19 Şubat 2022 Cumartesi

Sarayköyde Pamuk Tarlalarından öykü tadında söylemler - 2 / Hasan Kallimci

Sıcaktan ter su gibi akmaktadır. Beller ağrımıştır. İki üç ener çıktıktan sonra mola verilir. Amelede, “Dinlenmek, işlemenin kardeşidir.” anlayışı vardır. 
Tarla kenarına gurup hâline oturulur. “Otururken, “Bir soluyuverelim!” denir. 

Ortaya darbuka çıkarılır. O kısacık istirahat anında, biri çalar, birkaçı oynar. Birlikte şarkılar, türküler söylenir. Dedikodular yapılır. Fitneci kadınlar, sırları ortaya sererler, ortalık kızıştırırlar. Taklitler yapılarak ortaoyunları oynanır. 
1940’lı yılların bir sevdasını dile getiren bir mani hatırlanır:

Evleri var aralı,
Gömleği var saralı.
Hacı Bey Oğlu şöyle dursun,
Hasan Çullu paralı.


Tarlaya giden amele gurubuna “baharna” adı verilir. Her baharnada sesi güzel kadınlar, kızlar vardır. O türküler, ne kadar da güzel gelir o yorgunlukta…

“Kara kaş gözlerin elmas,
Bu güzellik sende de kalmaz…”


veya;

“Söğüdün yaprağı dal arasında,
Güzeli severler bağ arasında…”


Bitişik iki tarlada çapa yapan iki baharnadan birinden diğerine mani ile çatılır:

“Aşağı mahallede dibek var,
Koca Osman’da göbek var.
Pampurların göcer kolunda
Beş kudurmuş köpek var.”


Maninin karşılığını yine mani ile vermek gerekir. Netice gülüşmeleri getirir, gülüşmeler de dinlendirici olur. Bir muzip kadın, baharnadaki kızlardan birine mani söyleyerek takılır:

“Alnımda pulum,
Vallahi dulum.
Amanın dostlar
Şu kıza bir koca bulun!”


Bir başka kadın, konuştukları için geride kalan kızlara, 
“tembelsiniz” anlamında şöyle seslenir:

“Kız, sizi alan neylesin?
Şeyi kurum bağlasın.
Çıksın dağlar başına,
Dövüne dövüne ağlasın.”


Kızlar utanırlar, kıkırdaşırlar. Yorgunluğun had safhaya vardığı, amelenin çapalarına dayanarak şöyle bir dinleniverdiği zamanlarda yine manilere sarılır çapacılar. Bir kadın diğerine mani ile seslenir:

“Deniz dibi ak balık,
Okkalıktır okkalık.
Ana beni evlendir,
Yeter artık bekârlık.”


Diğer kadın, karşılık olarak “deniz” kelimesi ile başlayan bir mani söylemek zorundadır. Aksi hâlde yenilmiş sayılır. Çoğu zaman bulunur da…

“Deniz dibi muşamba,
Hacılar gider Şam’a.
Ne giydirsem yakışır
Ela gözlü paşama.”


O yıllarda bir kız kaçırılma olayı yaşanmıştı. Bu olay, çapa tarlalarında günlerce konuşuldu, birkaç tane mani yakıldı. Ben o manileri çapa tarlalarında, kadınlardan dinledim.

“Kabak aşı pişti mi?
Zeynep buradan geçti mi?
Zeynep hanımı sorarsan
Ahmet beyle kaçtı mı?


Hasır altı yamalıdır,
Zeynep Hanımı kim alır?
Alırsa Ahmet alır,
Almazsa kapıda kalır.


Kabaktandır aşları,
Zeynep Hanım başları.
Hiç ileri gitmiyor
Ahmet Bey’in işleri.

Sac üstünde bezirme,
Ahmet kafa gezdirme.
Zeynep Hanım pek nazik,
Sıcaklarda gezdirme.”


Aradan yıllar geçti. Çocukluk ve gençlik yıllarımın çapa tarlalarındaki hatıraları geride kaldı. Şimdilerde ameleler tarlaya daha erken saatlerde götürülüyormuş. Öğle istirahatı yapılmadan saat 13.00’e kadar çalışılıyormuş. Öğle uykusu yok, karınca elemiş yemeklerin ısıtılıp yenmesi yok. Darbuka, oyun ve maniler var mı bilmiyorum. 
Bunlar yoksa çapa yapmanın da tadı yoktur herhâlde…

Hiç yorum yok: