozen tarafından kurulan Yurttan Sesler korosunun kurulusundaki çekirdek kadroda yer almış ve 1970'li yılların başında Radyo'dan emekli olduktan sonra aktif müzik yaşamını sonlandırmış.

-Google arama motoruna "naha Meryem" yazarak girdiğimde karsımıza bir tek link çıkıyor:
http://www.scribd.com/doc/6694438/HALK-BL1
Buradan tüm Ege illerinin her birindeki sosyal ve kültürel yasamla ilgili oldukça ayrıntılı bilgiler içeren bir çalışmaya ulaşıyoruz. Çok değerli, ayrıntılı ve derli-toplu bilgiler içeren bu çalışmadaki "Denizli" bölümünün "Kadın Oyunları" başlığı altında (Bölüm: 4.6.1.A) "Naha Meryem" yazıyor, ancak başka ayrıntı yok. Orada verilen kaynakçaları izleyerek bir sonuca ulaşılabileceğini düşünüyorum. Zaten önümüzdeki 1–2 ay içinde Sarayköy’e gitme planım var; zaman bulabilirsem Denizli'deki kütüphaneye uğrayıp bu konuyla ilgili biraz kitap karıştıracağım.
Yukarıda sözettiğim çalışmanın Denizli ile ilgili bölümünü hızlı ve yüzeysel olarak okudum ve daha sonra ayrıntılı olarak okumam gerektiği sonucuna vardım. Şu anda bile önemsediğim bazı bilgilere ulaştım. Okumayı tamamladığımda bunları da sizinle paylaşırız.
Dostça selamlar,
İbrahim Helvacı”

Sarayköy Anıları - 2 / İbrahim Helvacı


Sarayköy Anıları - 2 / İbrahim Helvacı

Değerli Dostlar; bu sayfada sizlere Sarayköylü güzel insan, Sarayköy sevdalısı Sevgili İbrahim Helvacı Arkadaşın bana aktardığı ve bir döneme ışık tutacak bilgileri sizlerle paylaşacağım.

Sayın Girgin,
İnternette gezinirken bir rastlantı eseri blog’unuza ulaştım. Birbirimizi doğrudan tanımasak bile birer Sarayköylü olarak paylaştığımız pekçok ortak anımız olduğunu gördüm.
Ben de Sarayköylüyüm. 1966 yılında üniversite eğitimim için geldiğim Ankara'da kaldım ve o zamandan beri Ankara'da, ama hep Sarayköy’ü anarak yaşıyorum. Babam (3 sene önce vefat etti) ve annem (halen yaşıyor) Sarayköy’de oturdukları ve aslında Sarayköy’e olan gönül bağımı hiç koparmadığım için her fırsatta Sarayköy’e gider, hem ailemi hem akrabalarımı ve hem de çocukluk arkadaşlarımı ziyaret ederim; bu ziyaretlerden de büyük keyif ve mutluluk alırım.

1954–55 öğrenim döneminde Gazi İlkokulunda Abdullah Aslankara'nın öğrencisi olarak 1. sınıfı okudum. Sonraki sınıflarda ise 24 Mayıs İlkokulunda Galip Haznedar’ın öğrencisi oldum, 1960 yılında ilkokulu bitirdim. 
1960–63 yılları arasında Sarayköy Ortaokulunda başladığım orta öğretimimi 1963–66 yılları arasında da Denizli Lisesinde tamamladım.
Çok kısa bir faz farkı ile sürdürdüğümüz ilkokul ve ortaokul eğitimlerimizde ortak anılarımızın bulunması da çok doğal. Ancak ilkokuldan itibaren anılarınızı böyle derli-toplu, fotoğraflayarak yayınlamış olmanızı gıpta ile karşıladığımı da belirtmek isterim ve sizi yürekten kutlarım. Bu vesile ile ortaokul 1. sınıfta matematik ve tabiat bilgisi derslerinde öğretmenim olan babanız Sayın Hüseyin Girgin'e sağlıklı ve uzun bir ömür dilerim; lütfen kendisine saygılarımı iletiniz.

Geç okuduğum Sarayköy’le ilgili anılarınızın bazı bölümlerine katkıda bulunmak üzere 'blog'unuza bir-kaç küçük yorum ve bilgi ekledim. Bunlar sırasıyla şöyle:
1) Sarayköy Ortaokulu Öğretmenleri (1964–1967), (17 Şubat 2008),
2) Denizli Yöresinin Yemek Kültürü, (22 Nisan 2008),
3) Sarayköy Ortaokulu-1960'lı Yıllar, (8 Ocak 2009),
4) Sarayköy Ortaokulu-1960'lı Yıllar (2), (11 Ocak 2009),
5) Sarayköy 1950'li Yıllar, (11 Ocak 2009).

Sarayköy hakkında yazdıklarınız ve yazacaklarınızı zevkle okuyacağımı ve bunlara hafızamın ve aklimin erdiği kadar katkıda bulunmaya gayret edeceğimi bilmenizi isterim.
Sağlık ve esenlik dileklerimle.

29 Ekim 2009 Perşembe

Sarayköy Anıları - 1 / İbrahim Helvacı


Sarayköy Anıları - 1 / İbrahim Helvacı 

Değerli Dostlar; bu sayfada sizlere Sarayköylü güzel insan, Sarayköy sevdalısı Sevgili İbrahim Helvacı Arkadaşın anılarıyla baş başa bırakacağım.
O satırlar; 1930-1960 arası yıllara ait bir dönemin Sarayköyüne ışık tutabilecek içerikte. 
İleride Sarayköy’e ilişkin yazılabilecek yazılara kaynak olabilecek özellikler taşıyor. Önemsediğim bu ve diğer anılarını sizlerle bölüm bölüm paylaşmak istiyorum. 
Bu ilk sayfayı İbrahim Helvacı Sarayköy Anıları – 1 başlığı altında yayınlıyorum. Diğerlerini daha sonra Anılar 2,3,4 vb. olarak okuma fırsatı bulacaksınız.
Sizlerinde önemsediği, aktarılma gereğine inandığınız anılarınız olursa, lütfen blogdaki yorum kısmına yazarsanız sevinirim. Onları da yayınlayarak paylaşmaktan mutluluk duyarım. Dost kalın, dostlukla kalın.

Özgün metin paylaşılmak ve katkılarınız alınmak üzere aşağıda sunulmuştur.

“Babam Ahmet Helvaci'nin asil mesleği manifaturacılık değil dede mesleği olan helvacılıktır. Yani rahmetli babam helvacılığı, dedesi Helvacı Hacı Ahmet Efendi ve babası Helvacı İbrahim Çavuş'dan miras almıştır. Seyyar kundura tamircisi Mehmet Efendinin oğlu Arif Böcek de ilkokulu bitirdikten sonra dedemin helvacı dükkânında (ben doğmadan önce) çıraklığa başlamış; asker dönüşünde babamın helvacı dükkânında çalışmaya devam etmiştir. Arif Böceği ben hep öz ağabeyim gibi bilmiş ve sevmişimdir ve de hep 'ağabey' demişimdir; o da bana hep öz kardeşi gibi davranmıştır. Simdi onların hepsi sonsuz uykularındalar; ışıklar içinde yatsınlar.

Bugün Atatürk Caddesi cephesinde Özel İdarenin girişi bulunan ve yani basindaki Türk Ocağı Sokağı cephesinde uzanan iki katli kâgir yapının yerinde 1955 yılına kadar kerpiçten yapılma, tek katli, yüksek ve büyük bir helva-tahin imalathanesi vardı. Dedemden babama miras kalmış olan bu imalathane tüm yapı derinliğince uzanırdı ve Atatürk Caddesi cephesinde perakende satış bölümü yer alırdı. 

Babam, 1954 yılının şartlarında ağır kabul edilen bir ameliyat geçirdi ve böbreğinden taş alındı. Ameliyattan sonra, doktorların önerisi üzerine ağır bir iş olan helvacılığı bıraktı ve o işi tamamen Arif ağabeye devretti. Eski helvacı dükkânını da yıkıp bugünkü iki katli kâgir binayı yaptı ve manifaturacılığa başladı. Ben o zaman 6–7 yaslarında idim ve babamın helvacı dükkânını şimdi bile gayet iyi hatırlıyorum. Babam 1966 yılının sonlarında manifaturacılığı da bıraktı ve kâgir binayı bugünkü sahibi olan Özel İdareye sattı.

Dedemden kalma helvacı dükkânının fotoğrafını yıllar sonra Sarayköy Belediyesinin web sitesinde gördüm ve heyecanla hatırladım.
sayfasında halen yayınlanmakta olan o fotoğrafı ekte iletiyorum.
Bu fotoğraf, bugünkü Atatürk Caddesinin efe meydanı yönünden belediye yönüne doğru, tam bugünkü Özel İdare Binasının olduğu noktadan çekilmiş. Hemen sol baştaki yüksek tavanlı dükkân dedemin / babamın helvacı dükkânı. Sonraki iki katli bayrak asılı bina Halkevi Binası. Bildiğiniz gibi Demokrat Parti iktidara gelince (1950) Halkevlerini kapattı. Fotoğraftaki Halkevi Binasında bayrak asili olduğuna göre bu fotoğrafın Halkevlerinin açık olduğu 1950'den önceki Sarayköye ait olduğu kesin. Halkevi binası 1960'lara kadar Sarayköy Gençlik ve Spor Kulübünün (bugünkü Sarayköyspor) lokal binası ve kahvehane olarak kullanılırdı. İki katli bu ahşap yapıyı daha sonraki yıllarda Arif Böcek satın aldı, yıktı ve yerine alt kati pastane, üst kati da konut olmak üzere bugünkü betonarme binayı yaptı.

Fotoğrafın sağ başında, babamın dükkânının karşısında, bizim çocukluğumuzdaki Ada Sineması (bugün kahvehane) binasının olduğu yer var. Ada Sineması binası yüksek bir binadır ama fotoğraftaki binalar tek katlı olduğuna göre fotoğrafta, sinema binasından önceki yapıları (dükkânları?) görüyoruz. Ada Sinemasının olduğu yerdeki yapıların tek katlı olduklarını düşünürsek bu fotoğrafı 1930'lu yıllara tarihlemek de mümkün olabilir.

Bu arada adını anmışken Sarayköy Gençlik ve Spor Kulübü hakkında da bir-iki konuya değinmek isterim. Hatırlarsanız, 1960'li yılların ortalarına kadar kulübün rengi sarı-kırmızı idi. Türkiye 1.inci liginde Eskişehirspor fırtınası estiği yıllarda o zamanki kulüp yöneticileri, Sarayköy Gençlik ve Spor Kulübünün renklerini Eskişehir’in renkleri olan kırmızı-siyah'a cevirdiler. 3.ncü lig kurulduğunda futbol yönetmeliği gereği kulübün adı Sarayköyspor oldu, renkleri de kırmızı-siyah olarak kaldı.

Dostluk ve esenlik dileklerimi gönderiyorum.
İbrahim Helvacı”

25 Ekim 2009 Pazar

SARAYKÖY ZEYBEĞİ / Atila Girgin

SARAYKÖY ZEYBEĞİ

Sarayköy Zeybeğini görsel bir sunu eşliğinde izleyeceksiniz.
Ulusal kurtuluş savaşının daha ilk evrelerinde organize olan yurtsever Sarayköylülerin direniş simgesi olan Sarayköy Efesi ve Sarayköy Zeybeği oyun havası o şanlı günlerden günümüze bir armağandır. Direnişin ve mücadelenin isimsiz kahramanlarına saygı ve şükran duygularımızla. 
Anıları yaşamımıza önder olsun.