


SARAYKÖY’DE
FOTOĞRAFÇILIK VE VARLIKLAR / HAKKI HAKAN TOK
Mehmet
Varlık. Sarayköylülerin deyişiyle Fotoğrafçı Hacı. Hiç
hacıya gitmemiş olmasına rağmen Mehmet Varlık, hep bu lakapla
bilinirmiş. 1902 veya 1903 doğumlu. Sarayköy’ün ilk
fotoğrafçılarından, belki de ilki. Bahsettiğimiz tarih o kadar
eski yani.
Hacı
Mehmet Varlık’ın aslında ilk öğrendiği meslek helvacılık.
İlkokulu bitirdikten sonra, askere gidinceye kadar dayısı olan
Helvacı İbrahim Çavuş’un yanında çıraklık ve bir süre
sonra ustalık yapmış; Kah helva karıyor, kah satış yapıyor,
kah dükkan süpürüyormuş. Soyadı Kanunu çıktıktan sonra aile
mesleğini soyadı olarak alan Helvacı İbrahim Çavuş,
Sarayköylülerin yakından tanıdığı Ahmet Helvacı’nın
(1920-2006) babası, halen Ankara’da yaşamını sürdüren İnşaat
Yüksek Mühendisi İbrahim Helvacı’nın da dedesidir.
Hacı
Mehmet Varlık zamanı gelince askere gidiyor. Tahminimiz
fotoğrafçılık mesleğini gittiği asker ocağında öğrendiği
şeklindedir. Askerlik bitince de Sarayköy’e gelip bir
fotoğrafçılık dükkanı açıyor. O tarihten sonra artık
Fotoğrafçı Hacı olarak anılmaya başlıyor. O günün
koşullarında öyle çok detaylı bir dükkan değil, açtığı
dükkan. Dükkanda sadece üç-beş parça eşya var. Üç ayaktan
oluşan bir sehpa düzeneği, sabit objektif, arkada siyah kalın bir
perde vs. Genelde vesikalık fotoğraflar çekilirmiş o zamanlar.
Arada bir de düğün fotoğrafları. Fotoğrafçı Hacı’nın
torunu Kudret Varlık’ın anlattığına göre, o yıllardaki
muhafazakar toplum yapısı nedeniyle, yeni evlenen çiftler stüdyoda
veya dışarıda yan yana gelip fotoğraf çektirmek istemezlermiş.
O yüzden eşlerin fotoğrafları daha çok oturdukları evlerde
çekilirmiş. Bu durum uzun süre böyle devam etmiş.
1950
ortalarına doğru fotoğrafçı dükkânı, Atatürk Caddesi (o
yıllardaki adı Çarşı Caddesi) üzerinde, Ada Sineması
karşısındaki Ahmet Helvacı’ya ait manifaturacı dükkânının
bulunduğu binanın (şimdiki Özel İdare Binası) Türk Ocağı
Sokak tarafındaydı. Zaten Hacı Mehmet Varlık’ın helvacı
çıraklığı da daha önce bu binanın yerinde bulunan Helvacı
İbrahim Çavuş’un helva imalathanesinde geçmişti. Fotoğrafçı
Hacı bir süre sonra dükkânını hemen arka tarafa, Park Sokak’a
taşıdı. Bir zamanlar Ali Çeşmeli’nin beyaz eşya sattığı bu
bina o yıllarda Beylerbeyi Köyü’nden Galip Seyhan’ın
mülküydü, tam karşısında Hulusi Erkan’ın oto elektrikçi
dükkânı vardı.
O
seneler Sarayköy’de iki tane daha fotoğrafçı vardı. Biri
Fotoğrafçı Karagöz diye anılan Hüseyin Güvenç, diğeri
Mustafa Erkara’ydı.
Hüseyin
Güvenç nedendir bilinmez, Karagöz diye çağrılırdı hep.
Urfalıydı. Bir şekilde yolu Sarayköy’e düşmüş ve sonra
fotoğrafçı dükkanı açmıştı. İbrahim Helvacı, Karagöz’ün
büyük bir ihtimalle askerlik dolayısıyla Sarayköy’e geldiğini,
sonrasında da buradan kopamayıp fotoğrafçılık yapmak üzere
ilçemize yerleştiğini belirtiyor. Karagöz’ün oğlu Tümer,
İbrahim Helvacı’nın ilkokul arkadaşıydı. Tümer’in bir de
kız kardeşi vardı Şener diye. Şener ilk ve orta öğrenimini
Sarayköy’de tamamlamış, Denizli Kız Öğretmen Okulu’ndan
mezun olarak 1967-1968/1968-1969 ders yıllarında Hasköy’de
öğretmenlik yapmıştır. Belli bir zaman sonra Karagöz’ün bu
fotoğrafçı dükkanı kapandı ve Güvenç ailesi Sarayköy’den
ayrılma kararı aldı.
Bahsettiğim
diğer fotoğrafçı ise Mustafa Erkara’ydı. Sarayköylüler onu
Foto Nur olarak bilirdi. Belediyeden Hükümet Binasına doğru giden
caddenin sol tarafındaydı bu dükkan. Eskiyi bilenler için
yazayım, Şener Oğuzlar’ın dükkanının yanıbaşıydı.
Mustafa Erkara da bir süre sonra mesleği bıraktı. Daha sonra bu
dükkanda Tuncay Yükçü fotoğrafçı dükkanı açtı.
Tuncay
Yükçü’den söz açılmışken biraz da ondan bahsedelim. Tuncay
Yükçü küçük yaşlarda Fotoğrafçı Hacı’nın yanında bu
işi öğreniyor. Ama aynı zamanda okumaya da devam ediyor. Denizli
Ticaret Lisesi mezuniyetinin ardından Eskişehir’e akademi okumaya
gidiyor. Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde
eğitimine devam ederken Sarayköy’e dönüp Foto Nur ünvanlı
Mustafa Erkara’nın eski yerinde kendi dükkanını açıyor.
Kudret Varlık, kalfası ve meslektaşı Tuncay Yükçü ile ilgili
şunları ifade etmişti:
‘’ Tuncay
abim rahmetli çok yetenekli bir fotoğrafçıydı. Yanılmıyorsam
bizim yanımızda 14-15 sene çalıştı. Bize çok emeği geçmiştir.
Allah razı olsun. Güleç yüzlü, sevecen ve konuşkan biriydi.
Bana göre tek kusuru vardı. İyi fotoğrafçılığının yanında,
iyi de bir balıkçıydı. Bazen balıkçılık sevdası, işinin
önüne geçer ve Avukat İlhan Danışment’in yanında olan
dükkanını kapatıp gündüz bile sık sık balık tutmaya giderdi.
‘’
Bu
nesilden sonra ise 1970’lerde Reşat Tekin, bir fotoğrafçı
dükkanı açarak Sarayköy’ün tarihindeki yerini Foto Reşat
adıyla alıyordu. Bir ara belediyenin altında bu işi yapan Reşat
Tekin Sarayköy’ün ilk fotokopi makinesinin de sahibiydi. Reşat
Tekin 14 Ocak 2021’de hayata gözlerini yumdu.
Daha
sonra ilçemizde pek çok fotoğrafçı dükkanının açıldığını
da bilgi olarak eklememiz lazım. Bunların arasında Maneci
Mehmet'in oğlu İbrahim Akkaya ve Sığmalı Mehmet gedik gibi
fotoğrafçılar da vardı.
Biz
gene gelelim Varlıklara..
Hacı
Varlık uzun süre iptidai yöntemlerle fotoğrafçılık işini
sürdürürken daha sonra bu bayrağı taşıyacak olan oğlu Ahmet
Varlık ise önce İzmir’de ticari şansını deniyor, sonra da
tekrar Sarayköy’e gelip radyocu dükkanı açıyordu. 1925
Sarayköy doğumlu olan Ahmet Varlık her ne kadar küçüklüğünde
babasına devamlı olarak yardım etse de, bir sebeple gittiği
İzmir’de radyoculuğa merak sarıyor, sonrasında da Sarayköy’de
Atatürk Caddesi üzerinde, Efe Meydanına yakın olan Emin Aslan
Tokat’a ait evin altındaki işyerinde Philips marka radyoların
bayiliğini alarak radyo satışına başlıyordu. Zaman 1951-1952’yi
gösteriyordu. 1952 aynı zamanda Ahmet Varlık’ın Naciye Hanımla
evlendiği yıldı. Eskiler Ahmet Varlık’a ‘’ Filibiz Ahmet ‘’
derlerdi. Sarayköylülerin Philips demeye dilleri dönmediği için
Ona Filibiz Ahmet diye seslenirlerdi.
Bu
radyo dükkanında kardeşi Doğan Varlık da bulunur ve yardım
ederdi. Doğan Varlık bir ara Sarayköy Gençlik’te futbol
oynamıştı. Daha sonra İzmir’e taşındı. Ahmet Varlık’ın
bir diğer kardeşi olan Tahsin Varlık da İzmir’de yaşıyordu.
Elektrik mühendisi olan ve elektrik tesisatı işi yapan bir firması
olan Tahsin Varlık yurt içinde ve yurt dışında taahhüt işleri
yapıyordu. 1954 gibi Doğan Varlık Ege Üniversitesi inşa
edilirken elektrik ve kalorifer sistemlerinin bazılarının
ihalesini aldığı zaman, Ahmet Varlık bir süreliğine İzmir’e
giderek Tahsin Varlık’a yardım etmişti. Ahmet Varlık İzmir’e
gittiği zaman Tahsin Varlık’ın Göztepe semtindeki evinde
kalıyordu. Tahsin Varlık Suudi Arabistan’da geçirdiği bir
trafik kazası sonucunda erken denecek bir yaşta hayata gözlerini
yumdu.
Ahmet
Varlık radyo bayiliğinin yanında elektrik malzemeleri de
satıyordu. Hatta bir ara Hanomak marka traktör bayiliği de
yapmıştı aynı yerde. Ahmet Varlık bir süre daha kendi başına
iş yaptıktan sonra fotoğrafçılık dükkanında babası ile
birlikte ‘’ Foto Varlık ‘’ adıyla çalışmaya başladı.
Ölene kadar fotoğrafçılık yapan Hacı Mehmet Varlık 1962’de
vefat edince Ahmet Varlık tek başına dükkanın başına geçti. O
yıllarda fotoğrafçılık işi biraz daha insan hayatına etki
yapmaya başlayınca, bunun sonucunda fotoğraf çekiminde kullanılan
malzemeler ve detaylar da zaman zaman değişiyor, yeni aletler
alınıyor, düğün çekimleri, sünnet çekimleri yapılıyor,
yavaş yavaş modern fotoğrafçılığa geçiliyordu.
Bu
arada birkaç mekan değişikliği yapılıyor.
1970’lerin
sonu gibi, belki de 1980’lerin başında Pastaneci Arif Böcek’in
Türk Ocağı Sokak tarafında, küçük bir havuzun yakınındaki
dükkana taşınıyorlar. Rahmetli Arif Böcek’in, yine rahmetli
olan oğlu Nevzat Böcek önceleri bu dükkanı Foto Varlık’a
vermeye pek gönüllü olmuyor. Zar zor ikna ederek oraya
taşınıyorlar.
Bir
müddet sonra 1980 sonlarında, şu anda Özel İdare Binasının ön
cephesindeki dükkânı tutuyorlar. Daha önce İktisat Bankası
olarak hizmet veren bu dükkânda 1955-1967 yılları arasında Ahmet
Helvacı’ya ait manifatura ve tuhafiyeci dükkânı vardı. Foto
Varlık bir süre de burada hizmete devam ediyor.
Artık
üçüncü nesil de devreye girmiş ve Ahmet Varlık’ın büyük
oğlu Kudret Varlık mesleği iyice devralmıştı.
1962
Sarayköy doğumlu olan Kudret Varlık 11-12 yaşlarındayken içine
bir fotoğrafçılık hevesi doğuyor ve o zamandan yavaş yavaş işi
öğrenmeye çalışıyordu. Tuncay Yükçü de yanlarındaydı
henüz. Ufak ufak çekimlerle kendini geliştiren Kudret Varlık
babasının bir yardımcısının askere gitmesinden dolayı işi
bırakmasından sonra liseyi ikinci sınıfta bırakarak tüm
zamanını artık ‘’Foto Varlık‘’ da geçirmeye başlamıştı.
Gelelim
üçüncü nesil Kudret Varlık’ın hikayesine. Kendi ifadeleriyle
dinliyoruz.
‘’1962
doğumluyum. Küçüklükten beri bu işin içindeydim. Severek
yaptığım bir işti bu. İlk zamanlar karanlık odayı öğrendim,
solüsyon hazırlamayı öğrendim. Objektif çeşitlerini öğrendim.
Işık tekniğini öğrendim. Agrandizör, körük, focus, cam. Bu
kelimeler artık iyice hayatıma yerleşmişti. 1980’de ilk video
çekimlerine başladık. Daha sonra askere gittim. Hemen askerlik
dönüşü 1983 yılında İstanbul’a giderek büyük bir fotoğraf
stüdyosunda bir süre çalışarak mesleğin inceliklerini yerinde
görme fırsatına kavuştum. Sarayköy’e dönüşte yeni aletler,
yeni ışık sistemleri alarak ve yeni bir heyecanla işe devam
ettim. O zamanki komşularımızla güzel günlerimiz geçti. Arif ve
Nevzat Böcek, Terzi Adem, bizim gömlekleri diken Terzi Erbab, Salih
Boz, daha yeni mezun olup işyeri açan Mühendis Orhan Karaköse,
hemen yanındaki Yüncü Saniye ilk aklıma gelen komşularımızdı.
11-28 yaş arası 17 sene boyunca doya doya bu işi yaptım. 1989
yılında Almanya’ya gitmemden dolayı maalesef bu meslekten kopmak
zorunda kaldım. Ben gidince bir süre kardeşim Mehmet Varlık bu
işi sürdürdü. 1996’ya kadar ‘’Foto Varlık’’ devam
etti. Ama o sene dükkanı kapatmak zorunda kaldı Mehmet. Foto
Varlık da Sarayköy tarihindeki yerini aldı. Yeniden dünyaya
gelsem gene aynı işi yaparım. Ama şimdiki dijital fotoğrafçılığı
değil de, babamdan öğrendiğim eski düzen fotoğrafçılığı
tercih ederim. Şimdikine göre daha zor olsa da, bence daha
keyifliydi eski fotoğrafçılık. Şimdilerde ise Almanya’da
Frankfurt’a 30 kilometre uzaklıkta olan bir yerde hayatımı
sürdürüyorum. Her sene Sarayköy’e gelip memleket hasretini
gideriyorum. Bu arada unutmadan söyleyeyim. Babamın Philips
bayiliğinden önce yaptığı başka bir meslek daha vardı. Galiba
1945-1950 yılları arasındaymış. Ada Sineması’nın olduğu
yerde perde gererek seyyar sinemacılık yapardı babam. Zaman zaman
Aydın’a, Nazilli’ye, Yatağan’a gidip seyyar sinemacılık
işiyle uğraştığını aramızdaki sohbetlerde bahsederdi.‘’
Ve
son olarak Kudret Varlık’tan mesleki bir anı dinleyerek
Sarayköy’de fotoğrafçılıkla ilgili yazımızı bitiriyoruz.
‘’ Sarayköylülerin
eski Sosyal Bina diye bildiği, şimdiki Kültür Merkezi’nin
olduğu yerde bir kış günü aynı zamanda asker arkadaşım olan
Mehmet Aybar’ın düğünü vardı. Biz o zamanlar fotoğrafçılığın
yanında isteyen kişilere orkestra da temin ediyorduk. Mehmet’le
yaptığımız konuşmada orkestrayı da benim ayarlamamı istedi.
Nazilli’den bir gurup vardı. O aralar o gurupla çalışıyorduk.
Neyse düğün günü geldi çattı. Biz kendi hazırlığımızı
yaptık, Nazilli’den gelecek müzisyen arkadaşlarımızı
bekliyoruz. O zamanlar şöyle bir ritüelimiz vardı. Bu gurup
öğleden sonra Nazilli’den gelir, salonda müzik aletlerini,
hoparlörleri kurarlar, bir iki provadan sonra bir lokantaya gider,
akşam yemeğimizi yedikten sonra salona geri gelirdik. Tabii o gün
öyle olmadı. Bizim Nazillililer öğleden sonra gelmedi, akşamüstü
gelmedi, hava karardı gene gelmedi. Aldı bizi bir telaş. Cep
telefonu zaten yok, işyeri telefonları cevap vermiyor, düğün
sahipleri şaşkın, biz tedirgin ve mahcup. Sonuçta yakın
arkadaşlarımdan birinin düğünü. Ne yapacağımızı düşünürken,
gene yakın arkadaşım olan rahmetli Adnan Turan’ın arabasına
atlayarak Nazilli’ye yola çıktık. Kış günü hava hemen
erkenden kararıyor. En geç 20:00 başlamak lazım düğüne. Yaz
gecesi olsa 21:30’a kadar idare edebilirsin mevzuyu. Neyse konuya
dönelim. Nazilli’ye girdik, hemen ben düğün kaydını
yaptırdığım arkadaşın evine gittim. Bir baktım evde miskin
miskin oturuyor. Hemen konuya girdim. Randevu defterini açtı.
Meğerse benim randevuyu kurşun kalemle yazmış. Belli bir zaman
geçince yazı biraz silinmiş, bunu fark etmeden yanlışlıkla aynı
güne bir düğün daha yazmışlar. Şansızlığımız bizim
randevunun kurşun kalemle yazılmasıydı. Şansımız ise o
aldıkları düğünün iptal edilmesiydi. Zaten o yüzden evde
oturuyordu. Alel acele yarım saat içinde ekibi toplayarak
Sarayköy’e, düğün salonuna geldik. Biraz gergin de olsak düğünü
bitirdik. Hiç o günkü kadar mahcup olduğumu hatırlamıyorum.’’
NOT
1: Bilgiler konusunda yardımcı olan değerli abilerim Kudret Varlık
ve İbrahim Helvacı’ya, fotoğrafları bana ulaştıran sınıf
arkadaşım Mehmet Varlık’a teşekkür ederim..
NOT
2: İlk dört fotoğraf Varlık ailesinin aile albümünden
alınmıştır. Nikah merasiminin olduğu fotoğraftaki diğer
kişiler ise Rıfat Çomakoğlu, İbrahim Kocatürk ve Nevzat
Gürler'dir. Son fotoğraf ise yakınlarda hayata gözlerine yuman
fotoğrafçı Reşat Tekin'e aittir.
* * * * * * * *
KAYNAK:
“DÜNYADAKİ SARAYKÖYLÜLER” FACEBOOK GURUBU