3 Temmuz 2009 Cuma

SARAYKÖYÜN YÖRESEL YEMEKLERİ VE DAMAK ALIŞKANLIKLARIMIZ / Atila Girgin

SARAYKÖY’E AİT BAZI YÖRESEL YEMEKLER VE DAMAK ALIŞKANLIKLARIMIZ

Kentleşme olgusuyla birlikte geleneksel alışkanlıklarda değişmektedir. Bu bağlamda yemek kültüründe de değişiklikler oluşmuştur. Bölge ve yöre genelindeki geleneksel alışkanlıklara göre durumun ne olduğuna kısacada olsa değinmek gerekirse; Geleneksel olarak günün ilk öğününde, tarhana çorbası ve yanında çiğ patlıcan yendiği bölgede, yerel beslenme alışkanlıkları ve yemek türleri varlığını yer yer sürdürmektedir.

Yöreye özgü yemekler arasında kedi börülcesi çorbası, ovmaç çorbası, sirkeli et, tas kapaması, kumbar, sacda işkembe, kuru patlıcan dolması, patlıcan közlemesi ve taratorlu börülce sayılabilir.

Toprağı bol olsun, ışıklar içinde yatsınlar, sevgili anneannemlerin Babadağ yolu üzerindeki bağ evlerinde, yukarıda saydığım yemeklerin hepsinin yapıldığı ve hala o leziz tadların damağımdaki yerinin eşiz olduğunu vurgulamak isterim. Yemekler, yer ocağı ateşinde ve toprak kaplarda orta ateşte uzun süre bekletilerek, dinlendirilerek yapıldığından, sonraki yıllarda o damak tadını hiçbir zaman hissedemedim. Büyük tepside içine ekmek doğranarak yenen tarhananın adı çocukluğumuzda tarhana aşı idi. Bir yer sofrasında, büyük bir sini etrafına dizilen üç kuşaktan aile üyeleri zevkle yemeklerini yerlerdi. Yemek sadece geçiştirilmesi gereken bir öğün değil, aile fertlerinin bir toplanma ortamıydı. Günün değerlendirilmesi, gereksinimler ve yapılması gerekenlerin konuşulduğu bir aile meclisiydi aynı zamanda.

Yine bu sofralardan aklımda kalan, o günlerde evlerde yapılan, bizlerin ev makarnası (Erişte) dediğimiz, ince uzun çubuk yada üçgen şekilli olarak kesilerek yapılan, üzerine bolca keçi peyniri dökülerek yer sofrasında büyük tepsi içinde servis yapılan makarnanın tadına da doyum olmazdı. Rahmetli anneannemin yaptığı tas kapaması, kumbar ve patlıcan dolmalarının tadını unutmak ne mümkün.

Ben burada ağırlıklı olarak 1960’lı yılların ilk yarısından bazı damak tatlarımı aktarıyorum. O yıllarda yazları bağ ve bahçelerine göçen aileler sonbahara değin oralarda kalırlardı. Ekmeklerini de kendileri yaparlardı. Yufka, bezirme, şipit, bazlama başlıca ekmek çeşitlerimizdi. Bezirmenin içine ekşili patlıcan közlemesi konularak yapılan dürümün tadı doyumsuzdu. Yine yeni yapılmış sıcak bezirmenin içine zeytinyağı sürülerek ve keçi peyniri konularak yapılan dürümün tadını da hiç unutamam. Mısır unundan yapılan ortalama bir tabak büyüklüğünde, üzeri susamlı sıcak bazlamanın, üzerine zeytinyağını döküp, çatal yada bıçakla bazlamayı deldirip yağını emdirdiğimiz o nefis lezzetteki bazlamaları şimdi bulda ye bakalım, ne mümkün.

Bilimsel olarak yanlışlığı kanıtlansa da o yıllarda, gecenin bir vaktinde yediğimiz yemeğin adı da “ YAT GEBER EKMEĞİ “ idi.
********************************

YÖRESEL YEMEKLERİMİZDEN BAZILARI:

********************************

KURU PATLICAN DOLMASI
Yazdan hazırlanmış, soyulmuş ve kurutulmuş patlıcanlar haşlandıktan sonra etle doldurulup, mangalda pişirilirdi.

TAHİNLİ KATMER
Hamur açılıp, içine tahin konur ve top top yapılarak yeniden açıldıktan sonra sacda pişirilir.

PATLICAN KÖZLEMESİ
Patlıcanlar közlendikten sonra kabukları soyulup, kıyılır. Soğanla birlikte kavrulan kıymaya, domates de doğranarak, bir süre pişirilir ve patlıcanların üzerine dökülür.

NOHUTLU ET
Bir gün önceden ıslatılmış nohut, parça etle birlikte tuzlu suda pişirilir.

Sevgili dostlar, güzel insanlar, Sarayköy den ayrılalı çok çok uzun yıllar olsa da kalbinin yarısını, bilincinin ve belleğinin bir kısmını Sarayköye ayırmış bir kardeşiniz olarak anılarımdan bazı esintileri aktarmış olmaktayım bu satırlarla.
Dost ve esen kalın.
Yaşamda her güzel şey sizin ve sizlerle olsun.
***************
Ayla Tire Unalp:
Atila Bey ellerinize saglik,boylesi guzel bilgi isiginizla aydinlanmak cok guzel:)
***************
Ayla Tire Unalp:
Atila Bey , "yat-geber ekmegi"nden bahsetmis.. okudugumda cocuklugum geldi aklima ve yuzumdeki gulumsemeyle ben de birseyler paylasayim dedim....Kucuklugumde odamizin birinde odun sobasi vardi ,uc odun koyarsin yanar gecerdi kozu kalirdi ve bu koz gecenin bir vaktinde kiskirtici olabilirdi...Benim sevgili ablacigim bu koze soganlari gomerdi,uzerinde biberleri kavlatirdi sonra da yufka ekmegini atardi kozun ustune o da bir guzel isinirdi...soganlari soyar,biberleri uzerine ufalar ve bir guzel durum yapardi ve bol eksili-zetinyagli yesil zeytinle amanda aman hepbirlikte bir guzel "yat-geberekmegi"ni yerdik..o lezzetler ve keyifler iyi ki zamaninda varmis ve yapilmis ...kendimi bu konuda cok sansli hissediyorum:)
***************
Koray Tezcan:
Sabah sabah canım tarhana çorbası istedi:Dumanı tütecek,yanında küçücük çiğ patlıcan;kaşıkla babam kaşıkla....
***************
Atila Girgin:
Sevgili kardeşcezim, yapmanı engelleyenmi varki canım tarhana çorbası istedi diyorsun. Yoksa Sevgili eşin yapmayımı bilmiyor çorbamızı. Eh napcen bilmez tabii, Yazık gelin kızımızı hiç Sarayköye götürmüyorsunki, kendinde yapmıyorsan tabiiki...
***************
Alpan Anıl:
Kavurmalı tarhana aşı adı güzel duruyor,çorbadan farkı nedir acep?
***************
Atila Girgin:
Yok aslında Farkı. O yoksulluk günlerinde benim sevgili halkım, çorbanın içerisine ekmek doğrayıp yerdi ve adınada bu nedenle Tarhana aşı denirdi. Ama o tat damağımızda öyle yer etmişki ben tarhanayı daima ekmek doğrayıp yerim ve o güzel çorba benim için daima TARHANA Aşı olmuştur hep.
***************
Alpan Anıl:
Evet yağda kızarmış bayat ekmek kıtırı ile nefis olur.
***************
Ayşen Cesur:
Evet ama tatlr değiştimi ne ayla
***************
Ayşen Cesur:
Ayrı tabklrda yedığımızdenmıkı onceden ortada bır tas haden buyrun gari kasıkle kasıkle vern

Hiç yorum yok: