18 Şubat 2012 Cumartesi

Sarayköy'den fıkra tadında öyküler -5 / Emin Hayrettin Helvacılar









Bakkalın Balıkları
Sarayköy Belediyesinin zabıta memurları Mehmet Dinç ile Vasfi Deniz, bakkal Eyüp İyiler’in balık alarak eve gönderdiğini görürler. Belediyede çalışan bir genci, birkaç saat sonra, bakkalın evine gönderirler; balıkları, Eyüp’ün adıyla istetirler. Kadın, balıkları, temizleyerek pişirilmek üzere hazırlamıştır; kocasının isteğine akıl erdiremese de delikanlıya teslim eder.

Delikanlı balıkları zabıta memurlarına teslim eder. Vasfi Deniz bakkala gider.

-Eyüp, der. Balığı bizden, rakısı senden, akşam kendimize bir ziyafet çekelim, ne dersin.

Bakkal, arkadaşlarını kırmaz;

-Olur, der.

Akşam olunca, belediyenin yanındaki sokakta bulunan fırında balıklar pişirtilir. Sofra kurulur, yiyip içmeye başlarlar. Ancak Bakkal Eyüp, evde balık yemeyi plânladığı için az yer, az içer ve bir müddet sonra kalkıp evine gider.

Hanımı sofrayı kurar. Önüne tarhana çorbasını getirir. Eyüp, sitem eder:

-Hanım, der. Balık göndermiştim, onu niye pişirmedin?

Hanımı şaşırır.

-Bir delikanlı gönderip balıkları aldırdın ya! der.

Bakkal Eyüp başına gelenleri o zaman anlar. Ancak iş işten geçmiştir.

Mehmet oğlu,1953 Sarayköy doğumlu Emin Dinç'ten derlenmiştir. (Aralık 2004)

(Kaynak: EMİN HELVACILAR - Facebook “Dünyadaki Sarayköylüler” Gurubu duvar yazıları)

Sarayköy'den fıkra tadında öyküler -4 / Emin Hayrettin Helvacılar












Memurların Verdiği Zarar
Müstecir Hafız, daha çok müşteri toplayabilmek için, maliyeden bazı memurlarla birlikte belediyenin memurlarını kahvehanesine davet eder. “Burada, devletin memurları oturuyor, burası seviyeli, iyi bir yer.” diye düşünerek insanların kendi kahvehanesini tercih edeceklerini zanneder. Fakat iş, tahmin ettiği gibi yürümez. Müşteri artacağına iyice azalır. Müstecir, soruşturup öğrenir. İlçe insanı, hem maliyeye hem de belediyeye olan borçları sebebiyle, “Bizden para istemeye kalkarlar.” düşüncesiyle kahvehaneden uzak durmaktadırlar. Bu durumu öğrenen müstecir memurları kovar;

-Gidin, biraz da başka kahvede oturun! Sizin yüzünüzden müşterimi kaybettim.

Yahya Korkut'tan derlenmiştir.

(Kaynak: EMİN HELVACILAR - Facebook “Dünyadaki Sarayköylüler” Gurubu duvar yazıları)

Sarayköy'den fıkra tadında öyküler -3 / Emin Hayrettin Helvacılar









Ali Derviş
Sarayköy’de Ali Derviş diye bilinen, Babadağ asıllı biri yaşamıştır. O yıllarda, ilçede, İstanbul’da çıraklık yaparak gelen ve ilçede kahvehane açan Mustafa Ateş’in, İstanbul usulü davrandığını öğrenir. Ateş, çay bardağının yanına şekeri iki-üç tane koymaz, ayrı bir kâsede getirirdi.

Ali Derviş, oğluna ait tuhafiye mağazasında beklerken, oğlunun damadı, tezgahtar Orhan Dikici;

-Dede, der. Çay söyleyeyim mi, içecek misin?

-Sen bana çay parası olan 15 kuruşu ver. Ben gidip Ateş’in kahvehanesinde içeceğim. Orada şeker bol veriliyor.

Ali Derviş, tatlıyı çok seven biri olması sebebiyle, Ateş’in kahveye gider. Orada, önce çaya iki şeker atar. Karıştırır, bir yudum çektikten sonra üç tane daha atar. Karıştırır, iki tane daha atar. Çayı bol şekerli, ağda gibi içerek tatlı ihtiyacını giderir.
Yusuf oğlu, 1935 Sarayköy doğumlu Orhan DİKİCİ’den derlenmiştir.

(Kaynak: EMİN HELVACILAR - Facebook “Dünyadaki Sarayköylüler” Gurubu duvar yazıları)

Sarayköy'den fıkra tadında öyküler -2 / Emin Hayrettin Helvacılar









Terzi Dede’nin Selâmı
Sarayköy ilçesinin eski kahvecilerinden Cemal Uz (merhum) şimdi yerinde Atatürk Parkı bulunan kahvehanenin müsteciri [kira karşılığında bir yeri tutan, kiracı] idi. Bazı müşterileri, sanırım onu kızdırmak için içtikleri meşrubatın parasını vermeden giderlerdi. O da kahvehanenin camına bir kâğıt yazarak yapıştırır, ücreti tahsil edinceye kadar o kâğıdı orada bırakırdı. (Filân köyden filândan şu kadar lira alacağım var.) türünden yazıları ben de çok okudum.

Cemal Uz bir ara cezaevine düşer. Eski cezaevi, ilçenin batı çıkışında tek katlı bir bina idi. Cemal Uz’un kahvehane komşusu Terzi Dede diye bilinen Dede Deveciler, muziplik olsun diye yolu cezaevinin önünden geçen köylülerle komşusuna selâm gönderir.

-Yolunuz cezaevinin önünden geçiyor. Geçerken Cemal’ benden selâm söyleyin.

Selâm Allah’ın kelâmı... Hasköy, Yakayurt (eski adı Dailli), Kumluca ve Tırkaz köylüleri, köylerine giderlerken üzerlerine aldıkları selâmı iletmek için cezaevinin önünde dururlar. Nöbet tutan gardiyanlara meramlarını anlatırlar. Gardiyan, içeriye seslenir:

-Cemal Uz! Ziyaretçin var.

Aranıp sorulmak da güzeldir amma cezaevinin ziyaretçisi sigara getirecektir. Cemal Uz, bir paket daha sigaraya kavuşmak için koşar. Bakar ki Terzi Dede’nin selâmı. Bir böyle, iki böyle, yapılan şakayı anlar.

Bir gün, Cemal Uz’un kızı ona yemek getirir. Gardiyan “Ziyaretçin var!” diye seslendiğinde, terzi komşusunun şaka selâmlarından biri olduğunu sanarak, görüşmeye çıkmaz. Kız uzun bir süre bekler. Nice zaman sonra, gardiyanın; “Bu sefer gelen kızın.” demesiyle görüşme yerine çıkar.

Tevfik oğlu, 1938 Sarayköy doğumlu Yahya KORKUT’tan derlenmiştir. (Haziran 2004)

Sarayköy'den fıkra tadında öyküler -1 / Emin Hayrettin Helvacılar










Hamal İbrahim’in Şakası
Sarayköy’de Hamal İbrahim adıyla, Yeşilova’lı biri yaşamıştı. İçkiye müptelâ bu zat, aynı zamanda şakacı biriydi.

Hamal İbrahim, bir gün, ilçe esnafından (merhum) Osman Özyurt’un evinin kapısını çalar.

-Yenge, der. Osman ağabey takım elbisesini istedi. Ütületmeye verecekmiş.

Kadın inanır, takım elbiseyi verir. O, köşeyi dönünce eski elbisesini çıkarıp takım elbiseyi giyer. Varıp Osman Özyurt’un karşısına dikilir. Özyurt, elbisesini tanır.

-Aman İbrahim, der. Dikkatli giy, onlar benim!

Der amma ceket elden çıkmış, yeni sahibinin olmuştur artık.

İlçe gençleri, sarhoş durumdaki Hamal İbrahim’i cenaze taşınan sala yatırmışlar. Salın bir ucuna şarap şişesini asmışlar. Salı sırtlayıp, ilçe caddelerinde;

-Hamal İbrahim öldü, cenazesini taşıyoruz!” diye gezdirmişler.

Yahya Korkut’tan derlenmiştir.

(Kaynak: EMİN HELVACILAR - Facebook “Dünyadaki Sarayköylüler” Gurubu duvar yazıları)