20 Ağustos 2022 Cumartesi

HACI ZEKİLERİN 100 YILDIR SÜREN BAKKALLIK SERÜVENİ / Hakkı Hakan Tok

 



HACI ZEKİLERİN 100 YILDIR SÜREN BAKKALLIK SERÜVENİ / Hakkı Hakan Tok

Uzun, uzun yıllar önce. Taa padişahlık zamanında.

İstanbul Nuriosmaniye Medresesi’nde bir öğrenci. Denizli’nin Sarayköy kazasının Hasköy köyünden İstanbul’a medresede okumaya gelmiş. O zamanlar Sarayköy’den İstanbul’a okumaya gitmek tam bir cesaret işi.

O öğrencinin adı Osman. Sonra Hacı Osman oluyor, soyadı kanunuyla beraber de Osman Erdoğan adını alıyor. Osman ve ailesi doğma büyüme Hasköylü. Hasköy doğumlu olan Osman’ın köyde iki kardeşi daha var. İkisi de toprakla uğraşıyor. Kardeşleri Osman okul çağına gelince onun kendileri gibi toprakla uğraşmayıp okumasının daha iyi olacağına kanaat getiriyorlar.

Küçük Osman ilkokuldan sonra İstanbul’a Nuriosmaniye Medresesi’ne okumaya gidiyor. Medrese bugünki orta ve yüksek öğrenimin karşılığına denk geliyor. Medreseyi başarıyla bitiren Osman müderris, ulema olup Sarayköy’e geri geliyor. Sarayköy’de Hükümet Camisi’nde hatip olarak göreve başlıyor. Bir süre zarfıyla bu görevde bulunuyor Osman.

Artık savaş yılları. Topraklarımız işgal devletler tarafından paylaşılmakta. Düşman ordularının çok yakına gelip Sarayköy halkını rahatsız ettikleri zamanlar..

Sarayköy’de bir telaş başlamıştı. Düşmanın saldırılarından dolayı bazı aileler Sarayköy’den taşınmaya karar verdiler. Kimi Denizli’ye gitti. Kimi Acıpayam, kimi Tavas. Osman ise Babadağ’a gitmeyi tercih etti. Birkaç parça eşya ve katırla Babadağ’ın yolunu tuttu Osman.

Babadağ’a taşınmasından kısa bir süre sonra Osman, Babadağ’da bir bakkal açmaya karar verdi. Samanpazarı denilen yerde açtığı bu dükkanı tam 22 sene çalıştırdı Hacı Osman. Yani Erdoğanların yüz yıllık bakkal serüveni aslında Babadağ’da atıldı. Hacı Osman orada evlendi, kendisinden sonra bakkal serüvenini devam ettirecek olan namı diğer Bakkal Zeki orada dünyaya geldi.

O zamanlar her şey zordu ama, belki bakkallık daha zordu. Araba yok, atlı araba yok. Hacı Osman eşek ile Sarayköy’e gelip alacağı malları yüklüyor ve aynı yolu bu sefer yüklü bir şekilde hep yokuş tırmanmak suretiyle tekrar geri gidiyordu. Yıllar sonra torunu Rahmi Erdoğan’a anlattığına göre bir keresinde eşeğe yüklediği gaz yağları dik bir yokuşta eşeğin devrilmesinden dolayı yere dökülmüştü. Gaz yağlarının dökülmesine mi, yoksa hayvanının canının acıdığına mı şaşıracağını bilememişti.

Artık memleket hasreti mi ağır bastı bilinmez, Hacı Osman 22 sene Babadağ’da bakkallık yaptıktan sonra Sarayköy’e taşınma kararı alıyor. O yıllar Sarayköy’de Çerçiler vardı bakkal işi yapan. Salih Terzioğlu’nun kayınpederi Çerçioğlu Ali beydi bu bakkal dükkanının sahibi. Bir de Aşağı Mahalle’de şimdiki kahvelerin olduğu yerde Sarayköy Belediye Başkanı Ahmet Necati Özbaş’ın dedesi Arif Özbaş’ın bakkal dükkanı vardı.

Hacı Osman Sarayköy’de yine aynı mesleğe devam etmeye karar verdi, bildiği iş olan bakkallığı yapacaktı. Sarayköy’e geldiklerinde tuttukları ilk dükkan Ali Vasfi’nin yanındaki, şimdiki Tırkazlı Terzi Hacının olduğu yerdi. Burada ise tam 36 sene ticarete devam ediyor Hacı Oman ve oğlu. Kaymakam evi ve hapishane o sıralar aynı cadde üzerinde bulunuyordu. Aynı sırada Helvacı Mestan Gürer, Manifaturacı Cemal Köseoğlu, Yaşar Erginer gibi esnafların dükkanı da vardı.

Bu bakkal dükkanında neler satılmazdı neler. Şimdiki süper market gibiydiler. Toprak bardak, takunya, gazyağı, mum, defter, açık zeytinyağı, urgan ve daha neler. Bu arada Hacı Osman Erdoğan’ın 1956 yılında vefatı sonucu, oğlu Zeki Erdoğan dükkanı işletmeye devam ediyordu.

Zaten akabinde de ailenin üçüncü kuşağından Rahmi Erdoğan devreye girecekti. 1945 doğumlu olan Rahmi Erdoğan ilkokulu Gazi İlkokulu’nda bitirdikten sonra, Sarayköy Ortaokulu’na başlıyor fakat orta ikiden sonra okulu bırakıyordu.

Rahmi Erdoğan 1960 yılından beri artık işin içindeydi.

Yıllar ilerledikçe dükkanda satılan ürünlerin içeriği de değişiyordu. Mesela Sarayköy’de bir zamanlar ziraai ilaç bayisi olmadığı için DDT, kükürt, göktaşı, fare zehiri gibi ürünler bile Bakkal Zeki’nin dükkanında satılırdı. Aslında mal yokluğu da vardı ülkemizde. Üretim pek gelişmemişti. Çay Seylan’dan teneke kutularda gelirdi. Bildiğimiz şeker ise Hindistan malıydı. Mesela Alman malı saban demiri satılırdı sandıkların içinde. Yani bu bakkal dükkanı piyasada ne varsa satılan bir yerdi. O zamanlar bir deyim vardı bulunmayan ürünler için. ‘’Bakkal Zeki’ye bakın, orada vardır.’’ Ben bile küçüklüğümde haftada birkaç gün illaki oradan alınacak bir şey bulurdum. Defter, kalem, derby yapıştırıcı, karton, pil, ayakkabı boyası, tarak ve zarf gibi şeyleri oradan tedarik ederdim.

Yine o yıllarda İzzet Deveciler’in babası Terzi Dede, Eczacı Nazmi’nin babası Nalbant Mustafa, Manifaturacı Mehmet Maraş, Hasan Basri Beken’in babası Berber Halit, Terzi Lütfi Maraş dükkan komşularındandı.

Takvim 1972 yılını gösterdiğinde ise halen durdukları Belediye’nin hemen karşısındaki yere taşındılar. Bu dükkan daha önce Semih Güvenir’in dedesinin olduğu yerdi.

Bundan sonrasını ailenin üçüncü kuşak bakkalı Rahmi Erdoğan’dan dinleyelim.

‘’ 1945 Sarayköy doğumluyum. Dedemden beri ailemiz aynı işi yapıyor. Bakkallık. Babadağ’da başlayan serüvenimiz burada devam etti. Burası yaklaşık yüz yıl içerisinde üçüncü dükkanımız. Ben de ortaokul ikiden ayrılarak bu serüvene dahil oldum. Zaten ilkokuldayken bile okuldan çıktıktan sonra ve yaz tatillerinde hep dükkanda olur ve babama yardım ederdim. Babam Zeki Erdoğan 2007 yılında öldüğünde 95 yaşındaydı. Babam 92 yaşına kadar her gün dükkana gelerek bilfiil çalıştı. 92 yaşında bile bakkalın düzeniyle uğraşır, bana kutuların boşaldığı rafları göstererek, o rafları mal koyarak doldurmamı isterdi. Hafif eğri duran bir paket varsa hiç üşenmeden gider, o paketi düzgün bir şekilde yerine yerleştirirdi. Neler neler satmadık ki biz bu dükkanımızda. Biliyor musun, hala bu dükkanda 100 senelik bir varil bulunuyor. Bu varilin içinde dokuma için boya gelirmiş. Yasak olmayan herşeyi sattık biz bu dükkanda.’’

Rahmi amcaya eski günleri özleyip özlemediğini soruyorum. Hem o yaşında müşteriyle ilgileniyor, hem de bana cevap yetiştiriyor..

‘’ Eski günler özlenmez mi hiç. Yokluklu, yoksullu ama güzel günlerdi. İnsanlar samimiydi bir kere. Bir gençlik gurubumuz vardı. İzzet Çiftçi, Emin Deniz, Tuncay Ünsoy, Ali Tamer, Güner Oğuzlar, Mehmet Bilen ve baban Dündar Ruşen Tok hep beraberdik. O günleri de özlüyorum mesela. Eskiden bağlara göçülürdü, herkesin malı maydandaydı, hırsızlık hiç olmazdı. 15 dakikalığına bankaya gittiysem, kapı önüne bir sandalye koymam yeterliydi. Şimdi nerde. Benim hayatım bu dükkanda geçti. Bakkallık zor bir meslek. Yorucu aynı zamanda. Ama bir yardımcımla beraber işi götürüyoruz. Bu iş yoğunluğu yüzünden eve fazla vakit ayıramıyorum ama şükür hanım da buna çok kızmıyor. Zincir marketlerin çoğalmasıyla bakkallar devamlı olarak azalıyor. Ama biz yılların verdiği alışkanlık ve güvenle işimizi yapmaya devam ediyoruz. Bir daha dünyaya gelsem yine bakkal olmak isterdim. Yapabildiğim kadarıyla bu işi sürdürmek istiyorum. Mesela 30 sene daha bu işi yapsam iyi olur. Üç oğlum var. Üçü de Denizli’de oturuyor. Serdar avukat, Faruk öğretmen ve Zeki bankacı. Benden sonraki kuşak bakkallığa devam eder mi, şimdilik bilmiyorum.’’

NOT: Bu bilgileri benimle paylaşan Rahmi Erdoğan’a teşekkür ederim..

* * * * * * * * * *

KAYNAK: Hakkı Hakan Tok , “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu

Hiç yorum yok: