5 Ocak 2023 Perşembe

ALİ SİNAN DEMİRKALE: ‘’HEM FUTBOLDA, HEM DE TİYATRODA ZİRVEDE’’ / HAKKI HAKAN TOK

 


ALİ SİNAN DEMİRKALE: ‘’HEM FUTBOLDA, HEM DE TİYATRODA ZİRVEDE’’ / HAKKI HAKAN TOK


O bir futbol adamı, o bir tiyatrocu, sinema ve dizilerde de rol alan birisi, o bir Sarayköy aşığı, aynı zamanda doğuştan hemofili hastası, hala daha bu hastalıkla mücadele ediyor, dedesi 1800'lü yılların sonunda Sinanoğlu ayaklanmasını başlatan bir efe, geçmişin köklü çiftçi ailelerinden, hem de bir kültür adamı. Bana sorarsanız futbolla olan ilgisi bir ara zirve yapsa da, Demirkale’nin esas tutkusu tiyatro.

Sohbete başladığımızda ilk sorum niye beni uzun süre oyaladığı olmuştu. Bunun cevabını yazmamak üzere bana yanıtladı, kendince haklı sebepleri vardı. Konuştukça birbirimizi sevdik, sevdikçe daha güzel ayrıntılar çıkmaya başladı.

Yazmamak şartıyla bana ufak ufak Sarayköy ve Sarayköylülerle ilgili bazı anekdotlarını da anlattı. Bu konuyla ilgili serzenişleri bana kalsın.

Verdiği isimler de herkesin bildiği isimler zaten. Sarayköy’ü çok sevdiğini ve yıllarca hizmet verdiğini, uygun durum olursa yine sanat alanında hizmet vermek istediğini söyledi Demirkale. Aslında o kadar çok şey anlattı ki bana ama hepsini buraya koysam uzunluğı nedeniyle okunmaz..

İşte size son kitabımın ilk konuğu olan Ali Sinan Demirkale ile sohbetimizden kısa bir kesit.

Kitabımı Sarayköy Belediyesi Kültür İşlerinden temin edebilirsiniz..

HHT: Nasıl bir çocukluktu sizinki?

ASD: Kontrol için devamlı olarak bir ayağımız İzmir’de oluyordu. Bu sebepten dolayı eğitim sürecinde de aksamalarım oldu. Ben İlkokulu Gazi İlkokulu’nda okudum. Öğretmenim o zamanların ünlü bir eğitimcisi olan Hüseyin Girgin’di. Kendisi Gerali Köyü’ndendir. Köy Enstitüsü kökenli bir hocaydı. Ben de emeği çoktur. Galiba Hüseyin hocamız köy enstitüsünde gördüğü eğitimi bize de aktarmak istedi. Mesela biz okulda piyano çalardık. Düşünsene Sarayköy’de bir ilkokulda 1960’ların başında bir piyano ve o piyanoyu çalmak isteyen öğrenciler vardı. Bunun yanında tiyatro yapardık. Duvar gazetesi çıkarırdık. Tiyatro kolunun açılmasında ben bir vesile ile katkıda bulunmuştum.

Küçük yaşta hem futbol takımı, hem de tiyatro kolu kurdum

HHT: Küçük yaşta siz mi kurdunuz tiyatroyu yoksa?

ASD: Şöyle anlatayım. Bizim durumumuz bir zamanlar iyiydi demiştim ya. Mesela Sarayköy’de pek çok evde radyo yokken bizim evde radyo vardı. İşte ben küçüklüğümden beri evde radyo dinlemeyi çok severdim. En severek dinlediğim program ise Radyo Tiyatrosuydu. Belki sen de hatırlarsın. Her gün o Radyo Tiyatrosu dinlenecek ve ertesi günkü bölüm merakla beklenecekti. O zamanlar Orhan Boran’ı çok sever ve dinlerdim. Müthiş bir diksiyon ve yine müthiş bir Türkçesi vardı. Bol bol sinemaya gittiğimizi de unutmadan ekleyeyim. Dönem sinema dönemiydi çünkü. Neyse konuya gelelim. Bir gün Gazi İlkokulu’na bir müfettiş geldi ve bizim sınıfa girdi. Sırayla herkese büyüyünce ne olmak istersiniz diye soruyordu. Sıra bana geldi. Ben nedense titreye titreye ayağa kalktım. ‘’Söyle bakalım zayıf çocuk sen ne olmak istersin’’ dedi. Ben müfettişe kimsenin beklemediği bir şekilde, ‘’Öğretmenim ben Eşref Kolçak, Ahmet Mekin gibi sinemacı ve tiyatrocu olmak istiyorum’’ dedim. Demek devir onların devriydi. Müfettiş bu cevap karşısında hemen yanındaki Hüseyin Girgin hocama ‘’Hüseyin, duydun mu cevabı. Gereğini yapmalısın’’ dedi.

HHT: Ve bu konuşma tiyatro kolunun açılmasına vesile oldu.

ASD: Aynen dediğiniz gibi. Benim sürekli olarak radyo dinlemem ve sinemaya gitmem, bu diyaloğa ve tiyatro kolunun açılmasına sebep oldu. Ayrıca okulun trampet takımında da yer aldım. Kısaca okuldaki çoğu faaliyette vardım.

HHT: Gazi İlkokulu’ndan hatırladığınız okul arkadaşlarınız var mı?

ASD: İlk aklıma gelenleri söyleyeyim. Mehmet Tokat, Nevin Yavuzyılmaz, Nesrin İnankul, Aynur Girgin, Medine Demircan, Ahmet Coşkun, Mehmet Özdamar, Hatice Selvut, Koray Küçüka, Mesut Çelikten, Veli Çaylak ve Ali Karaoğlanoğlu bir çok şeyi paylaştığımız arkadaşlarımızdandı.

HHT: Peki hangi mahallede oturdunuz siz? Komşularınız ve mahalle arkadaşlarınız kimdi?

ASD: Evimiz şimdiki yeni Sağlık Ocağı’nın olduğu yerdeydi. Her yere yakındık yani. Pazara, Efe Meydanı’na filan. İbrahim Helvacı, Ecmel Cengiz, Manifaturacı Yaşar Erginer, Zeki Erginer, Berber Sadık Coşkun, Çiçimo Salih, Arif Böcek, Nezaket Abla, Adöv Zekiye mahallemizde oturan komşularımızdı. Biz o sokakta çelik çomak, yedi kiremit, eşekbaşılar ve futbol gibi zamanın ruhuna uygun oyunlar oynardık. Zaten futbol tutkum da bu mahallede başladı. Hatta takım bile kurdum.

HHT: Tiyatro kolundan sonra bir de futbol takımı mı kurdunuz?

ASD: Aynen öyle. Bir ara futbol öyle bir tutku oldu ki benim için. Hastalığımdan dolayı uzun sürelerle top oynayamasam da, o takıma taktik vermek, yönetmek idealim oldu. Dediğim gibi mahalledeki arkadaşlarla beraber benim öncülüğümde bir futbol takımı kurduk. Adı hiç unutmam, Odunlukspor idi. Kimler kimler vardı takımda. Yaşar Sucu, Durmuş Kasap, Abdullah Baştaş, Yaşar Şençalar, Hüseyin Kara, Sarı Süleyman, Süreyya Doğan ve Cumhur Sezer takım arkadaşlarımdı. Hüseyin Kara iyi bir golcüydü. Dediğim gibi ben ara ara oynardım hastalığımdan dolayı. Mesela Odunlukspor’da hiç topa vurmadım. Ama taktik, idare, karşı takımla maç bağlama gibi bütün işleri ben üstlenirdim. Bir süre sonra takımın adını Özgür Gençlik olarak değiştirdik. Tabii kurduğumuz bu takımlar resmi takım değildi. Kurduğumuz ilk resmi takım ise Saraygücü oldu. Topa ilk vurmam da bu takımda oldu. Sol bek mevkiinde oynardım. Çok iddialı değildim ama. Zaten çoğu zaman yedek kalmayı tercih ederdim. Bizim bütün amacımız o zamanların güçlü Sarayköyspor’unun karşısında yer almaktı. Nedense böyle bir amaç için kurmuştuk takımı sanki. Kulübün merkezini Aşağı Mahalle’de bir binaya taşıdık.

* * * * * * * * *
KAYNAK: “DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” Facebook Gurubu.
* * * * * * * * *

Hiç yorum yok: