21 Temmuz 2022 Perşembe

TENEKECİ – CAMCI ÖMER KÖYLÜ (ÖMER EFE) / HAKKI HAKAN TOK


TENEKECİ – CAMCI ÖMER KÖYLÜ (ÖMER EFE) / HAKKI HAKAN TOK

Yine bir 24 Mayıs kutlamasının birkaç gün öncesiydi. Yıllardır sürdürdükleri alışkanlıkla Sarayköy Belediyesinin zabıta memurları Buldan Caddesiyle 2. Sebze Pazarı Sokağın kesiştiği köşede bulunan dükkana gelip, tenekeci Ömer Köylü’yü her zamanki gibi birkaç gün sonra kutlanacak olan Sarayköy’ün milli mücadeleye katılış günü kutlamalarına davet etmişlerdi.

Daha o an heyecanlanan ve aynı zamanda bizim dükkan komşumuz olan Ömer amca hemen hazırlıklara başladı. Efe kıyafetleri yerinden çıkarıldı, çizmeler parlatıldı, tüfek cilalandı.

Ve o gün geldiğinde tüm haşmetiyle en sevdiği oyun olan Tavas Zeybeği’ni oynamaya başladı. Hem de dizlerini kıra kıra.

Zaten hikayemiz de aslında Tavas’ta başlıyor.

İşte esas mesleği tenekecilik, camcılık olan aslen Tavaslı Efe, Ömer Köylü’nün hikayesi:

Sene 1919. 1. Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ediyor. Henüz taze bebek olan Ömer'in babası Çanakkale'de, savaşın enhararetli yaşandığı bölgede askerliğini yaparken maalesef şehit oluyor. Oracıkta, Şahindere Şehitliği'nde toprağa veriliyor. Ömer'in babasının lakabı Kadıköylü oğlu İsmail'di. Ailenin kökenleri hep Tavaslı. Amcalarla, dayılarla geniş bir aile.

Çok küçükken babasız kalan Ömer vatanın sıkıntılı günleri atlatıp, aydınlığa doğru yol alışını takip ederek büyüyor. Bir tenekecinin yanında çırak duruyor ve mesleği öğrendiğinde Ahilik töresi gereğince kendisine peştamal bağlanarak işyeri açma izni veriliyor. Alime ile evleniyor ve hemen akabinde askerlik için Çorlu’ya gidiyor. Askerlik dönüşü ise aklına nerden geldiyse Sarayköy’e gelip iş kurmak istiyor. 1940’ların başında eşiyle Sarayköy’e gelen Ömer Köylü önce Acıkuyu Sokağında kiralık bir ev tutuyor. Zaten bir süre sonra da hemen yanındaki evi satın alıp oraya taşınacaktır.

Kuracağı iş ise kafasında hemen hemen belliydi. Zaten Tavaslılar inşaatçılık, terzilik, leblebicilik, ayakkabıcılık veya tenekecilik işleriyle geçinirlerdi. Ömer Köylü tenekeciliği tercih etti. Tenekecilik o zamanın gözde mesleklerindendi. İlk dükkanını Eski Yoğurt Pazarı Sokağı’nda açan Ömer Köylü, aynı zamanda Tavaslı tanıdıklarının da dükkan komşusu oluyordu. Çünkü sağında ve solunda bulunan pek çok dükkanda ayakkabı tamircileri bulunuyordu ve hepsi Tavaslıydı. Bunlardan biri de ünlü futbolcu Melih Garipler’in babası Garip Yaşar’dı. Ömer Köylü’nün bu küçük dükkanının sahibi ise Manifaturacı Mehmet’ti.

O zamanlar tenekeciler tenekeden maşrapa yaparlardı. Tenekelere sap takılarak maşrapa haline getiriliyordu. Yine o yıllarda evlerde su, dolayısıyla çeşme yoktu. Su ihtiyacı mahalle çeşmelerinden tenekelerle su doldurularak karşılanıyordu. Bu su tenekelerini de işte tenekeciler yapardı. Çeşitli vesilelerle bir yerlerden parayla satın alınan veya bir şekilde tedarik edilen gazyağı ve benzin tenekelerinin üstüne muhafaza, yan tarafına sap yapılarak, bu tenekelerle eve su taşınması sağlanıyordu. Öyle ki zamanın uzak yerlere su taşıyan merkeplerinin heybeleri dört teneke su götürecek şekilde ayarlanmıştı.

Şimdi bana bu yazıyı yazmamda yardımcı olan Ömer Köylü’nün büyük oğlu Yaşar Köylü’den, eski günleri ve babasını dinleyelim:

‘’Ben ilkokulu bitirdikten sonra babamın yanında çalışmaya başladım ve kısa zamanda mesleğin inceliklerini öğrendim. Biz ifade ettiğin şeylerin yanında rende, süzgeç, ibrik, fener gibi malzemeler de yapardık. Yani bu gün ayrı ayrı sektörlerin yaptığı işleri biz ufacık dükkanımızda kısıtlı alet ve malzeme ile yapmaya çalışırdık. O zamanlar ki göreneğe göre yemekten sonra ailenin büyüklerinin ellerinin yıkanması için odaya bir leğen ve içinde su olan ibrik getirilirdi. Ailenin küçük fertlerinden biri ibrikle suyu uzatılan ellere döker, dökülen su leğenin içinde birikirdi. Sonra da sırtında bulunan havluyu yerde çömelen evin büyüğüne uzatırdı. İşte bu ibrik ve leğenler bizlerin eseriydi. O günlerde Sarayköy’de hemen hemen herkes yaz aylarında bahçeye göçerdi. Bahçeye gidecek kişiler için gece yolda kullanmaları için fener yapardık. Bu fenerlerin camları hiç unutmam İtalya’dan, Yugoslavya’dan sandıklarla gelirdi. Bizim de Gedikli Çayı üzerinde bir bahçemiz vardı. Sık sık giderdik. Yoğurt Pazarındaki dükkanımızda uzun süre kaldıktan sonra galiba 1968 yılında Buldan Caddesi’ndeki yerimize taşındık. Bu yeri Tepeköylü birinden satın almıştık. Burada da çeşitli imalatlarımız devam etti. Tenekeden su pompası yapardık. Bu pompaları çiftçiler, yağ satanlar, benzin satanlar alıyordu. Benzinci Osman bizden pompa alıp, bununla benzin ve gazyağı satardı. Hacı Zeki Erdoğan da bu pompalardan alırdı. Tenekeden soba ve soba borusu yapıp yaldızla boyardık. Kahve cezveleri en çok yaptıklarımızdandı. İbriği zaten söylemiştim. Bir de o zamanın deyimiyle alamancılar için uzun yola dayanacak tenekeler yapılırdı. Alamancılar verdiğimiz tenekelerin içine tereyağı, bal ve peynir gibi ürünler koyarlar, biz bunların üstünü daha sonra lehimle kapatarak sağlıklı bir şekilde ve bozulmadan Almanya’ya taşınmasını sağlardık. Sadece bunlar değildi yaptıklarımız. Tenekelere musluk takarak kahvehanelere çaydanlık niyetine satardık. Killi su yapmak için tenekeden kutu yapılırdı. Şerbetçilere şerbet tenekesi yapardık. Traktörlere de el atmıştık. O zamanın gözde traktörleri olan Gazlı Ferguson ve Deutz gibi traktörlerin radyatörlerinde oluşan delikleri lehim vasıtasıyla kapatırdık. Daha bitmedi. İspirto ocağı da yapardık biz bu küçücük dükkanda. Üç ayaklı ve 300 gram ispirto alacak şekilde ocak yapardık. Bu ocağın fitili kibritle yakılır ve genelde misafirlere bu ocağın üzerinde kahve yapılırdı. Yani çok çeşitli üretimimiz vardı. Ama zamanla aliminyum ve plastiğin çıkması bizim gibilerini çok etkiledi. Tenekeciliği aşağı yukarı sona erdirirken, camcılığa bir süre daha devam ettik.’’

Ömer Köylü’nün beş çocuğu olur. 1942’de Zeliha, 1946’da Yaşar, 1949’da Fatma, 1953’de İsmail ve 1957’de Sabahat doğar sırasıyla. Zamanla tenekecilik yanında cam işine de el atarlar. Bir süre tenekecilik ve camcılık beraber yürütülür. Bu arada Köylü ailesi 1966 yılında Hacı Ali Mersin’in belediyeyi geçince sağda kalan evini satın alıp oraya taşınırlar. Hakkı Karaca ve Nihat Güvenir, sağ ve sol komşularıdır.

Biraz da Ömer Efe’den bahsedelim. Aslında çocukluktan beri Tavas’taki efelere özenmektedir Ömer. Daha, küçük yaşlarda bile efe kıyafeti vardı. Güzel de bağlama çalıyordu. Sarayköy’e taşınırken yanına ilk aldığı şey efe kıyafetleri oldu, tabii ki bağlamasını da unutmadı. Sarayköy’de efe kıyafetlerini kuşandığı zaman dönemin fotoğrafçıları olan Ahmet Varlık ve Fotoğrafçı Karagöz diye anılan Hüseyin Güvenç eve gelip Ömer Köylü’nün bu anını fotoğraf çekip ölümsüzleştirdiler.

19 Mayısta, 23 Nisanda ama özellikle 24 Mayıslarda Ömer Köylü olmadan olmazdı. Ona ‘’Ömer Efe’’ de denilirdi. Efe kıyafetlerini, çizmesini giyer, silahını kuşanıp atına da binerek tören alanına giderdi. Tüfek ikiliydi. Genelde saçma atar ve törendekileri havaya sokardı. Kendisinin yanında on, on iki kızanı vardı. Gösterileri beraber yaptıkları gibi, tek başına da Ömer Efe enfes bir sunum yapardı. Her zeybeği severdi ama Muğla Zeybeğini, hele hele Tavas Zeybeğini döktüre döktüre oynardı. Bağlamasıyla Al Yazmam Dalda Kaldı ve Avşar Zeybeği türkülerini çalardı. Bu gibi resmi törenlerin yanında Ömer Efe düğünlerin ve yakın aile toplantılarının da değişmez efesiydi. Bu toplantılarda büyük bir tepsinin içinde kışın çerez, yazın ise mevsim meyvesi konulup hep beraber yenilip içilirdi. Ömer Efe bu toplantılarda bazen bağlama çalar, bazen de zeybek oynardı.

Yaşar Köylü babasının bir anısını da şöyle anlatıyor:

‘’Muhtemelen 1958 yılıydı. Hemşehrimiz Milletvekili Rafet Tavaslıoğlu önderliğinde Ankara’da –belki de ilk defa- bir Denizli gecesi yapılacaktır. Tavas’tan bir zeybek oyun ekibi istenir. Organizeyi daha sonra Sarayköy Kaymakamlığı da yapacak olan Tavas Kaymakamı M. Vedat Okay üstlenir. Tavas’tan ayarlanan beş, altı kişilik efe gurubu yanlarında Ömer Köylü’nün de bulunmasını ister. Ömer Köylü bu gruba Denizli’de katılır. Zeybek ekibi önce Denizli’de bir güzel ağırlanır. Pamukkale’ye giderek gezdirilir. Pamukkale’de bir hatıra fotoğrafı çektirirler. Ekip, daha sonra Denizli Belediyesi’nin temin ettiği bir otobüsle, Kaymakam M. Vedat Okay başkanlığında Ankara’ya götürülür. Denizli Gecesi, Ankara Palas Oteli’nin salonunda yapılır. Oyun ekibindeki kişiler, bir araya gelip günlerce çalışmamışlardır ama düğünlerdeki alışkanlıkları ile Tavas Zeybeğini ve diğer zeybek oyunlarını zamanın Başbakanı Adnan Menderes’in de bulunduğu ortamda bir folklor ekibi kadar baaşrılı şekilde, bir güzelce oynarlar. Oyunları çok beğenilir, Denizli’yi en iyi şekilde temsil ederler. Denizli ekibi ertesi gün Ankara’da gezdirilir ve Denizli’ye uğurlanır.’’

Tenekeci, camcı Ömer Köylü başta oğulları Yaşar ve İsmail Köylü, teyzesinin oğlu Osman Aslan olmak üzere çıraklar da yetiştirmiştir. Osman Aslan mesleği öğrendiğinde Acıpayam’da dükkan açmak ister. Kendisi de Ahilik töresi gereğince peştamal bağlanan Ömer Köylü Acıpayam’a gider ve çırağına Ahilik usulü peştamal bağlama töreniyle ustalık izni verir.

Tenekeci, camcı Ömer Efe, yani Ömer Köylü ne yazık ki 1979 yılında vefat etti. Şu anda Sarayköy’deki küçük kabristanda yatmaktadır. Komşumuz olan Ömer dedeyi ben hafif kısa boylu, biraz kilolu ve bıyıklı biri olarak anımsıyorum. Camcılığı küçük oğlu İsmail Köylü ilçemizde, plastik pencere kapı vd. yapımı şeklinde de torunu Ömer Köylü zamanın şartlarına göre devam ettirmektedir. Mesleğiyle ilçe halkına hizmet eden Ömer Köylü büyüğümüzün mekanı cennet olsun.

Son sözleri Ömer Köylü’nün büyük oğlu, ilçemizin eski esnaflarından Yaşar Köylü’ye bırakalım:

‘’Dediğim gibi ilkokuldan sonra okumayıp dükkanda çalışmaya başladım. Mesleğin inceliklerini öğrendim. Zaman geldi, askere gittim. Bir süre daha babamla çalıştıktan sonra ayrılmaya karar verdim. Kendi ayaklarımın üstünde durmalıydım. Bir süre tenekecilik, sobacılık yaptım. Yan komşumuz Süleyman Danış’tan sıhhi tesisat işi öğrendim. Onunla bir sene kadar beraber çalıştım. O sıralarda köylerde daha yeni yeni evlere çeşmeler bağlanıyordu. İş yoğunluğumuz vardı. 1970’li yıllar bu şekilde geçti. Daha sonra alet ve takımları satarak 1980 yılında İzmir’e taşınmaya ve dolmuşçuluk yapmaya karar verdim. Bir Ford Taunus aldım ve Balçova-Konak arası yıllarca çalıştım. Bu arabayı daha sonra Magirüs ile yeniledim. 2013 yılında mesleğe noktayı koyarak tam emekli oldum. Halen İzmir Balçova’da oturuyorum. Eşimin adı Şengül. Ömer, Seher ve Kevser isimli çocuklarım vardır.’’

Bu güzel anıların yeniden hayat bulmasına sebep olan Yaşar Köylü’ye teşekkür ederim.

* * * * * * *

KAYNAK: Hakkı Hakan Tok / “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” FACEBOOK GURUBU

Hiç yorum yok: