4 Haziran 2012 Pazartesi

ANILARDA SARAYKÖY -9- / SARAYKÖY GÖRSEL KENT BELLEĞİ / Atila Girgin

















ANILARDA SARAYKÖY - 9 -
BAĞ-BAHÇE YAŞAMI
(SARAYKÖY GÖRSEL KENT BELLEĞİ)

Değerli dostlar, bu fotoğraf karelerinde Sarayköy bağ-bahçe yaşamından görsel kesitler izlemektesiniz. Bir zamanların Sarayköyün de yerleşik aileler ilkbaharda bağ ve bahçelere göçerler, sonbaharda da şehre geri dönüş yaparlardı. O güzel bağ ve bahçelerde çoğu meyve ve sebze yetiştirilir, yazdan kışlıklar olarak kurutulan ürünler bir kış boyu tüketilirdi. Kendine yeterlilik esasıyla çoğu ürün değerlendirilirdi. Patlıcan, biber vb kurutulur, Pekmez ve günbalı yapılır, yine pekmez esaslı cevizli sucuk ve üzüm köfte yapılır, vb., vb.
Aşağıda aktarılan Sarayköylü dostlarımızdan bazılarının “Dünyadaki SARAYKÖYLÜ Dostlar, Merhaba” gurubundaki benzeri paylaşımlarını, o güzel yılları belleklerde canlandırmak adına sizlerle paylaşmak istedim. Bu güzel paylaşımlar bir dönemin yaşanmışlıklarını bizlere aktarmaktadır. Dostluk ve esenlik dileklerimle.
***************
Atila Girgin:
Değerli dostlar, bu fotoğraf karelerinde Sarayköy bah-bahçe yaşamından görsel kesitler izlemektesiniz. Bir zamanların Sarayköyünde yerleşik aileler ilkbaharda bağ ve bahçelere göçerler, sonbahardada şehre geri dönüş yaparlardı. O güzel bağ ve bahçelerde çoğu meyve ve sebze yetiştirilir, yazdan kışlıklar olarak kurutulan ürünler bir kış boyu tüketilirdi. Kendine yeterlilik esasıyla çoğu ürün değerlendirilirdi. Patlıcan, biber vb kurutulur, Pekmez ve günbalı yapılır, yine pekmez esaslı çevizli suçuk ve üzüm köfte yapılr, vb., vb. benzeri anıları dostlarında bu albüm başlığı altında bizlerle paylaşmasını, ve bir dönemin yaşanmışlıklarını bizlere aktarmasını bekliyorum. Böylece aklımıza gelmeyen ama memleketimizin nice değerlerinide gün yüzüne çıkarmış olabiliriz. Dostluk ve esenlik dileklerimle.
***************
Mehmet Birol Menteşe:
pekmez kaynatılacak anlaşıldı.
***************
İbrahim Helvacı:
En az 50-60 yıl öncesine ait bir bağbozumu zamanı. Birol'un da söylediği gibi pekmez işi başlıyor...
Bu işler imece usulü yapılırdı. Konu-komşu toplanır, hep birlikte (çokundurmalı) birgün birinin bağında, iki-üç gün sonra başka birinin bağında şıra, pekmez, günbalı, Sarayköylülerin 'köfte' dedikleri üzüm pestili, cevizli sucuk yapılırdı.
Üzümün ezilip, suyunun çıkarıldığı, fotoğrafın solunda gördüğümüz ahşap tekneye 'şapına' derlerdi, (a harfi uzatılacak!).Daha sonraki yıllarda betondan yapılma küçük havuzlar ahşap teknenin yerini aldı, 'şapına' unutuldu gitti...
Üzüm suyunun kaynatılacağı yer ocağı, toprak hafifçe kazılarak hazırlanır; etrafta bulunan taş, kerpiç ( o zaman tuğla öyle hemen el altında bulunmaz!), keseklerle kazılan yerin etrafı desteklenir ve yükseltilirdi. Ocak, etrafta çokça bulunan çalı-çırpı ile yakılırdı.
Üzüm suyunun kaynatıldığı kazanın küçüğü kalaylı bakır kaplara kaynatma derlerdi. Köfte, sucuk işleri en sona kalırdı. Köftenin üretimi sırasında kıvam artırıcı ve beyazlatıcı özel bir toprak kullanılırdı. 'Dığan' denilen ('Doğan' değil!) sığ ve geniş, kalaylı bakır kaplarda kıvamını alan pekmez, tepsilere dökülür ve sonra da bıçakla baklava dilimi şeklinde kesilip kurumaya bırakılırdı.
Bitiş seremonisi, dığanın dibinde kalanların parmaklarla sıyrılarak yenilmesiydi;buna da 'dığan sıyırmak' derlerdi.Toplu halde ve bağrış-çığrış içinde yapılan dığan sıyırma ile sanki günün yorgunluğu unutulurdu. Ben çocukluktan hafızamda kalanlara göre öyle söylüyorum ama o yorgunluğun kaç günde geçtiğini, aslında bir de o işleri yapan emekçi ve üretken Sarayköy'lü kadınlarımıza sormak lazım..:))
***************
Ismail Yaşar Çömez:
sevgili ibrahim abi,mutlaka o ahşap tekneye şaapına deniyordu ama bizim bahçede düne kadar betondan yapılma havuzumuz vardı bizim evde ona şaapına deniyordu.ayrıca köftenin üretimi sırasında içine konan ağartıcı toprakta ak toprak denilen bir topraktı.hatta bu toprağı eski insanların çıtlı yediklerini biliyorum ve görmüştüm.bu toprak acısu köyüne hemen geçince soldaki bir tepeden kazılarak tedarik edilirdi. rahmetli anneannem her sene oradan aktoprak getirme görevini bana verirdi.
***************
Nuran Babacan Şerbetci:
Bizimde bağımızda beton havuz vardı. Üzümlerl çuvala koyup havuzun içinde çok çiğnemişimdir. Rahmetli babaannem çok güzel yapardı köfteyi, sucuğu. Şimdi o tatları bulamıyoruz.
***************
Ayla Tire Unalp:
Bagladaa uzum,neledee galdin iki gozum...hesabi kendi kendime soyluyorum ...epeycedir bakamadim bu guzel sayfamiza,buradaki guzel paylasimlarimiza..Atila Bey begg guzee iresimle paylesivemissiniz gari elceziniz dert gomeesin emii:))...NuranAblacigim senin babaannen benim anneannem oluyordu canim Hormenim benim,nur icinde yatsin...yaptigi herseyin en guzelini ve iyisini yapardi ...torunlari tarafindan yillarin ardindan guzel anilarda hatirlaniyor...
***************
Ayla Tire Unalp:
Cocuglumun en guzel yillari baglara yazin yazin gocdumuz vakidlee gecdi.Sebzilee meyvilee tezee tezee dalindan koparilii yinidin,hepsinin de dadina doyum olmazdin."gizim hurdan uc-dort tometii yoluvedee tanaa asii edelim,iki-uc de balcanlarin tezesinden yol yaninda yiriz" deye annemin eddii laflaa gulaglarimda cinleep duru.Baglada edilen islere annetmenen bitmez hele hele biz cocuklarin oynadiklari oyunlar ve imkansizliktan yaptigimiz oyuncaklar amanda aman hepsinden eccig eccig annedcem emme sonaa ..hadi simdi galin saliceglen akideslee:)
***************
Kudret Varlık:
Ibrahim Abi'nin doyumsuz anlatimiyla sanki canli bir bag-bozumu yasaniyor,,bu kadar ayrinti ancak böyle olaganüstü anlatilir, hayranligimi gizleyemiyorum.. Allah sagliklar versin degerli abicim..!
***************
Mehmet Çevik:
TEŞEKKÜRLER. TEYPİ GERİ SARDIRDINIZ. AHHH NERDE O GÜNLER, KALBİMİ SARDI HÜZÜNLER. BİR DAHA HİÇ GELİR Mİ DÜNLER!!!!!!!!!!!
***************
Ayla Tire Unalp:
Ben baga goculme zamanlarinin son yillarina yetistigim icin kendimi cok sansli hissediyorum.Baga goculecegi zamanki heyecanla ,koye donulecegi zamanki heyecan bibirinden farkli olmakla birlikte heyecaninin boyutu ayni oluyordu.Bagimizin onunden akan cayin icinde oynamak,kurbaga yavrularini balik diye tutmak,cemrelerle ve yengeclerle oynamak heyecan veren ekstra eglenceliklerdi.Agaclara cikip begendigimiz meyveleri yiyip begenmediklerimizi soyle arkaya dogru atmak o gun icin hosdu ama bugun adina bayaa luks birseymis.Hem taptaze hem de organik..ne sans nee...Tabii bu arada annelerimiz kislik hazirliklarina birtaraftan hazirlamaya baslarlardi.Sebzeler ipe dizilir,oyulacaklar oyulur kurumalari icin agaclarin dallarina asilirdi.Bagin baska bir bolumunde de salca yapimi icin tepsiler ,legenler serpistirilmis domatesler icine dogranmis guneslenmeye birakilmislar ...cevizler silkelenir kabuklari soyulurkurumaya birakilir ve birazi sucuk icin kirilir ayiklanirdi ve iplere dizilirdi..Uzumler kesilir sarpinalarda ezilip sulari cikarilir ve koca kazanlarda kaynatilirdi.Gunbaliliklar ,pekmezlikler ve kofte yapilacaklar ayrilir ve ayri islemlerden gecerdi.Kofteler nisastayla pisirilir tepsilere dokulur ve baklava dilimleri seklinde kesilir ve kagit gibi beyaz carsaflarin ustune kurusunlar diye serilirdi ve kuslar kapmasin diye de ya basini beklerdik ya da ustleri de ortulurdu...sucukluk cevizlerde yapilan tatlinin icine batirilir cikarilir dallara asilirdi amanda aman en sevdigim isti onlari batirip asmak tabii benimkiler en kucukleri oluyorudu cocuk boyutlari...yazdan yaza gecen o uc ay bir omur gibi gelirdi kucucuk Ayla'ya ...simdiyse masal oluvermis gelmis gecmis,gelip gecerken de meger icimde neler birakmis neler...vakdi geldikce yazarim anlatirim diyorum bakalim zaman ne gosterecek:)
***************
Ayşen Cesur:
son köfteler yapılmıs tarhana bulgur yapılmıs pekmezeksı recel hersey tamm kıs gelsede fark etmez artık bagbozmunda ne ararsan yapılmıs ne guzeldı o gunler herkes bırbırıne yardıma gıder tatlı bır telasssssss
***************
Uğur Cennet Duranoğlu:
İşte bunun için hep söylerim.Bizler şanslı kuşaklarız diye,dünü ve bugünü görüp yaşamış bir nesiliz biz.Bugünün teknolojisini görüp yaşayan ve hatta kullanan ve dünde geçmişte kalan örf adet ve gelenekleri yaşamış bir kuşak,bunlardan biri bağlara göçmek,dalından her türlü meyvayı koparıp yemek,organik meyva ve sepzelerle beslenmek,bizim çocuklarımız bu konularda şanssızlar biraz.Ne olurdu eski ile yeniyi harmanlayabiseydik,geçmişi ve bugünü birlikte yaşasaydık.
***************
Ismail Yaşar Çömez:
bağlardan bahsedilince veya bu sayfalara bağ bahçe fotoğrafları eklenince inanın bir sarayköylü olarak bende sizler gibi mutlu oluyorum.zaten geçmişten kalan başka neyimiz varki.öyleyse diyorum bende bu yorum köşesine ,okumayanlar için 12 ağustos 2010 tarihinde sarayköyün yerel gazetesi olan saray köy özeldeki köşe yazımda yazdığım sarayköy bahçelerini anlatan "YEŞİL BAĞLARIN SEVDALISI ANNEMİN BİR HAYALİ VARDI"başlıklı yazımdan alıntı yaparak katkıda bulunmak istiyorum müsaadenizle.
***************
Ismail Yaşar Çömez :
biraz gerilere gidersek,şimdiki gençlik bilmez ama orta yaşlı insanlarımız iyi bilirler ki,eskiden yaz ayları geldiğinde sarayköylü ler bağlara göç ederlerdi.bağlarda elektriğin ve suyun olmadığı o günlerde ilçede insan hemen hemen kalmaz,tüm sarayköylüler bağlarında olurlardı.samimiyetin ve muhabbetin bol olduğu bağ hayatında herkes birbirinin gerçek dostuydu.sorunlar bilinir,kimin hasta,kimin düğünü,mevlüdü,kimin doğanı öleni var takip edilir,gidilir gelinirdi.misafirler için kuyusu olanlar kuyularda su soğutur,kuyuya karpuzlar sallanır,şeftali ve üzümler ıslanırdı.yollarında, çayların aktığı bağ yollarında çocuklar suların içinde oynaşır,bağlardan ilçeye(biz köye derdik)gidip gelenler bağ yoluna geldiklerinde ayakkabılarını çıkararak yalın ayak bir şekilde bağlarına giderlerdi.kerpiçden yapılmış,damları genelde toprak olan bağ evlerinde"hayat"diye tabir edilen toprak sıvalı ,üstünde genelde asma ağaçlarıyla gölgelendirilmiş zeminlerde oturulur,akşamları sivrisineklerden korunmak için hayvan tersleri yakılır,gece yatarken cibindirikler kurulurdu.televizyonların ve dizilerin olmadığı bu dönemde insanlarımız geceleri ellerinde gaz lambaları ışıgında komşu bağlara ziyaret ederler,yazlık seyhan sinemasından gelen o zamanın ünlü sanatçıları olan neşe karaböceğin "katip arzum"zeki mürenin"arım balım peteğim"vb. müziği ve sinemanın bağların içlerine kadar inleyen sesi nezaretinde muhabbetler edilirdi.zenginlerimizin bağlarına paytonla gittiği o yıllarda içme sularınıda eşeklerin sırtında tenekeler içersinde su taşıyan su satıcıları sağlardı.bağlarda sezon boyunca kışlıklar hazırlanır,şaapına denen havuzlarda şırası yapılan üzümlerden köfteler,sucuklar yapılır,tarhanalar,yufkalar,makarnalar,salçalar,albiberler,nar ve koruk ekşileri hazırlanırdı.o dönem öyle güzel yıllardı ki bu köşeden bunu anlatmak,kelimelere sığdırmak çok güç. zamanla öyle olaylar geliştiki ,hala bugün neden diye merak ederim....insanlarımız bağlara göçmekten vazgeçtiler.yavaş yavaş azaldılar ve sonunda bağlara göçmez oldular.işte rahmetli canım annem BAĞLARA GÖÇEN SON SARAYKÖYLÜYDÜ.
***************
Ismail Yaşar Çömez:
Sarayköyün eski sığma yolunun üst tarafında gedikliçaya girişte olan bağımızda anneciğim babamla beraber eriklerin fındık büyüklüğüne ulaştığı nisan ortalarında göçer ekim ayınının sonlarına kadar bağlarda kalırdı.sabahlarıve akşam üzerleri bağımızın önündeki ağacın gölgesinde oturan annem bağlarına giden gelen sarayköylülerle muhabbet eder onları kahvaltı etmeye ve çay içmelere davet ederdi. ANNEMİN BİR HAYALİ VARDI.... birgün sarayköylülerin tekrar eski günlerdeki gibi bağlarına göçeceklerini,bağlarına sahip çıkacaklarını,o mutlu günlerin,o muhabbetlerin,o sevgilerin tekrar geri geleceğini hayal eder ,o güzel günleri,bağ gezmelerini,yollarında çayların aktığı yeşil bağları,o güzel günlerin aktörleri olan geçmişin o güzel sarayköylülerini özlemle anardı.bu gün yabancıların kol gezdiği sahip çıkamadığımız bağlarımızın yollarında tekrar eskisi gibi sarayköyün çocuklarının gezeceğini ümit ederdi. Hayattaki küçücük bir zaman diliminin önemini anlatan şaiirin beyaz gecelerinde"bir anı bile tüm ömre değer bazen "dediği gibi geçmişin o güzel günlerinde yaşamış olmak,bağ hayatını görebilmiş,bağların mis gibi kokusunu hissetmiş olmak,o günleri bir an olsada anabilmek inanın bence bir ömre değer diyorum.saygılar sunuyorum.
***************
Turhan Eset :
Sevgili Hemşehrim,amiyane tabirle beni uçurdunuz.Sanıyorum sayfadaki herkesi de uçurdunuz.Acaba oralardan bir yerler alıp o güzel geleneği bizler mi yaşatsak.(BİRAZ ÜTOPİK Mİ OLDU?) iyice yaşlanmadan diye düşündüm bir an.Çünkü yazdıklarınızı o kadar çok yaşadım ki.Ellerinize,yüreğinize sağlık.Selam ve sevgilerimle.
***************
Mehmet Çevik:
İSMAİL AKLINA, ELİNE SAĞLIK. GÜZEL OLMUŞ. ESKİLEREGİTTİ YİNE KAFA.
***************
Ali Haydar Çetinkol:
Merhaba DOSTLAR ! Çok güzel bilgiler ... Benim için anılar... Günbalı,pekmez, köfte, sucuk ve sirke yapımı ile ilgili ayrıntılı yazım; benim notlarım bölümünde. Merak eden dostlarım bakabilirler... sevgiler... saygılar...














Bir zamanların Sarayköyünde Bağ ve bahçelere mevsimlik göç oldukça önemliydi. İlkbahardan sonbahara değin, bağ ve bahçelerde yaşanılırdı. Bağ ve bahçe hayatı, Sarayköylülerin yaşamında önemli bir yere sahipti.
İşte sizleri o güzel anılar denizinde birazda olsa nostaljik bir geziye çıkaralım istedim bu fotoğraf kareleriyle.

Sevgili dostlar, bu fotoğraf albümü gerek özel belgeliğimden, gerekse sizlerin paylaşımlarından sağlanan fotoğraf karelerinin yeniden düzenlenmesiyle oluşturulmuştur.
Yıllar sonra bu arşivin, tarihin derinliklerinden günümüze uzanan zaman kesitine tanıklık yapacağına yürekten inanıyorum.
Biliyor ve inanıyorum ki, yaşandığı dönemlerin sessiz tanıkları olan bu fotoğraf kareleri, sizler içinde önem arz etmektedir.
Bu güzide fotoğraflar bir dönemin cansız tanıklarıdır. Ah bir dillenebilse de tanıklıklarını anlatabilseler. Onlar ki, acıların ve güzelliklerin yaşandığı nice olaya, nice anıya hep eşlik ettiler.
Keşke zaman tünelinde geriye doğru bir gezi olası olsa da, o zaman dilimine, oralara bir uzanıversek, onların tanıklıklarından bir yararlanabilsek. Hani şimdi bunları rahatlıkla söyleyebiliyorum da, ya tanık olduğu acılar dayanılası değilse, ya bu durumda ne demeli bilmem ki. Aman, aman iyi ki suskunsunuz mu demek daha uygun olurdu bu durumda. Aslına bakarsanız bu durumdan da pek emin değilim. Peki, ya güzel anılara ne demeli. Hani paylaştıkça çoğalan, çoğaldıkça, bizlere anılar denizinde doyasıya yüzdüren, zaman tünelinde gezdikçe gezdiren, coştukça coşturan o güzel anılara ne demeli.
Sevgili dostlar, fotoğraf karelerindeki kimlerin kim olduğu inanınki pek önemli değil. Değilmi ki sizleri zaman adlı çizginin o değişik noktalarına götürebiliyorsa, asıl olan da bu zaten. Sizlerde bir zaman kesitini, bir anıyı, bir dönemin coşkusunu yada önemsediğiniz herhangi bir algıyı bir an için canlandırabiliyorsa, bu fotoğraf kareleri kendisinden beklenen işlevi yerine getirmiş demektir.

Bunların dillendirilmesine olan katkılarınızla bu fotoğraflar ayrı bir önem kazanacaktır. Sevgili dostlar; bu albüm fotoğraflarını izlerken, fotoğrafların sizlerde uyandırdığı duygular, büyüklerinizden edindiğiniz ya da sahibi olduğunuz ya da tanığı olduğunuz bilgileri lütfen bizlerle paylaşınız. Bu şekilde kent belleğinin gelişmesine ve kayıt altına alınmasına da katkı sağlamış olacaksınız.

Yaşam paylaştıkça güzel. Paylaşımlarınızı bekliyorum. Dostluk ve esenlik dileklerimle.
Yaşamda her şey gönlünüzce olsun sevgili dostlar. Dost kalın, dostlukla kalın.

Hiç yorum yok: