21 Temmuz 2022 Perşembe

TENEKECİ – CAMCI ÖMER KÖYLÜ (ÖMER EFE) / HAKKI HAKAN TOK


TENEKECİ – CAMCI ÖMER KÖYLÜ (ÖMER EFE) / HAKKI HAKAN TOK

Yine bir 24 Mayıs kutlamasının birkaç gün öncesiydi. Yıllardır sürdürdükleri alışkanlıkla Sarayköy Belediyesinin zabıta memurları Buldan Caddesiyle 2. Sebze Pazarı Sokağın kesiştiği köşede bulunan dükkana gelip, tenekeci Ömer Köylü’yü her zamanki gibi birkaç gün sonra kutlanacak olan Sarayköy’ün milli mücadeleye katılış günü kutlamalarına davet etmişlerdi.

Daha o an heyecanlanan ve aynı zamanda bizim dükkan komşumuz olan Ömer amca hemen hazırlıklara başladı. Efe kıyafetleri yerinden çıkarıldı, çizmeler parlatıldı, tüfek cilalandı.

Ve o gün geldiğinde tüm haşmetiyle en sevdiği oyun olan Tavas Zeybeği’ni oynamaya başladı. Hem de dizlerini kıra kıra.

Zaten hikayemiz de aslında Tavas’ta başlıyor.

İşte esas mesleği tenekecilik, camcılık olan aslen Tavaslı Efe, Ömer Köylü’nün hikayesi:

Sene 1919. 1. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ediyor. Henüz taze bebek olan Ömer'in babası Çanakkale'de, savaşın enhararetli yaşandığı bölgede askerliğini yaparken maalesef şehit oluyor. Oracıkta, Şahindere Şehitliği'nde toprağa veriliyor. Ömer'in babasının lakabı Kadıköylü oğlu İsmail'di. Ailenin kökenleri hep Tavaslı. Amcalarla, dayılarla geniş bir aile.

Çok küçükken babasız kalan Ömer vatanın sıkıntılı günleri atlatıp, aydınlığa doğru yol alışını takip ederek büyüyor. Bir tenekecinin yanında çırak duruyor ve mesleği öğrendiğinde Ahilik töresi gereğince kendisine peştamal bağlanarak işyeri açma izni veriliyor. Alime ile evleniyor ve hemen akabinde askerlik için Çorlu’ya gidiyor. Askerlik dönüşü ise aklına nerden geldiyse Sarayköy’e gelip iş kurmak istiyor. 1940’ların başında eşiyle Sarayköy’e gelen Ömer Köylü önce Acıkuyu Sokağında kiralık bir ev tutuyor. Zaten bir süre sonra da hemen yanındaki evi satın alıp oraya taşınacaktır.

Kuracağı iş ise kafasında hemen hemen belliydi. Zaten Tavaslılar inşaatçılık, terzilik, leblebicilik, ayakkabıcılık veya tenekecilik işleriyle geçinirlerdi. Ömer Köylü tenekeciliği tercih etti. Tenekecilik o zamanın gözde mesleklerindendi. İlk dükkanını Eski Yoğurt Pazarı Sokağı’nda açan Ömer Köylü, aynı zamanda Tavaslı tanıdıklarının da dükkan komşusu oluyordu. Çünkü sağında ve solunda bulunan pek çok dükkanda ayakkabı tamircileri bulunuyordu ve hepsi Tavaslıydı. Bunlardan biri de ünlü futbolcu Melih Garipler’in babası Garip Yaşar’dı. Ömer Köylü’nün bu küçük dükkanının sahibi ise Manifaturacı Mehmet’ti.

O zamanlar tenekeciler tenekeden maşrapa yaparlardı. Tenekelere sap takılarak maşrapa haline getiriliyordu. Yine o yıllarda evlerde su, dolayısıyla çeşme yoktu. Su ihtiyacı mahalle çeşmelerinden tenekelerle su doldurularak karşılanıyordu. Bu su tenekelerini de işte tenekeciler yapardı. Çeşitli vesilelerle bir yerlerden parayla satın alınan veya bir şekilde tedarik edilen gazyağı ve benzin tenekelerinin üstüne muhafaza, yan tarafına sap yapılarak, bu tenekelerle eve su taşınması sağlanıyordu. Öyle ki zamanın uzak yerlere su taşıyan merkeplerinin heybeleri dört teneke su götürecek şekilde ayarlanmıştı.

Şimdi bana bu yazıyı yazmamda yardımcı olan Ömer Köylü’nün büyük oğlu Yaşar Köylü’den, eski günleri ve babasını dinleyelim:

‘’Ben ilkokulu bitirdikten sonra babamın yanında çalışmaya başladım ve kısa zamanda mesleğin inceliklerini öğrendim. Biz ifade ettiğin şeylerin yanında rende, süzgeç, ibrik, fener gibi malzemeler de yapardık. Yani bu gün ayrı ayrı sektörlerin yaptığı işleri biz ufacık dükkanımızda kısıtlı alet ve malzeme ile yapmaya çalışırdık. O zamanlar ki göreneğe göre yemekten sonra ailenin büyüklerinin ellerinin yıkanması için odaya bir leğen ve içinde su olan ibrik getirilirdi. Ailenin küçük fertlerinden biri ibrikle suyu uzatılan ellere döker, dökülen su leğenin içinde birikirdi. Sonra da sırtında bulunan havluyu yerde çömelen evin büyüğüne uzatırdı. İşte bu ibrik ve leğenler bizlerin eseriydi. O günlerde Sarayköy’de hemen hemen herkes yaz aylarında bahçeye göçerdi. Bahçeye gidecek kişiler için gece yolda kullanmaları için fener yapardık. Bu fenerlerin camları hiç unutmam İtalya’dan, Yugoslavya’dan sandıklarla gelirdi. Bizim de Gedikli Çayı üzerinde bir bahçemiz vardı. Sık sık giderdik. Yoğurt Pazarındaki dükkanımızda uzun süre kaldıktan sonra galiba 1968 yılında Buldan Caddesi’ndeki yerimize taşındık. Bu yeri Tepeköylü birinden satın almıştık. Burada da çeşitli imalatlarımız devam etti. Tenekeden su pompası yapardık. Bu pompaları çiftçiler, yağ satanlar, benzin satanlar alıyordu. Benzinci Osman bizden pompa alıp, bununla benzin ve gazyağı satardı. Hacı Zeki Erdoğan da bu pompalardan alırdı. Tenekeden soba ve soba borusu yapıp yaldızla boyardık. Kahve cezveleri en çok yaptıklarımızdandı. İbriği zaten söylemiştim. Bir de o zamanın deyimiyle alamancılar için uzun yola dayanacak tenekeler yapılırdı. Alamancılar verdiğimiz tenekelerin içine tereyağı, bal ve peynir gibi ürünler koyarlar, biz bunların üstünü daha sonra lehimle kapatarak sağlıklı bir şekilde ve bozulmadan Almanya’ya taşınmasını sağlardık. Sadece bunlar değildi yaptıklarımız. Tenekelere musluk takarak kahvehanelere çaydanlık niyetine satardık. Killi su yapmak için tenekeden kutu yapılırdı. Şerbetçilere şerbet tenekesi yapardık. Traktörlere de el atmıştık. O zamanın gözde traktörleri olan Gazlı Ferguson ve Deutz gibi traktörlerin radyatörlerinde oluşan delikleri lehim vasıtasıyla kapatırdık. Daha bitmedi. İspirto ocağı da yapardık biz bu küçücük dükkanda. Üç ayaklı ve 300 gram ispirto alacak şekilde ocak yapardık. Bu ocağın fitili kibritle yakılır ve genelde misafirlere bu ocağın üzerinde kahve yapılırdı. Yani çok çeşitli üretimimiz vardı. Ama zamanla aliminyum ve plastiğin çıkması bizim gibilerini çok etkiledi. Tenekeciliği aşağı yukarı sona erdirirken, camcılığa bir süre daha devam ettik.’’

Ömer Köylü’nün beş çocuğu olur. 1942’de Zeliha, 1946’da Yaşar, 1949’da Fatma, 1953’de İsmail ve 1957’de Sabahat doğar sırasıyla. Zamanla tenekecilik yanında cam işine de el atarlar. Bir süre tenekecilik ve camcılık beraber yürütülür. Bu arada Köylü ailesi 1966 yılında Hacı Ali Mersin’in belediyeyi geçince sağda kalan evini satın alıp oraya taşınırlar. Hakkı Karaca ve Nihat Güvenir, sağ ve sol komşularıdır.

Biraz da Ömer Efe’den bahsedelim. Aslında çocukluktan beri Tavas’taki efelere özenmektedir Ömer. Daha, küçük yaşlarda bile efe kıyafeti vardı. Güzel de bağlama çalıyordu. Sarayköy’e taşınırken yanına ilk aldığı şey efe kıyafetleri oldu, tabii ki bağlamasını da unutmadı. Sarayköy’de efe kıyafetlerini kuşandığı zaman dönemin fotoğrafçıları olan Ahmet Varlık ve Fotoğrafçı Karagöz diye anılan Hüseyin Güvenç eve gelip Ömer Köylü’nün bu anını fotoğraf çekip ölümsüzleştirdiler.

19 Mayısta, 23 Nisanda ama özellikle 24 Mayıslarda Ömer Köylü olmadan olmazdı. Ona ‘’Ömer Efe’’ de denilirdi. Efe kıyafetlerini, çizmesini giyer, silahını kuşanıp atına da binerek tören alanına giderdi. Tüfek ikiliydi. Genelde saçma atar ve törendekileri havaya sokardı. Kendisinin yanında on, on iki kızanı vardı. Gösterileri beraber yaptıkları gibi, tek başına da Ömer Efe enfes bir sunum yapardı. Her zeybeği severdi ama Muğla Zeybeğini, hele hele Tavas Zeybeğini döktüre döktüre oynardı. Bağlamasıyla Al Yazmam Dalda Kaldı ve Avşar Zeybeği türkülerini çalardı. Bu gibi resmi törenlerin yanında Ömer Efe düğünlerin ve yakın aile toplantılarının da değişmez efesiydi. Bu toplantılarda büyük bir tepsinin içinde kışın çerez, yazın ise mevsim meyvesi konulup hep beraber yenilip içilirdi. Ömer Efe bu toplantılarda bazen bağlama çalar, bazen de zeybek oynardı.

Yaşar Köylü babasının bir anısını da şöyle anlatıyor:

‘’Muhtemelen 1958 yılıydı. Hemşehrimiz Milletvekili Rafet Tavaslıoğlu önderliğinde Ankara’da –belki de ilk defa- bir Denizli gecesi yapılacaktır. Tavas’tan bir zeybek oyun ekibi istenir. Organizeyi daha sonra Sarayköy Kaymakamlığı da yapacak olan Tavas Kaymakamı M. Vedat Okay üstlenir. Tavas’tan ayarlanan beş, altı kişilik efe gurubu yanlarında Ömer Köylü’nün de bulunmasını ister. Ömer Köylü bu gruba Denizli’de katılır. Zeybek ekibi önce Denizli’de bir güzel ağırlanır. Pamukkale’ye giderek gezdirilir. Pamukkale’de bir hatıra fotoğrafı çektirirler. Ekip, daha sonra Denizli Belediyesi’nin temin ettiği bir otobüsle, Kaymakam M. Vedat Okay başkanlığında Ankara’ya götürülür. Denizli Gecesi, Ankara Palas Oteli’nin salonunda yapılır. Oyun ekibindeki kişiler, bir araya gelip günlerce çalışmamışlardır ama düğünlerdeki alışkanlıkları ile Tavas Zeybeğini ve diğer zeybek oyunlarını zamanın Başbakanı Adnan Menderes’in de bulunduğu ortamda bir folklor ekibi kadar baaşrılı şekilde, bir güzelce oynarlar. Oyunları çok beğenilir, Denizli’yi en iyi şekilde temsil ederler. Denizli ekibi ertesi gün Ankara’da gezdirilir ve Denizli’ye uğurlanır.’’

Tenekeci, camcı Ömer Köylü başta oğulları Yaşar ve İsmail Köylü, teyzesinin oğlu Osman Aslan olmak üzere çıraklar da yetiştirmiştir. Osman Aslan mesleği öğrendiğinde Acıpayam’da dükkan açmak ister. Kendisi de Ahilik töresi gereğince peştamal bağlanan Ömer Köylü Acıpayam’a gider ve çırağına Ahilik usulü peştamal bağlama töreniyle ustalık izni verir.

Tenekeci, camcı Ömer Efe, yani Ömer Köylü ne yazık ki 1979 yılında vefat etti. Şu anda Sarayköy’deki küçük kabristanda yatmaktadır. Komşumuz olan Ömer dedeyi ben hafif kısa boylu, biraz kilolu ve bıyıklı biri olarak anımsıyorum. Camcılığı küçük oğlu İsmail Köylü ilçemizde, plastik pencere kapı vd. yapımı şeklinde de torunu Ömer Köylü zamanın şartlarına göre devam ettirmektedir. Mesleğiyle ilçe halkına hizmet eden Ömer Köylü büyüğümüzün mekanı cennet olsun.

Son sözleri Ömer Köylü’nün büyük oğlu, ilçemizin eski esnaflarından Yaşar Köylü’ye bırakalım:

‘’Dediğim gibi ilkokuldan sonra okumayıp dükkanda çalışmaya başladım. Mesleğin inceliklerini öğrendim. Zaman geldi, askere gittim. Bir süre daha babamla çalıştıktan sonra ayrılmaya karar verdim. Kendi ayaklarımın üstünde durmalıydım. Bir süre tenekecilik, sobacılık yaptım. Yan komşumuz Süleyman Danış’tan sıhhi tesisat işi öğrendim. Onunla bir sene kadar beraber çalıştım. O sıralarda köylerde daha yeni yeni evlere çeşmeler bağlanıyordu. İş yoğunluğumuz vardı. 1970’li yıllar bu şekilde geçti. Daha sonra alet ve takımları satarak 1980 yılında İzmir’e taşınmaya ve dolmuşçuluk yapmaya karar verdim. Bir Ford Taunus aldım ve Balçova-Konak arası yıllarca çalıştım. Bu arabayı daha sonra Magirüs ile yeniledim. 2013 yılında mesleğe noktayı koyarak tam emekli oldum. Halen İzmir Balçova’da oturuyorum. Eşimin adı Şengül. Ömer, Seher ve Kevser isimli çocuklarım vardır.’’

Bu güzel anıların yeniden hayat bulmasına sebep olan Yaşar Köylü’ye teşekkür ederim.

* * * * * * *

KAYNAK: Hakkı Hakan Tok / “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” FACEBOOK GURUBU

15 Temmuz 2022 Cuma

1960' lı yıllarda ÇOCUKLUĞUMUZUN OYUNLARI / Mehmet Çevik

 1960' lı yıllarda ÇOCUKLUĞUMUZDA 

SEVEREK OYNADIĞIMIZ OYUNLAR / Mehmet Çevik

Haydi çocuklar, oynayın, hatırımı kırmayın,


Saklambaç, birdir bir, yakar top da, oynayın.

İp atlayın, hiç durmayın, çelik-çomak oynayın,

Uzun eşşek, yedi kiremit, oyunlara doymayın.

Yalvarırım, ne olur ! Beni de alın aranıza !

Topaç, fırıldak çevirin, hiç durmasanıza,

Sek sek oynayıp, yağ alıp, bal satsanıza,

Yorulunca ananızın dizine upuzun yatsanıza.

Fışkırık yapıp, harpçilik falan oynasanıza,

Sigara kaplarını kesip, fanti oynasanıza.

Prans falan oynayıp, koşun omuz omuza,

Hızlı koşun ! Yakalanmayın hiç domuza !

Şimdiki çocuklara bakıyorum da, hiç vakitleri yok oynamaya. Bizler oynayarak büyüdük. Çocukluğumuzdaki oyunları da hiç unutmadık. Rüyalarımıza girdi. Yıllar sonra hatıraları bile bize zevk ve renk verdi. Heyecan verdi. Bendeniz de bu mutluluğumu sizlerle paylaşayım, dedim. 

ÇÜNKÜ HAYAT PAYLAŞTIKÇA GÜZELDİR.  * * * * * * * * * 

BEN DE OYUN OYNARDIM KARNIM AÇ,
İÇİNDE TOPRAK, ELİMDE BAKRAÇ
HEM KÖREBE, HEM DE SAKLAMBAÇ
DURMAK NE DEMEK, KAÇ BABAM KAÇ
* * * * *
ÇELİK ÇOMAK VE YEDİ KİREMİTLER
VE ÇEVREMİZDE DOLAŞIRDI İTLER
HİÇ ÖNEMLİ DEĞİLDİ PİRELER, BİTLER
HAYATIMIZ OLMUŞTU BU GELGİTLER !
* * * * *
ELİMİZDE RENGARENK BONCUKLAR,
ÜSTÜMÜZDE ESKİ ÜSKÜ GOCUKLAR
AAHHH! NE ZEVKLİYDİ O OYUNLAR
BİR BİLSENİZ ZAMANE ÇOCUKLAR!
* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan FANTİ YA DA, SİGARA KABI OYUNU / Mehmet Çevik

 1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan FANTİ YA DA, SİGARA KABI OYUNU / Mehmet Çevik

FANTİ YA DA, SİGARA KABI OYUNU

Yaşıtlarımın belleklerinde ne kadar kalmıştır bilmiyorum ama, bu oyuna fanti oyunu denirdi. Oyundan sonra da kazandığımız fantilere mal denirdi. Sizin anlayacağınız her çocuğun zenginliği elinde bulundurduğu bu mallarla belirlenirdi. Bunlar o zamanki piyasadaki sigaraların kesilerek alınmış resimli ön kapakları idi. Onları düzgün bir şekilde keser, sipahi, yeni harman, yaka, gelincik karton şeklinde değilse, birinci, ikinci, üçüncü, bafra, subay, çamlıca, hisar gibi ince kağıttan yapılmışsa, onların altına karton yapıştırırdık zamk ya da incirle. Bunların her birinin piyasada az bulunurluluğuna ve ucuz pahalı oluşuna göre para gibi sayısal değerleri vardı. Bunları mahallelerde kurulan komisyonlar (!?) belirlerlerdi. Örneğin; Siyah renkli olan yaka, şatafatlı subay ve sipahi fantileri yüz, ikiyüze kadar çıkardı. Birinci, ikinci gibi sigaraların değerleri 5 e 10 a kadar düşerdi. Ortaya yedi kiremitte olduğu gibi bir daire çizer, fantileri üstüste koyardık, sonra da ellerimizdeki kaydırak taşlarıyla bunlara vurarak çizgiden dışarıya çıkarırdık. En fazla mal üten mahallenin ya da evin en zengin çocuğu olurdu. Bunları aramızda satarak ya da değiştirerek paraya da çevirebilirdik.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan HARPÇİLİK OYUNU / Mehmet Çevik

 1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan HARPÇİLİK OYUNU / Mehmet Çevik

HARPÇİLİK OYUNU

Tahtadan yapmış olduğumuz tabanca ve silahlarla, önce iki gruba ayrılır, mevzilere geçer ve birbirimize ateş ederdik. Kim diğer grubun hepsini vurursa, oyunu kazanırdı. Kuzenim ne yazıkki hiç ölmezdi, yani bir numaralı mızıkçıydı. Bu da beni deli ederdi. Ateş ederken, kuh, kuh, ya da, dahinana, dahinana diye acaip sesler çıkarırdık. Bu makineli tüfek sesiydi.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan FIŞFIRIK OYUNU / Mehmet Çevik

 1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan FIŞFIRIK OYUNU / Mehmet Çevik

FIŞKIRIK OYUNU

Kargılardan bir 30 cm kesip, ortasını da sıcak demirle delerek bir çubuğun ucuna çaput dolayıp piston yapar ve bunu kargının içine sokar, içine su çeker, önümüze gelen çocuğun üstüne atardık. Bir keresinde kuzenim geceyarısı bir remorkörün üzerinde giden adamın üzerine attı ve sigarasını söndürdü. Adam çok kızdı ama, traktör hareket halinde olduğu için onu yakalayamadı.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan YEDİ KİREMİT OYUNU / Mehmet Çevik

 1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan YEDİ KİREMİT OYUNU / Mehmet Çevik

YEDİ KİREMİT OYUNU

Açık alanda oynanır. İki grup hâlinde oynanır. Top, yedi adet yassı taşla oynanır.Oyuncular iki gruba ayrılırlar. Ortaya küçük bir daire çizilir. 7 adet kiremit veya yassı taş üst üste dizilir. Bir grup kiremitlerin (taşların) yanında kalır. Diğer grup ise taşlara altı yedi metre uzaklıkta yerlerini alır. Amaç, altı yedi metre uzaktan topu yuvarlayarak taşları yıkmaktır. Atış yapılıp taşlar yıkılınca oyun başlar. Top karşı takımdadır. Atışı yapan grup yıktıkları taşları tekrar üst üste dizmeye çalışırken diğer grup ellerindeki topu elden ele geçirerek onları vurmaya çalışır.
Topla vurulan oyun dışı kalır. Eğer vurulacak kişi atılan topu yakalayabilirse topu rakiplerinin alamayacağı yere fırlatarak takıma zaman kazandırmış olur. Onlar bu sırada taşları üst üste dizmeye çalışırlar.Grubun hiçbir oyuncusu kiremitleri deviremezse gruplar yer değiştirir. Tüm taşları dizen grup oyunu kazanır. Gruptaki oyuncuların tamamı taşları dizmeden rakipler tarafından vurulursa oyunu kaybederler.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan ÇELİK ÇOMAK OYUNU / Mehmet Çevik

 

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan ÇELİK ÇOMAK OYUNU / Mehmet Çevik

ÇELİK ÇOMAK OYUNU

Çelik çomak iki grup arasında oynanan bir oyundur. Gruplar en az ikişer kişiden oluşur. Oyunda biri 30cm. diğeri ise 70 cm.lik iki sopa bulunur. Düz bir yere çizgi biçiminde küçük bir çukur açılır. Çukurdan 20 adım geride bir çizgi çizilir. Oyunda ebe yoktur. Oyuna ilk önce hangi grubun başlayacağını belirlemek için seçim yapılır.
Seçimi kazanan grup oyuna başlamak için hazırdır. Karşı gruptan bir kişi elindeki uzun sopayı önceden açılan çukurun üzerine yatay olarak koyar. Oyuna ilk başlayan kişi önceden çizilen çizgiden elindeki küçük sopayı çukur üzerindeki sopaya atar. Vurur ise oyuna başlar. Önce uzun sopa yardımı ile kısa olan sopa havaya kaldırılır ve yere düşmeden yine uzun sopa yardımıyla kısa sopa olabildiğince uzağa atılır. Küçük sopanın düştüğü yere kadar oyunu kaybeden gurubun oyuncuları sekerek gider. Oyun bu şekilde devam eder.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan SAKLAMBAÇ OYUNU / Mehmet Çevik


1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan SAKLAMBAÇ OYUNU / Mehmet Çevik

SAKLAMBAÇ OYUNU

Oyuncu sayısına bir kısıtlama getirilmez. Oyunculardan biriebe olarak seçilir. Ebe bir duvara, ağaca ya da başka bir nesneye kafasını yaslar ve gözünü -genellikle kolu yardımıyla- kapatarak oyuncular tarafından kararlaştırılmış bir sayıya kadar birer birer sayar. Ebenin yaslandığı bu yere sobeleme yeri denir. Bu sırada diğer oyuncular ebenin onları göremeyeceği yerlere saklanırlar. Oyuncuların amacı, "Önüm arkam sağım solum sobe" diyerek saymayı bitiren ebenin onları aramak için sobeleme noktasından ayrıldığında gelip ellerini sobeleme noktasına dokundurarak sobe yapmaktır. Ebeden önce sobe yapabilen oyuncular kendilerini bir sonraki turda ebe olmaktan kurtarırlar ancak ebenin saklandığı yeri bulup kendisinden önce sobelediği oyuncu ise bir sonraki turda ebe olur ve oyun bu şekilde oyuncular oynamaktan sıkılıncaya kadar devam eder.
Yaygın oynanan saklambaç türlerinde ebenin sobelediği oyuncunun adını herkesin duyacağı şekilde bağırması gerekir. Ebenin, gördüğü oyuncunun adını herhangi bir nedenle yanlış söylemesi oyunun ebe tarafından kaybedilmesine yol açar ve buna 'çamlak çömlek patladı' denir. Oyuncular bir ağızdan 'çamlak çömlek patladı' diye bağırarak saklanmakta olan arkadaşlarını uyarırlar. Sonrasında ebe tekrar gözlerini kapatıp sayma işlemine başlar ve oyuncular saklanırlar.
Çeşitli yörelerde farkı adlarla saklambaç benzeri oyunlar oynanmaktadır.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan YAĞ SATARIM - BAL SATARIM OYUNU / Mehmet Çevik

 


1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan YAĞ SATARIM - BAL SATARIM OYUNU / Mehmet Çevik

YAĞ SATARIM BAL SATARIM OYUNU

Yağ satarım oyununda önce bir ebe belirlenir. Oyuncular yüzleri birbirine dönük halka oluşturacak biçimde yere otururlar. Ebe bir mendilin ucunu düğümleyerek eline alır. Bunu arkasında saklayarak halkanın çevresinde dolaşmaya başlar. Bu sırada da oyuna adını veren şarkıyı söyler:
Yağ satarım, bal satarım,
Ustam öldü, ben satarım.
Ustamın kürkü sarıdır.
Satsam 15 liradır.
Zam-bak Zum-bak
Dön arkana iyi bak.
Dolaşırken mendili belli etmeden oyunculardan birinin arkasına yere koyar. Arkasına mendil bırakılan oyuncu, bunun farkına vardığı anda mendili alarak ebeyi kovalamaya başlar. Ebe, yakalanmadan onun yerine oturursa, mendili alan çocuk ebe olur; yakalanırsa, oyun aynı ebeyle devam eder.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan SEK SEK / Mehmet Çevik

 


1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan SEK SEK / Mehmet Çevik

SEKSEK OYUNU

Seksek, yere tebeşirle birbirini izleyen kareler ya da daireler çizilmesi ve numaralanmasıyla oynanan bir oyundur.Pekçok çeşidi bulunan bu oyunun bir türünde oyuncular, çizili alanların içine sırayla yassı bir taşı ya da kiremit parçası atarlar. Eğer taş çizili alanların dışına düşer ya da çizgiye denk gelirse, taş atma sırası öbür oyuncuya geçer. Atış başarılıysa oyuncu tek ayağı üzerinde sekerken, taşı bu ayağıyla iterek bütün boşluklardan geçirmesi gerekir. Eğer öbür ayağı yere değer ya da boşlukların arasındaki çizgilere basarsa yanar ve sırasını kaybeder.Oyun aslında iki tur halinde oynanır başlarken
1-8 doğru atarak ilerleyip ikinci turda ise 8-1 doğru geri gidilir.Başka bir seksek türünde ise taş veya kiremit atıldıktan sonra karelere isabet ederse,oyuncu taşın bulunduğu karenin üstünden atlar, dönüşte çizgilere değmeden de taşı geri alır.4. 5.ve 7.8.kareler yan yana oldukları için bu karelere taş gelince, yandaki kareye tek ayakla basılır.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan TOPAÇ ( FIRILDAK ) / Mehmet Çevik

 


1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan TOPAÇ ( FIRILDAK ) / Mehmet Çevik

TOPAÇ YA DA FIRILDAK OYUNU

Topaç, çoğunlukla köşeleri yuvarlatılmış armut şeklinde, sivri ucu üzerinde ve dikey bir eksen etrafında dönen oyuncak. Çalışma prensibi ve fiziksel özellikleri koniye benzer. Dönen bir topaca hafifçe vurulursa eğimli bir şekilde daireler çizmeye başlar. Bir topaç eğimli halde döndürülürse kısa süre sonra dik duruma gelir ve sürtünme nedeniyle durana kadar döner.
Bazı topaçlar bir ip (kamçı) vasıtasıyla döndürülürler. Kamçılı topaçların dönme süresi, kamçılamak suretiyle uzatılır. Bazı topaçların tepesinde (koninin tabanında) tutmaya yarayan bir parça bulunur ve bunun parmaklar vasıtasıyla burulması suretiyle döndürülürler. Bazılarında yaylı veya vakumlu mekanizmalar bulunur ve bunların sayesinde ilk dönü verilir.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan UZUN EŞEK OYUNU / Mehmet Çevik

 

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan UZUN EŞEK OYUNU / Mehmet Çevik

UZUN EŞŞEK OYUNU

Kültürümüzün bir parçası olan uzun eşek biraz riskli olmasına rağmen çok sevilen ve oynanan bir oyundur.
En az 4 er kişiden oluşan iki takım ve bir yastığa ihtiyaç vardır. Oyuncu üst sınırı 20-30 a kadar çıkarılabilir. Yastık sırtını bir duvar ya da ağaç gibi sağlam bir yere yaslar. Yastık aynı zamanda hakemlik de yapar. Takım oyuncularının bir tanesi başını yastığın bacakları arasına sokar omuzlarını ise yastığın bacaklarına yaslar. Takım oyuncuları bu oyuncunun arkasına geçerek sırasıyla başlarını takım arkadaşlarının bacakları arasına sokar ve elleri ile arkadaşlarının bacaklarını tutarak sağlam bir eşek oluşturmaya çalışırlar. Amaç eşeğin sağlam olması ve çökmemesidir. Eşek çöktüğü zaman yine eşek olacaklardır ve eşeklikten kurtulmak için eşeğin çökmemesi ve sırtlarındaki arkadaşlarının sorularını doğru cevaplamaları gerekir.
Eşek olan takımın üzerine diğer takım uzaktan koşarak hızlıca atlayabildiği en ileriye atlamak sureti ile son oyuncu atlayıncaya kadar hepsi eşeğin üzerine atlar. Eşeği üzerine atlayan takım oyuncuları eşeği çökertmek için aynı oyuncunun üzerine atlayabilirler. Burada dikkat edilmesi gereken eşeği sağlam kurmak ve zayıf oyuncuları yükün az olacağı yerlere yerleştirmektir. Atlayan takım ise atladıktan sonra eşek sırtında sürtünerek ileri gidemez hareket edemez, bacaklarını dolayamaz ayaklarını yere değdiremez. Eşek çökmedikçe eşek üzerinden düşmemelidir. Düşerse, ayak yere değerse, eşek üzerinde ilerleme olursa ki takım kural ihlalinden dolayı yer değiştirir.
Bütün oyuncular eşeğin üzerine atladıktan sonra 10 a kadar sayılır üstteki oyunculardan biri elini açar ya da yumruk yaparak kaşık mı yumruk mu diye sorar. Eşeğin en arkasındaki oyuncu cevaplar. Soru doğru cevaplanırsa eşek yer değiştirir. Soru bilinmezse eşek eşek olarak kalmaya devam eder. Bazı bölgelerde parmakla bir yada iki gösterilerek tek mi çift mi diye de sorulur. Güneşli havalarda elimizin gölgesine dikkat edilmelidir. Seyirci çok ise kopya verme olayları çok olabilir. Atlayan takımın sorusunun cevabını parmakla gösterdiğinden eşeğin doğru cevaplayıp cevaplayamadığını Yastık olan hakem tanıklık eder ve doğru cevaplayıp cevaplayamadıklarını söyler.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan İP ATLAMA / Mehmet Çevik

 

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan İP ATLAMA / Mehmet Çevik

İP ATLAMA OYUNU

Ufak bir alanda oyun olanağı sağladığı için, ip atlama oyunu kent yaşamındaki sokak oyunlarının başında gelir. İp atlama, akla gelebilecek her yerde oynanabilir. Ondokuzuncu yüzyılda İngiliz oyunlarıyla ilgili bir kitapta, yazar oyunun kırsal yörelerde oynanışıyla ilgili şu ilginç gözlemi yazıyor: Şerbetçiotu mevsiminde, yaprakları sıyrılmış şerbetçiotu kökü ip yerine kullanılır ve bana sorarsanız, bu, ipe oranla daha da iyidir.”
İp atlama oyunu bir, iki ya da daha çok çocuğun birlikte oynayabilecekleri bir oyundur. Tek başına oynayan oyuncu, ipi iki ucunu birer eline alır. İpi arkasına atar. İp ayak bileklerine değecek biçimde durunca, ipi öne çevirerek başının üzerinden geçirir ve ip ayağına doğru inerken üstünden atlar. Bu atlayış adım atar gibi, tek ayak üzerinde veya iki ayakla sıçrayarak olabilir. Oyuncu, hızını giderek ârttıra arttıra bu hareketleri yineler. Ayağı ipe dolanmadan kaç kez atlayacağını saptamak için bir mani ya da şarkı söyleyebilir. Yörelere göre değişiklikler gösteren yaygın ip atlama dizelerınden biri şöyledir:
Bir-iki, papucun teki
Üç-dört, kapıyı ört
Beş-altı, sopayı aldı
Yedi-sekiz, kabardı deniz
Dokuz-on, çık şu dala kon.
İki oyuncu, birer elleriyle ipin birer ucundan tutarak yanyana atlayabilir. İpin bir ucu bir direğe ya da merdiven trabzanına veya bahçe parmaklığına bağlanır. Oyunculardan biri ipin öteki ucundan tutup çevirirken, ikinci oyuncu atlar. Birinci oyuncunun ayağı takılıp yanınca, ipi o çevirir, öteki oyuncu atlamaya başlar. Kalabalık bir grup oynarken, ipi iki çocuk tutar, ötekiler sırayla ve atlama hızını bozmadan atlarlar.
Grupla oynanabilecek çeşitli ip atlama oyunları vardır. Bunlardan çok yaygın olan birkaçı aşağıda anlatılıyor.

ÖNDEKİNİ İZLE: 

İki çocuk ipi sallar, öteki oyuncular, ipin önünde sıra olurlar. En öndeki oyuncu ipe girer, atlarken bir mani söyler ve çıkar. Arkadan gelen ip atlarken, öndekinin söylediklerini aynen yineler. Bu böylece sonuna kadar gider. Bunu yapmayan oyuncu yanar ve ip sallamaya başlar, ipi tutan onun yerine girer.
* * * * * * * * * *

SIRALAMA: 

İki oyuncu ipi sallar, ötekiler sırayla ipe girer birer kez atlayıp çıkarlar. İkinci dönüşte herkes ikişer kez atlar. Bu böyle sayıları arttırarak sürer. İlk yanan iki kişi, ipi sallamaya başlar. Son kalan kazanır.
* * * * * * * * * * * * * * *

KAYIK SALLAMA: 

İp tam daire olarak çevrilmez. İpi sallayan oyuncular, ipi yere değdirerek iki yana sallarlar. Oyuncular ipe girip bir ya da daha çok atlayıp çıkarlar. Sıradaki bütün oyuncular atladıktan sonra, ip biraz yükseltilir ve oyun yinelenir. Geriye tek oyuncu kalıncaya kadar, ipin yüksekliği arttırılır.
* * * * * * * * * *

SAAT OYUNU: 

Oyunculardan biri, yerde saat yelkovanı gibi uzatılmış duran uzun ipin bir ucunu tutar. Saatleri simgeleyen 12 oyuncu onun çevresinde halka olurlar. Bu halka, ipin uzunluğu kadardır. Ortadaki oyuncu, ipi daire biçiminde çevirmeye başlar, ipin yaklaştığı oyuncu sırayla üzerinden atlar, ipe değen veya ipin yürümesini engelleyen yanar. Son kalan oyunu kazanır.
* * * * * * * * * * 

ÇİN İP TEKMELEME OYUNU: 

İngiliz çocuklarının çok sevdiği, deniz gelgiti oyununun
bir başka türüdür. İki çocuk, ipi belleri hizasında gergin olarak tutarlar. Öteki çocuklar sırayla ipi önce öne sonra arkaya tekmeler. İki kez ipi tekmeleyen oyuncu olursa, ip yükselir. İpe vuramayan oyundan atılır. Son kalan kazanır.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan YAKAR TOP / Mehmet Çevik

 

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan YAKAR TOP / Mehmet Çevik

YAKAR TOP OYUNU

Bu oyun hız, isabet ve esneklik ister. Kızlı-erkekli gruplarla oynandığında ve gruplar adaletli bir şekilde yapıldığında dünyanın en zevkli oyunlarından biri haline gelir. Oyuncular yakan top oynarken iki gruba ayrılır. İlk grup 6 – 7 metrelik bir alana karşılıklı olarak yerleşir, diğer grubun amacı ise ilk grubun ortasında çılgınlar gibi oradan oraya koşmak ve vurulmamaktır. Birinci gruba X, diğerine Y dersek durum şöyledir: Topla oynayan ekip, yani X, değişik stratejiler kullanarak Y’yi vurmak ve oyun dışına çıkarmak ister. Y’nin amacı ise vurulmamak ya da kendilerine atılan topu yakalamaktır. Y ekibinden biri topu yakaladığında “can alır”, bunun anlamı, o oyuncunun vurulsa bile oyundan çıkmayacağıdır (Aldığı can kadar vurulma hakkı vardır). “Can alma meselesi yüzünden yakan topun en favori atışı basketbolda“bounce pas” olarak anılandır.X grubu bütün Y’leri oyun dışında bıraktığında roller değişir ve X Y’nin, YX’in yerine geçer.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan KÖR EBE / Mehmet Çevik


1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan KÖR EBE / Mehmet Çevik

KÖREBE OYUNU

10-12 çocukla oynanır. Önce ebe belirlenir ve ebenin gözleri bir bezle bağlanır. Oyun adınıebenin gözlerinin bağlanmasından alır. Ebe ortada kalacak biçimde oyuncular bir halka oluştururlar. Türkü söyler döner“Bil bakalım biz kimiz? Elindeki değnekle. Göster bizi körebe” Sözlerini yinelerken halkayı bozmadan el çırparak ebenin çevresinde dönerler. Ebe bu sırada kollarını öne doğru uzatarak dokunduğu kişinin başını yüzünü ve üstünü elleriyle yoklar. Kim olduğunu anlayabilirse adını söyler. Eğer tanırsa dokunduğu oyuncu ebe olur. Tanıyamazsa oyun aynı ebeyle sürer. Körebe evin içinde oynandığı gibi dışarıda da oynanır.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan BİRDİR BİR OYUNU / MEHMET ÇEVİK

 

1960' lı yıllarda çocukluk oyunlarımızdan BİRDİR BİR OYUNU / MEHMET ÇEVİK

BİRDİR BİR OYUNU

Oyun, en az 10 kişi ile oynanır. Oyuna başlamadan önce çocuklar veya gençler aralarında birini "ebe" seçerler. Önce, oyunda ebenin duracağı yer belirlenir. Sonra, ebenin haricindeki 9 kişi, ebeden en az 20-25 adım ötede duracakları yer belirlenir ve hepsi 3-4 adım aralıklarla dizilerek bir hat teşkil ederler. Ebe eğilip belini kamburlaştırır, atlama yapacak 9 çocuk veya genç bu kelimenin kendi numarasına ait kısmını tam ebenin üzerinden atlarken söyler, devam ederek diğerlerinin üzerinden de atlar, en sona geldiğinde kendisi de eğilir. Tekerleme şöyledir: Birinci sıradaki ebenin üzerinden "birdirbir" deyip atlar ve 3-4 adım ileride o da eğilerek sırtını kamburlaştırır. Ardından ikinci sıradaki koşarak ebenin üzerinden "ikidiriki, tilkinin dili" deyip atladıktan sonra devam edip diğerin üzerinden de atlar ve en sona geldiğinde o da eğilir. Devamında sırayla 3.'cüsü "üçtürüç, yapması güç", 4.'cüsü "dörttürdört, eteğini ört", 5.'si "beştir fes", 6.'sı "altıdıraltı, yaptım kahvaltı", 7.'si "yedidiryedi, yemeğimi yedi", 8.'si "sekizim seksek, yere düşen eşşek", en son 9.'su, "dokuzum durak, nerde oturak?" diyerek ebenin üzerinden arkasından da diğerlerinin üzerinden atlar. Bu durum birisinin atlayamamasına kadar devam eder. Atlayamayıp düşen ebe seçilir. Ebe, ebelikten kurtulmaya çalışır. Bunun için yüksek eğilerek ve arkadaşları üzerinden atlarken biraz daha yükselip onlardan birinin atlayamamasını bekler.

ÇOK DEĞERLİ HEMŞEHRİLERİM,
UMARIM SİZLERE İYİ VAKİT GEÇİRTTİM. YALNIZ BU OYUNLARIN HER YERDE, HATTA MAHALLELERDE BİLE DEĞİŞİK VERSİYONU OLDUĞUNDAN HEPSİNİ ANLATIRSAK, SAYFALAR YETMEZ. AYRICA, SİZ DEĞİŞİK VERSİYONUNU OYNAMIŞ OLABİLİRSİNİZ. BUNLAR BENİM BİLDİKLERİM. LÜTFEN BENİ TEKZİP ETMEYİNİZ. BİLDİKLERİNİZ VARSA SİZ DE YAZINIZ. ARTI, BUNLARI BEN, GELECEK NESİLLERE ÖĞRETMEK İÇİN DE YAZDIM. ANLAYIŞINIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER EDİYORUM EFENDİM.

MEHMET ÇEVİK
ULUSLARARASI TUR REHBERİ
İNGİLİZ DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ

* * * * * * *